Uzay, Zaman, Evren Çerçevesinde Tanrı ve Sevgi...
Stephan Hawking'i Türk aydını biliyor, anlatmama gerek yok. Hawking'in Leonard Mlodinow adlı ABD'li bir öğretim görevlisi ile birlikte kaleme aldığı "Zamanın Daha Kısa Tarihi" adlı kitabı, dilimize de çevrilip Doğan Kitap tarafından da yayımlandı. Çok da baskı yaptı.
Bu kitaptaki görüş ve belirlemelerden özetleme örnekler vereceğim önce.
"Uzay ve zaman, evrende olan her şeyden etkilenmekle kalmaz, olan her şeyi de etkiler.
Değişmeyen, hep var olan ve sonsuza kadar varlığını sürdürecek olan evren kavramının yerini; dinamik, genişleyen, geçmişte sonlu bir zamanda başlamış ve gelecekte sonlu bir zamanda bitecek olan evren kavramı aldı.
Evren uzayda sınırsız değildir ama uzayın sınırı yoktur.
Zaman, en azından bir kara deliğe düşmeyecek kadar tedbirli olanlar için sonsuza kadar sürecek.
Bütün kuramlarımız, 'Büyük Patlama'yla yerle bir oldu. Büyük patlamadan önce olaylar meydana gelmiş olsa bile, bu kuramları daha sonra ne olacağını belirlemekte kullanamayız, çünkü büyük patlamayla birlikte önceden kestirilebilirlik ortadan kalkar. Büyük patlamanın koşullarını kim hazırladı türünden sorular, bilimin ilgilendiği türden sorular değildir.
Zamanın başlangıcı büyük patlamadır. Evren sonsuz sıcaklıktaydı o zaman, evren genişledikçe ısınım ısısı düştü. Büyük patlamadan bir saniye sonra evren, ısının on milyar santigrat düşmesine yetecek kadar genişledi.
Evren'in niçin bu şekilde başladığını, bizim gibi varlıkları yaratmaya niyetlenen Tanrı'nın işi olarak görmenin dışında, açıklamak zor."
Kısacası Tanrı, Büyük Patlama ile evreni var etti, "ol" dedi oldu...
Peki Tanrı, yaratıcı olmanın ötesinde ne? Buna -açık söyleyeyim-, kutsal kitapların izahları yetersizdir. Ben bu açıdan çok düşünmüş çok sorgulamışımdır, sorgulamaya devam da ediyorum. Şiirlerime de yansımıştır, örnekleyeyim:
"Uzaydan ötesi uzamaz sanma/Uzağa noktayı koyamadık ki/Noktadan noktaya doğru diyorlar/Çemberde kaç nokta sayamadık ki
Mikro evren, makro evren sorguda/Eksi sonsuz, artı sonsuz yargıda/Hiçler sıfır içre sağlam sargıda/
Hiç'i sıfırlardan soyamadık ki
Erişime tohum bir titreşim mi?/Varlıkta üç boyut tek bileşim mi?/Yer çekimle basınç etkileşim mi?/
Etkisini bir an duyamadık ki
Bir ışık yılında kaç doğum, ölüm?/Kaç kez döndü dünya, dünya kaç bölüm?/Önümde ardım var, ardımda önüm/Sormaya, yormaya doyamadık ki..."
Tanrı güzelliktir, sevgidir bana göre, öyle "ant içen, intikam alan, tuzak kuran, görüş değiştiren" bir Tanrı inancı bana terstir (aksi görüşte olanlara saygı duyarım ama inancım bu benim). Azerbaycan'ın büyük şairi, sapına kadar Türkçü-Turancı Hüseyin Cavid de benim gibi düşünmekte:
"Her kulun cihanda bir penahı var/Her ehl-i halın bir kıblegâhı var/Herkesin bir aşkı, bir ilâhı var/
Benim Tanrım güzelliktir, sevgidir."
Yalnız Cavid mi, "Metafizik Matematikten sonra öğrenilmelidir" uyarısında bulunan İbn Sina da "sevgi" diyor. Prof. Dr. Hayrani Altıntaş'ın "İbn Sina Metafiziği" adlı eserinden satırlarla bitirelim yazımızı:
"Vacip varlık Allah, hem sever, hem sevilir. O saf parlaklığa ve güzelliğe sahiptir. Hiçbir güzellik onun güzelliğini geçemez. O aynı zamanda saf akıl ve her türlü noksanlıklardan soyutlanmış saf iyiliktir. (...) Varlığın güzelliği olması gerektiği gibi olmaktır."