Ve linç başladı!..
10. Ağır Ceza Mahkemesi deniyor ama Balyoz iddianamesini asıl “kabul” eden medyada görevlendirilmiş infaz heyeti oldu. Hukuka karşı bir darbe planlanıyor dahi olsa, teknik olarak “savunma”nın da taraf olacağı ve “yargılama”yı amaçlayan mahkeme sürecine tezat olarak, köşelerini idam sehpalarına, manşetlerini giyotin tezgahlarına dönüştürenler, “yargısız infaz” düğmesine bastı: Terfiler durdurulsun, o da yetmez; suçlu olduklarına hükmedilmemiş dahi olsa sanıklar açığa alınsınlar...
İddianamede varsa doğrudur
Manşetiyle iddianamede yazılanların “iddia” olduğunu unutturmaya çalışan Bugün gazetesi, haberi “Yeniden yakalama emri çıkarılan 102 sanığın Balyoz Darbe Planı’nı 12 Eylül’ü örnek alarak hazırladığı iddianamede detaylarıyla yer alıyor” şeklinde sunarak, AKP’nin referandum değirmenine de su taşımayı denedi....
Mahkemeye kirli propaganda
Başbakana’a kara sevdalı olduğunu ilan eden Ethem Sancak’ın da ortağı olduğu Star gazetesinin hedefinde haklarında “yakalama” kararı çıkarılan 102 komutanın avukatlarının yapacağı itirazları değerlendirecek olan 11. Ağır Ceza Mahkemesi vardı. Gazete, mahkemenin “şaibeli” kararlar aldığını ima ederek meşruiyet şüphesi yaratmaya çalıştı.
İş “kelle” istemeye vardı
Taraf, Vakit ve Zaman gazetelerinin manşetleri neredeyse aynı elin ürünü gibiydi. Vakit hitap ettiği kitleye komutanlara terfi yolunun kapandığını müjdelerken(!), Taraf konuyu sulandırarak, Berk’in terfisinin ancak “30 Ağustos şakası” olabileceğini yazdı. Dersine evvelce çalıştığı belli olan uzmanlarını konuşturan Zaman, yargılanacak olan komutanların “görevden alınmalarını” istedi.
Tam köşe kadısına benzediler
Mehmet Altan
Terfi
edemeyecek generaller
listesi(!)
Hem “sanık”, hem de “görevinin başında” formülü ortaya ciddi bir gariplik, anlaşılması zor bir çelişki çıkarıyor.
Örneğin, “Balyoz Davası” bir darbe iddiasını kapsıyor... Davada 29 muvazzaf general de sanık.
Sanıklar...
TSK uygulaması nedeniyle...
Duruşma günleri “darbe sanığı”, mesai saatlerinde ise “komutan” olarak yaşayacak...
Bu normal mi?
Nitekim mahkemeye gelmeyi reddeden bir ordu komutanının kendi duruşması sırasında Adliye’nin üzerinden uçak uçurduğunu da unutmamak gerek...
Tutuklamanın bir nedeni de bu mu acaba?
Türkiye “askeri bir cumhuriyet” olduğu için hiç bir darbeyi yargılayamadı...
Şimdi, Balyoz Davası ile birlikte ilk kez bir darbe sivil mahkemenin önüne geliyor.
Yine ilk kez iki kuvvet komutanı “darbe”den yargılanacak. 29 generalin sanık olması da bir ilk. Bu bir normalleşme belirtisi...
Yargı, darbe iddialarını da sorgulamaya...
Cumhuriyet tarihi boyunca kendini “dokunulmaz” kılmış askerleri de yargılamaya başlayınca...
Haberlerin niteliği de değişiyor.
Eskiden bu tarihlerde “YAŞ’da terfi edecek general listesi” okurduk... Şimdi Balyoz benzeri davalar nedeniyle, “terfi edemeyecek generaller listesi” okuyoruz...
Mustafa Ünal
Şaka gibi:
Yargıya
baskı
yapılıyormuş
Yargı nihai hükmünü vermeden hiç kimse suçlu veya suçsuz ilan edilemez. Ancak mahkemenin iddiaları ciddiye aldığı da göz ardı edilemez. Yargıçlar, kuvvetli suç şüphesi görmeseydi herhalde ’tutuklanmalarına’ hükmetmezdi.
