Vekil maaşları fırtınası...
Susturulmak istenen gazetecilerin davası İstanbul’da sürerken gazetelerin manşetinde AKP’nin “Üç seçim birarada” başlığı var. Bilirkişi raporları ile delil denilen yüklemelerin daha sonra özel olarak yapıldığı kanıtlanmışken, AKP Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Tanrıverdi, bir nevi “cambaza bak” diyor. Belediye, Milletvekilliği ve Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin birleştirilerek 2014’te yapılacağı iddiası millet ile beraber muhalefeti boşluğa düşürme gayretinden başka birşey değil. Tanrıverdi’nin, anayasada yetkileri artırılmış Cumhurbaşkanlığından dem vururken, anayasa oylamasıyla ilgili herhangi bir tarih vermemesi bana göre daha da ilgi çekici. AKP içinde Köşk süresinin 7 yıl olduğu, Erdoğan’ın yerine Abdullah Gül’ün getirileceği açıklamaları fokurdayan tencerenin kapağını aralamak, bir başka deyişle gaz alma operasyonudur. İşlevi zaten tartışılan muhalefet nadastayken baskın seçim hazırlığını hatırlatıyor. Bence karşılamaya hazırladığımız 2012 Türkiyesi çok şeye gebe. Tayyip Erdoğan’ın sağlık durumundaki muamma devam ediyor. Genel Başkanlık ve Başbakanlık görevlerinin gerektirdiği yorucu tempoyu sürdürmesi zor. Dolayısı ile 2014 havucunun peşine takılmanın anlamı yok. Dananın kuyruğu 2012’de kopacak.
Gelelim son günlerin en çok tartışılan konusu milletvekili maaşlarına... Aykırı yazıların sahibi olarak söz konusu artışların az bile olduğunu peşinen vurgulamalıyım. Ancak bir şartla. Yasaya göre seçilen vekilin ticari faaliyetlerde bulunması yasak. İşlerini ya kayyuma bırakıyor ya da hisselerini devrediyor. Genellikle bu hile yapılıyor. İkinci derece yakınlarına resmi evrakla devredilse de holding yahut şirketlerdeki patron odası kendilerine ait kalıyor. Her ne hikmetse sözkonusu şirketlerin değeri bu sürede bir iken bin oluyor. Yani kılıf hazır... Minare görünse de vaziyet sütliman. Herşeyden önce bu hilenin mercek altına alınması ve ciddi yaptırımlar uygulanması şart. Diğeri ise vekillerin iş takibi yapmalarının külliyen yasaklanması. Zor görünse de hep örnek gösterilen batılı ülkelerde onlarca örneği var.
Popülizm denilen halk yardakçılığı adına artan maaşlara karşı çıkmak işin kolayına kaçmaktır. Gazeteciliğin yanında bir dönem siyasete bulaştığım için eski-yeni yüzlerce milletvikili tanıdım. Dostluğumun devam ettiği bu insanların neler çektiğine tanık oldum. Metropol kentler neyse de Anadolu’nun çeşitli şehirlerinden vekil seçilenlerin durumu içler acısıdır. Geleni-gideni bitmez. Yemekti, yol parasıydı, davetti, düğündü derken maaşları on gün yetmez. Bunun yanında aile varlıklarıyla maaşa ihtiyacı olmayanlar da var. MHP’nin İzmir milletvekili değerli dostum Yusuf Kırkpınar görevi süresince maaşına dokunmadı. Şimdi Kocaeli milletvekili olan Lütfü Türkkan gibi öğrencilere burs dağıttı. Bu konuda tecrübeli Türk Parlamenterler Birliği Genel Sekreteri eski Kayseri Milletvekili Mustafa Dağcı ile konuştum. Bir dokun bin ah işit misali neler anlattı neler... En çok da TÜSİAD Başkanı Ümit Boyner’in “Şık olmadı” sözlerine üzülmüşler. Oysa TÜSİAD patronlarının holdinglerinde bazı emekli bakan ve milletvekilleri hisseleri olmadığı halde yönetim kurulu üyesi veya danışman sıfatıyla çalışır. Aylık 3-5 bin dolar maaş alırlar. Bunun karşılığında milyon dolarlık işlerin takipçisi durumuna düşerler. Herkesin hedefinde vekiller var. Oysa bürokraside diğer görevler adıyla maaşlar 50-60 bin TL’nin üzerine çıkıyor. Örneğin TRT Genel Müdürü İbrahim Şahin’in Türk Telekom Yönetim Kuruluğu üyeliğiyle aldığı maaşı kimse sormuyor. Yine Başbakanlık müsteşarı Efkan Ala’nın diğer görevleriyle beraber toplam maaşını... Bir dönem vekillerin el kaldırmasıyla banka hortumlayanların götürdüğü milyar dolarları konuşmak yerine şu anda 2300 kişinin faydalandığı, geçmişte vekillik yapıp ölenlerin yakınları olan 4200 kişinin sınırlı olarak alacağı paranın toplamı hortumlananın yanında devede kulak. Herşeyden önce 10 yıldır AKP popülizmi yüzünden zam yoktu. Bu zam aynı zamanda Mehmet Akif Ersoy gibi Milli Mecliste görev yapmış devlet büyüklerinin torunlarına da yansımış olacak. Herşeyden önce milletvekilleri takım elbise, kravat gibi hediyeleri kabule, holdinglerin işlerini takip etmeye tenezzül etmeyecek duruma gelmeleri sağlanmıştır. Şimdi seçmenin ve kamuoyunun daha sıkı takip etmesi, seçtiği vekilleri her alanda mercek altına alması için haklı fırsat doğmuştur. Umarım bununda çılkı çıkarılmaz.
Not: İleri demokrasiye terfi edince basılmamış kitapların yasaklanmasına tanık olmuştuk. Lakin basılıp da okuyucunun ilgisini çeken “Belediye İhale Dalavereleri” adlı kitabın toplatılma kararına şaşırdık. Gazeteci Harun Gürek’in yazıp Togan Yayınlarının neşrettiği bu eserde Ankara, İstanbul, Bursa, Kocaeli, Konya ve Samsun gibi AKP’li belediyelerin ihaleleri mercek altına alınmıştı. Kocaeli Belediye Başkanı İbrahim Karaosmanoğlu, kitabın kapağındaki resmine itiraz etmiş, içindeki bilgi ve belgelerle ilgili karar yok. Bir de Başbakan’a okutturulan Kanuni Sultan Süleyman mektubu var ki evlere şenlik. Hadi bir kere yanıldınız, ikinci defa da yanlış okutulmaz ki...