Washington penceresinden manzara Ankara'dan farklı

Neden biz Türkler kendimizi ve birbirimizi kandırmayı severiz? Dünyaya bakış açımız, konulara yaklaşımımız farklı olduğu halde haklı olduğumuzu iddia edip, tersi çıkınca da oturup lanetleriz. Aslında bu tür ters gelişmelerin olacağını tahmin eden, bilen bürokratlar da başlarına bir şey gelir korkusu ile susar. İşte son Gazze ve yardım gemisi olayı da böyle bir şey.
Yanlış bilgilendirmelere buradan, Washington’dan başlayalım. Ne dediler, ABD bizi anladı. Peki anladı da ne yaptı kardeşim. Güvenlik Konseyi kınama kararındaki İsrail’e yönelik sert kınamanın dilini onlar yumuşatmadı mı? İkincisi, Obama ile yapılan telefon konuşması. Nedense bizimkiler bu konuşmanın içinden işlerine yarayan kısmını almışlar. Obama, Erdoğan’a bu yardımların İsrail’in güvenliğine zarar vermeyecek şekilde yapılması gerektiğini söylemiş mesela. Yani yardım gemisi ile bodoslama İsrail’in üzerine gidemezsiniz demiş Erdoğan’a.
Gelelim ABD Dışişleri Bakanlığına. Ahmet Davutoğlu, Washington’da Hillary Clinton ile görüştü. Bizimkilerin anlattıklarının aksine bu görüşme de gergin geçmiş. Özellikle ABD Dışişleri Bakanlığı, Tayyip Erdoğan’ın mahalle kabadayısı gibi konuşmasından memnun olmadığını Hillary’nin açıklamaları ile belirtti. Clinton, Davutoğlu’na, Türk yetkililerin abartılı konuşmamaları gerektiğini belirtti.
Bu arada ABD Dışişleri Bakanlığı eski hukuk danışmanlarından ve Lahey’deki Amerikan Elçiliğinin hukuk danışmanı, Stanford Üniversitesi Hukuk Fakültesi Uluslararası Hukuk bölümü öğretim üyesi Alan Weiner, Washington Post gazetesine İsrail’in teknik olarak yasal hareket ettiğini söyledi. Weiner, “İsrail’in Hamas ile savaş halinde olduğunu ve savaş yasaları gereği blokaj yapabileceğini” kaydetti. Amerikalı hukukçu ayrıca “Bu durumda İsrail’e kendi karasularına girmesini beklemeden açık denizde müdahale hakkının da doğduğunu” belirtti. Yani bir hukuk savaşı başlamadan kaybedilmiş gibi.
Ayrıca ABD televizyonları İHH denilen yardım örgütünün El Kaide’nin Avrupa’da maskelenmiş kolu olduğunu ileri sürüyor. Ve hatta CIA’nın elinde bu konuda bilgi ve belge bulunduğunu belirtiyor. Bizim Tayyip Bey’i anlamak mümkün değil. Mesela El Kaide ile bağlantılı Hikmetyar’ın dizi dibinde resim çektiren Erdoğan, soykırımından aranan Sudan Devlet Başkanı’nın kankası ve 11 Eylül saldırıları sonrası hesaplarına el konan bir dizi sabıkalı da bizim başbakanın yakını. Ardından uluslararası terör örgütleri listesinde yer alan Hamas’ın da hamisi. Şimdi de El Kaide bağlantılı İHH kuruluşu.
Bu kurumun ayrıca Milli Görüş teşkilatı ile de kan bağı var. Biliyorsunuz, Almanya’da İslâm örgütleri ile Alman yetkililerin yaptığı toplantılara tek Milli Görüşçüler çağrılmadı. Sebebi de ortada; bu grubun militan bir İslâmi örgüt olduğu tespit edilmiş. Zaten Erdoğan da Milli Görüş’ten gelmiyor mu?
Benim anlayamadığım Taksim meydanında bu iş için toplananlar neden İskenderun’da şehit edilen askerlerimiz için toplanmazlar. Ben ne hikmetse bu grupları ne Ermeni soykırımı olaylarında ne de şehit cenazelerinde görürüm. Farklı bir anlayış. Ama asıl tehlike bunlar değil, başka şeyler.
Tüm bağırıp çağırmalarımıza rağmen Türkiye ne yazık ki küme düşmüştür. Atatürk’ün halkıyla birlikte savaşarak ve gericilerle kavga ederek birinci kümeye soktuğu Türkiye Erdoğan hükümeti yönetimi altında uluslararası alanda ikinci küme de yer aldı. Türkiye Batıdan yüzünü çevirmiştir. Tayyip Erdoğan, Arap olmadığı halde Arap dünyasında bir Enver Sedat olmaya çalışmaktadır.
Türk halkı bugünlerde iç politik mülahazalar gereğitasarlanıp planlanan bir eylemden çok zarar görecektir.

Yazarın Diğer Yazıları