İlk günden itibaren savcılar Balyoz iddialarını ciddiyetle soruşturdu, sümenaltı etmedi. Yargı harekete geçti, kamuoyunda ses getiren operasyon, gözaltı ve tutuklama dalgaları yaşandı. Ancak yargı rahat bırakılmadı. Genelkurmay kurumsal tepki verdi. Gözaltılara karşı Başbuğ ’Durum ciddi’ diyerek 15 orgenerali Ankara’da topladı. Eski günleri hatırlatan bu toplantı ’Or’lar zirvesi’ olarak tarihe geçti.
(...)
Yazıya Balyoz’da son nokta diye başlamamın nedeni bu. Adı geçen kişiler hakkında gözaltı ve tutuklama kararı ilk kez verilmiyor. Bu işlem birkaç defa tekrarlandı. Şimdi yeni bir aşama; artık soruşturma bitti, yargılama başladı. Bütün zorlamalara rağmen yargının kararı değişmiyor, ’iddialar ciddi, adı geçenler tutuklu olarak yargılanmalı’.
Yargıya baskı yapıldı. ’Or hukuku’ işledi. Balyoz dosyasının her dalgası farklı sonuç doğurdu. Bakalım son tutuklama kararlarının neticesi ne olacak?
Mümtaz’er Türköne
İstersen
apostrof ‘er’
kadrosundan
atasınlar
Bir memurun görevden uzaklaştırılması, yani açığa alınması 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nca düzenleniyor. Haklarında soruşturma açılanların ellerindeki kamu gücünü kendilerini temize çıkartmak, yani delilleri karartmak veya yine elindeki gücü istismar etmesini engellemek amacıyla “açığa alma” tedbiri alınıyor. Görevden uzaklaştırma, haklarında ceza soruşturması bulunan kamu personelinin kovuşturma ve soruşturmalarının her türlü kuşkudan uzak bir biçimde yürütülebilmesi amacını taşıyor. Şayet kanunun açıkça belirttiği şekilde suçlanan personelin YAŞ’ta terfilerine bakılırsa ordu bürokratik bir direnç içinde kanuna karşı suç işlemiş olacak. Türk Silahlı Kuvvetleri soruşturma geçirenleri değil, bu ülkeyi korumakla görevli. Hukukun olmadığı bir ülkeyi hiçbir güç koruyamaz. Ordumuz bu duruma düşmemeli.
Açığa alma konusu ise yine kanunun açıkça yazdığı şekilde bakanlığın yetkisinde. Şükür ki savaşta değiliz. Ordumuzda general ve subay kıtlığı da yok.
Hilmi Özkök
savcılara
neler anlattı
Genelkurmay’da önceki günün sabahında basın brifingi yapılıyor ve General Metin Gürak şunları söylüyor: “Sanık bile olsalar, masumiyet karinesi ayaklar altında çiğnenerek suçlu gösterilseler bile, TSK’nın tüm personeli görev başındadır. Yanıt akşam saatlerinde özel mahkemeden geliyor: “Demek öyle dedin haa Paşam!.. Al sana karar!” Ve AKP döneminde “Darbe masallarıyla” hadım edilen, eli ayağı koparılan, morali sıfırlanan Türk ordusunun suratında -üzülerek utanarak yazıyorum- bir şamar daha patladı.
***
Balyoz planı 2003 yılında hazırlanmış! O sırada Genelkurmay Başkanı kim? Hilmi Özkök! Bu beyefendi o sırada altında olanları, darbe için yapılanları biliyor muydu yoksa bilmiyor muydu? Biliyor ise o mu önledi? Ya da niçin hükümete ihbar etmedi? Bilmiyor ise bu ne biçim komutandı, ayakta mı uyuyordu? Hilmi Bey bu konuda Ergenekon savcılarına ifade verdi. Hatta o kadar ki, savcılar ifadesini onun yaşadığı yer olan İzmir’e gidip aldılar. Bugüne kadar her ifade, her telefon konuşması, özel yaşama dahil her bilgi ve belge AKP medyasına özenle sızdırıldı, servis edildi. Sadece Hilmi Bey’in ifadesi hariç! Ben vatandaş olarak, o ifade metnini doğrusu çok merak ediyorum. Eğer böyle bir darbe olayı yok dediyse eyvallah! Ama o zaman bunca komutanların niye tutuklandığını sorma hakkı herkes için doğmuş olur. Eğer evet bunlar darbe hazırlıyordu demişse o takdirde bu davalarda tanık hatta gerekirse gizli tanık olarak dinlenmesi ve herşeyi açıklaması gerekir. Mahkemede vereceği ifade mutlaka çok ilginç olacaktır.
