Vermeye Kıbrıs’tan başladılar

AKP iktidarı hayatımızın her kesimini arapsaçına çevirmesi ardından, şimdi de Kıbrıs konusunda, bizleri yeni bir karambol içine soktu. Her şeyi satıp, etrafı tufana çevirdikleri yetmezmiş sanki, bu konuyu da gürültüye getiriyorlar. Aynı paralellikte Güneydoğu ve PKK konusu da var. Kıbrıs’ta, Türk halkının sabrı nerede patlayacağı denendikten sonra bebek katili Apo konusu gündeme getirilecektir.
Biliyorsunuz, son günlerde, Batı’nın Türkiye içindeki anti demokratik uygulamalara tepkisini bastırmak için, Kıbrıs’ı pazarladılar ve yakın bir tarihte de elden çıkacak. Bu Mart ayı gibi olabilir. Türk halkının ve özellikle Türk basınının bilmediği, Obama yönetimi içinde en tepelerdeki, çok sayıda yetkilinin, Rum tarafına yakınlığı. Mesela ABD Başkan Yardımcısı Biden, en güçlü Yunanistan hayranı ve siyasi hayatının ilk yıllarında, Kıbrıs Barış Harekâtı sırasında Türkiye’ye uygulanan ambargoda etkin rol oynamıştı. Mesela ABD Dışişleri Bakanı Kerry, senato günlerinde her oylamada Rum tarafı lehine oy kullanan bir politikacıydı.
Gelelim, bugün yeni turu başlayacak olan Kıbrıs görüşmelerine. Bizim duyumlarımıza göre Kıbrıs konusunda, Amerikalılar ve Rumların bastırdığı, ancak nazlanıyor havasına girdiği plan, Annan Planı’na bile rahmet okutacak ağırlıkta. Rum tarafı, ekonomik sıkıntı ve AB’nin baskılarına rağmen, AKP iktidarının elinden ne kadar kolayca her şeyi alabileceğini biliyor. Neler var neler yok bu masa üzerindeki yeni anlaşma taslağında görelim:
* Kıbrıs konusunda Ankara, daha önce de yazdığım gibi, garantörlük haklarından vaz geçiyor. Lafta bile geçecek bir garantörlük yok.
* Maraş, sorgusuz sualsiz ve anlaşmaya varılmadan önce Rumlara teslim ediliyor.
* Toprak konusunda, Annan Planı’ndan geri adım atılıp, Türk tarafının yüzde 23’lük toprak talebi, yüzde 18’e çekiliyor.
* Kıbrıs Türk Federe Devleti, devletlik özelliğinden, iki milletli devlet kavramından vaz geçilip, Rumların, azınlık Türk toplumu tanımlamasını kabul ediyor. Bunu da hükümet, Birleşmiş Milletler tanımlamasına uygun tanımlama diyerek mazur göstermeye çalışıyor.
* Türkiye anlaşmaya varılmadan, -daha önce anlaşma sonrası diye koşul olarak ileri sürülen- liman ve havaalanlarını da Rum tarafına açıyor.
* Adadan Türk askeri çıkıyor, ama İngiliz ve Amerikalıların üsleri kalıyor. Böylece güneyimizdeki ve Akdeniz’in doğusundaki askeri varlığımız da sona eriyor. Kuzey Kıbrıs karasularında, petrol ve gaz aramak üzere kiralanan araştırma gemisi de şimdilerde Antalya Körfezi’nde çalışıyor.
Türkiye’nin dış politikasındaki bir başka kırmızı çizgiyi daha ortadan kaldıran ve Kıbrıs konusunda tüm bu akıl almaz tavizleri vermesine rağmen, Ankara ne yazık ki Washington’u memnun etmiş değil. Ankara’daki ampul iktidarına Washington’un tepkileri, küsme ve uyarmadan sonraki bir ileri aşama olan ilişkileri dondurma veya tepki çağrılarına dönüştü.
Son olarak, “Freedom House” , yani “Özgürlükler Evi” adlı kuruluşun başkanı, ABD Başkanı Obama’nın Erdoğan ve arkadaşlarına karşı sesini yükseltmesi çağrısında bulundu. Anlamı, artık Erdoğan’ın anladığı dilden konuşun demek.
Hatırlayın, hafta sonunda da ’Standard and Poor’s’ kredi değerlendirme şirketi Türkiye’nin notunu durağandan negatife çevirdi. Bundan sonrası hızlanır. Bu da bizim aylardır yaptığımız Türk ekonomisi krize giriyor uyarılarını doğruluyor. Dolardaki yükselişin şimdilik durmuş olmasına karşılık, bu konudaki gelişmelerin devam edeceğine inanılıyor.
Son konu; Türkiye’deki anlayış ve kabullenişler. Kusura bakmayın, kafam almıyor. Mesela, memlekette adalet varmış gibi, adalet arayanlar şimdi de Çankaya’nın internet yasaklarına müdahale etmesini istiyor ve gelecek yasayı onaylamaması için uyarıyorlar.
Merak ediyorum bunların ikisi bu partiyi kurmadı mı? Çankaya, hükümetin başındakinin talimatıyla çıkarılan her türlü yasa ve tayini onaylamadı mı? Evet, aynen öyle oldu. O zaman, okumuşunda cahilinde, nasıl bir beklenti ki bunların ikisi arasında bir ihtilaf çıkması umuluyor. Arkadaşlar hani bizim yaştakilerin hatırlayacağı bir reklam vardı; “Yok, aslında birbirimizden farkımız, ama biz, Osmanlı Bankasıyız” Hesap o hesap işte.

Yazarın Diğer Yazıları