Ver kurtul...
Tunceli’de milletvekilini, Hakkari’de bakanını korumayı başaramayan “devlet” in nerede olduğunu soran Kılıçdaroğlu haklı... Fırat’ın kıyısında kaybolan koyundan sorumlu olan Başbakan Erdoğan’ın “çapın ne? General olsan ne yazar” dediği Osman Pamukoğlu da haklı... Devlet Hakkari’de yok gibi... Sadece Hakkari mi? Tunceli’de, Şırnak’ta deprem çadırlarının bulunduğu Van’da da öyle, Diyarbakır’da da... Gaziantep’e şaşırmadık. İzmir Foça’da bombayı patlatıp, “istersek metropollerde her tür eylemi yaparız” diye meydan okuyan terör örgütü ile müzakere yapıldığı sürece başka illeri de kaybetmeye devam edeceğiz. Öyle ya; Oslo’da “Metropolleri patlayıcılarla doldurduğunuzu biliyoruz” diye konuşan MİT’in Müsteşar Yardımcısı değil miydi!.. Madem kentlerdeki bombacıları biliyordunuz, patlamadan önce elleriniz armut mu topluyordu. Oslo’da “Sizi rahatsız eden Kaymakam, Vali, Komutan ve diğer yetkililer varsa hemen görevden alalım” sözü verenlerin “Aman fazla patlatmayın” yakarışlarını dinlememiş örgüt. Bayram, seyran dinlemiyor... Dağ, şehir tanımıyor. İçişleri Bakanı’nı sıkıştırıp dükkâna sığındırıyor. Devletin Başbakanı on yıldır tekrarladığı nakaratta “Er ya da geç bitecek” dediği terör semirmiş. Başkentin göbeğinde Başbakanlık binasına yüz metre kala bombayı patlatıp; “Binana da gireriz” tehdidi savuruyor. Bitecekmiş... Sonu geliyormuş... masalına çocuklar bile inanmıyor. 2002’de bitme noktasına gelen terörü bu hale getirenler pek de yüzsüz... “İleri demokrasi” nutuklarıyla iflası kamufle etmek için atmadıkları takla yok. Taşları bağlayıp köpekleri serbest bırakma diye buna derler işte. Şemdinli’ye tam hakim olamayan hükümet daha neyin pazarlığını yapıyor. Güvenlik güçlerinin elleri bağlanmış, “Sivillere zarar gelmesin” edebiyatıyla neredeyse terörün karşısında diz çökmüş durumda. Mektepten yeni mezun olmuş, araziyi, sosyal dokuyu, terör örgütünü tanımayan kaymakamlar idare ediyor operasyonları... Askere kışladan çıkma emrini veren valiler kimden alıyor bu talimatı?.. Geçtiğimiz hafta Şemdinli’deki Tugay Komutanı “alın atınızı verin tımarımı” dercesine bastı istifayı... Oysa daha geçtiğimiz yıl terfi etmişti. Terörle mücadelede tecrübesi olduğu için atanmıştı Şemdinli’ye. Askerliğini bedelli ya da kısa dönem yapan bürokratların emrine verilip, kışlasından çıkamayışını, her gün şehit vermeyi hazmedemedi elbet. Balyoz’du, şantajdı, fuhuştu derken her an iftiraya uğrayıp, digital terörün sahte verileriyle tutuklanıp Hasdal ya da Silivri’ye gönderileceği endişesiyle görev yapmakta olan bir asker niye istifa eder? Şemdinli’yi kurtarılmış bölge ilan eden örgüte karşı niçin kapsamlı bir harekat yapılamaz? Bir Allah’ın kulu “Bu general durup dururken niye istifa etti” diye sormaz. Genelkurmay Başkanı emrindeki personelin niçin istifa ettiğini “hizmete özel” bir açıklama ile kamuoyuna duyurmaz? Güneş gözlüklerinin arkasına gizlenerek cenaze törenlerinde gözyaşı dökmeye benzemez idarecilik. İktidarın düştüğü acziyeti açıkça söylediği için “general olsan ne yazar” diye hakaret etmekle Başbakanlık yapılmaz!.. Devletin askeri, polisi, istihbaratı emrindeyken Şemdinli’ye hakim olamayana da “Başbakan olsan ne yazar” demezler mi?
Evi camdan olan başkasının penceresini taşlayamaz. Suriye ile yatıp Suriye ile kalkarsan kendi bahçene sahip olamazsın. Sence sakıncası yok tabii... Askerlik yan gelip yatma yeri değil ne de olsa. Birkaç Mehmet şehit oldu diye rahatını bozacak değilsin... Bugün Tunceli, Hakkari yarın Diyarbakır, Şırnak vurup çıkaramıyorsan
ver kurtul...