***
Son kararla 28 muvazzaf general ve amiral ve çok sayıda muvazzaf subay için yakalama emri çıkarıldı. Bir bölümü şu andadağlarda PKK savaşında. Hepsi İstanbul’a gelecek ya da getirilecek ve tutuklanacak. Kolu kanadı kırılmış, komutanları tutuklanmış bir ordu, terör savaşını nasıl yerine getirir. O savaştan nasıl başarılı çıkar. Ama güzel bir atasözümüz vardır: Perşembenin gelişi çarşambadan bellidir. Sen TSK’nın en gizli belge ve bilgilerinin bulunduğu Ankara’daki Özel Harp Dairesinde arama yapılmasına, belgelerin fotokopisinin alınıp dışarıya götürülmesine göz yumarsan, izin verirsen, tepki göstermezsen, silah arkadaşların tutuklanıp içeri atıldığında sadece göstermelik çıkışlarla yetinip temelde sessiz kalırsan, kendinle oyuncak gibi oynanmasına razı olursan, olacağı işte budur. Aç arslanların ısrarla yemek istediği ve sonunda yemeyi başardığı Sarı Öküz olayı gibi.... Bu ortamda İlker Başbuğ’un yerinde olmak istemezdim. Sadece kendilerine değil Türkiye Cumhuriyeti’ne yazık ettiler.
Emin Çölaşan / Sözcü
+++
Ahmet Altan
Terminatör demokrasi hedefe kilitlendi
silip süpürecek
Bundan sonra “darbeyi” aklından geçiren general, o “düşüncenin” hemen yanıbaşında bir de “yargılanma” ihtimali bulacak aklında.
Dün sabah, “Heron rezaleti” hakkında incir çekirdeğini doldurmayan açıklamalar yapan, “yargılanan arkadaşlarının görev başında olduğunu” söyleyerek yargıya “posta koyan” ve gelişmeleri hiç anlamadığı anlaşılan Genelkurmay da Balyoz Davası üstünden sert bir cevap almış oldu. Türkiye değişiyor. Hiç kimse, hiçbir kurum, hiçbir örgüt bu değişimi durduramaz, değişimi kavramayanların silinip gideceğini göreceksiniz.
+++
Balyoz bel altına vuruluyor...
Savaş diyemeyiz.
Savaşın bile kuralları var.
Kimisi emekli, kimisi birliğinin başında, kimisi görevde yarıya yakını general 102 yüksek rutbeli askere “kaçak muamelesi” yapmak ne kadar hukuka uygun!
Kovsan bile kaçmazlar.
Davalar başladığından beri isimlerine ve rutbelerine sürülmek istenen lekeyi temizlemeye uğraşıyorlar ve biz tarafsız bir gözle olanı-biteni izliyoruz. Bu subayların içinde 2 defa tutuklanmış, serbest bırakılmış olanlar bile var. Dosyaya hangi yeni bilgi girdi ki, “Balyoz Davası”ndan tutuklama emri çıkartılan 102 kişi arasına onları da aldılar.
Savaştan öte bir durum.
Bel altına vurulan balyoz.
Ordu içinde kapışma!
YAŞ’a karşı darbe!
Necati Doğru / Sözcü
+++
‘Onurlu subay’ maskeli savcı
Balyoz Davası’nın 1 numaralı sanığı Çetin Doğan’ın kızı Pınar Doğan ve damadı Dani Rodrik, Balyoz iddianamesindeki ilginç bir hatayı gündeme getirdi. İddianamede sanıkların 2-3 sene önceki
adresleri yazıyor.
Oysa Taraf Gazetesi, bu
belgeleri 20 Ocak 2010 tarihinde
yayınladı ve soruşturma bu tarihten sonra başladı.
En başından beri bizim kafamızı kurcalayan hususlardan biri, savcıların belgeleri Taraf gazetesinden “teslim aldıklarında” belgeleri getiren kişi hakkında Mehmet Baransu’ya hiç bir soru yöneltmemiş olmaları idi. Belgelerin kaynağının savcılar için en ufak bir merak konusu olmaması bize en azından garip geliyordu.
Ancak Taraf gazetesine sahte belgeleri teslim eden “onurlu subay” gerçekte onurlu savcılarımızdan biri ise muamma çözülmüş oluyor.
Odatv.com
+++
Bunlar hoptirinam ülkesinde oluyor
Tahliye edilen 9 tutuklu iç kapıdan geçip nizamiyeye vardıklarında, jandarma tarafından durduruldu ve “gelen emirle tekrar tutuklandıkları” yüzlerine okundu.
Emekli generaller daha önce başlarına geldiği için buna hiç şaşırmadılar, dışarda kendilerini bekleyen yakınlarına el sallayıp tekrar cezaevine döndüler.
Onlardan beş dakika önce tahliye edilen bir sanık, cezaevi kapısından bindiği taksi ile son sürat evine koşarken telefonu çaldı... Karşıdaki ses: “Hemen cezaevine dön, savcı tahliyene itiraz etti, tekrar tutuklandın.”
Adam: “Evime 100 metre kaldı, gidip bir torunumu göreyim” dediyse de karşı taraf ”Anlamam 1 saat içinde cezaevine dönmezsen yakalama emri çıkar“ diyerek telefonu kapattı.
Bazan tahliye edilenler yarım saat sonra içeri alınıyor, bu alanda bir dünya rekoru kırılıyordu.
Olayları nakleden Ümit Bora’ya göre bunlar Hoptirinam ülkesinde oluyordu. Bir yargıcın verdiği karar ötekinin verdiğini tutmuyor, hangi generalin kıtaya hangisinin hapishaneye gideceği her hafta kurayla belirleniyor, ama bu durum ülkenin güçlü olmasını önlemiyordu.
Melih Aşık / Milliyet
+++
DÜZELTME:
Okuyuculardan gelen yorumlardan oluşan dünkü Medya Polemik’te, imzasız olarak yayımlanan “Referandum kabusa döndü” başlıklı yazı Settar Kaya’ya aittir. Bu hatadan ötürü kendisinden özür dileriz.
+++
Orduda değişim
O toplantıya görevi gereği katılıp bugün önemli noktalara gelmiş subayların 1-4 Ağustos’ta yapılacak Yüksek Askeri Şûra’da terfi alma ihtimalinden Başbakan Tayyip Erdoğan’ın duyduğu rahatsızlık, kendisine yakın medya organlarında bir süredir dile getiriliyordu. Gürak’ın yasal zemine işaret eden açıklamasından birkaç saat sonra Mahkeme’nin 5 ay sonra yapılacak ilk duruşma için yakalama kararı alması Başbakan’ı bu zorluktan kurtardı. Böylece Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ ve bir ay kadar sonra ondan görevi devralması beklenen Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Işık Koşaner’in önündeki terfi ve tasfiye seçeneklerini kısıtladı. Türkiye’deki sancılı asker-siyaset ilişkilerinin yeni bir zemine oturmaya başlayacağı ve Türk Silahlı Kuvvetleri’nde Koşaner ile birlikte yeni bir dönemin kurulacağı söylenebilir.
Murat Yetkin
+++
MİNİ YORUM
Kader mahkumları
Mehmet Barlas, TRT Genel Müdürü’ne hitaben yazdığı içli mektup, pardon köşe yazısında ‘ağzıyla kuş tutsa dahi’ muhalefete yaranamayacağı için ‘doğru bildiği’ yoldan şaşmasına ‘sabırlı’ olmasını öğütledi. TRT Haber Dairesi Başkanı olarak benzer “görevi kötüye kullanma” suçlamalarıyla karşı karşıya kaldığını hatırlatan Barlas’ın sabrının sonunda kazandığı konum ortada, bakalım Şahin sabrın sonunda selamete erecek mi!