"Uyumlu kurumlar" (!) arasındaki yeni istihbarat skandalı...
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’den Başbakan Tayyip Erdoğan’a kadar tüm iktidar sözcülerinin söylediklerine bakarsanız, “güvenlik ve istihbarat birimleri tam ve büyük uyum içinde çalışıyorlar”!..
Onlar için lafla peynir gemisini yürütmek çok kolay. Zaten bu işi “ustaca” da yapıyorlar.
Acısı hâlâ içimizde sıcak.
Nevruz bahanesiyle terör örgütü ve sivil uzantılarının ayaklanması sırasında Cudi Dağı eteklerinde şehit verdiğimiz Polis Özel Harekatçı yiğitlerimizi unutmadık. Unutmamız da mümkün değil. O günlerde yazmıştık; ilk şehitlerimizi güvenlik birimleri arasındaki uyumsuzluk ve çekişme yüzünden verdiğimizi. İlgili birimler her ne kadar bunun böyle olmadığını belirtip açıklamalar yapsalar da bölgeden, olayları içinde yaşayanlardan gelen bilgiler tam tersi bir tabloyu ortaya koyuyor.
Uludere olayındaki istihbarat kavgası ve onun meydana getirdiği sis bulutu hâlâ kalkmadı. Gerçi MİT, istihbarat kavgasında sorumluluğu üstünden atıp kenara çekildi. Fakat, terör örgütü içindeki MİT elamanının istihbarat verip vermediği ve ne tür bir istihbarat verdiği hâlâ tartışılıyor.
Bugünlerde, Ankara’da “uyumlu kurumlar” arasında yeni bir istihbarat kavgası yaşanıyor ve bu kavganın meydana getirdiği skandal tartışılıyor.
“Uyumlu kurumların” başındaki “çok uyumlu” yetkililere soruyorum:
- Peşmerge reisi Barzani’nin bağımsızlık açıklaması yapacağı duyumlarının alındığı ve Cudi’de çatışmaların çıktığı gün Polis Özel Harekatçıların kullandığı ve çift taraflı çalıştığı bilinen haber elemanı, PKK’nın talimatıyla Özel Harekatçılara PKK’lı bir grubu ihbar etti mi?
- Polis, Özel Harekatçılar da gelen istihbarat sonucu askeri yetkililere haber vermeden hemen bölgeye hareket ettirildi mi?.
- Çift taraflı çalıştığı bilinen haber elemanından gelen bilgi yüzünden Özel Harekatçılar pusuya düşürüldü mü?.
- Polis birimleri örgüt içindeki haber elemanından gelen bilgiyi MİT ile paylaştı mı?
- Bu bilgi MİT ile paylaşılmadıysa, nedeni ne olabilir?
- Çift taraflı çalıştığı bilinen ve Polis Özel Harekatçıları tuzağa düşürttüğü iddia edilen elemanın verdiği bilgide başka ne unsurlar vardı?
Başbakan Tayyip Erdoğan ne kadar assa-kesse tehditler yağdırsa da onu yanına çekip ötekini uzaklaştırsa da; olmuyor... Olmuyor...
Neden?
Çünkü;
Okyanus ötesinden temeli atılan tüm mozaik yapılar artık çatladı, patladı.
Temelinde ucuz malzeme kullanılan bu yapılar, birer birer yıkılıyor ve ne yazık ki olan bu binaların altında kalan, yaşam sigortası bile olmayan gariban vatandaşlarımıza ve onların çoluk-çocuğuna oluyor.
Ankara’da “uyumlu kurumların” , “uyumlu yetkilileri” , siz 12 Eylül’ün çadır tiyatrosunu nefes nefese izlerken; “senin istihbaratın-benim istihbaratım” , “sen yetkili değilsin- hayır ben daha yetkiliyim” , “sen bana şu operasyonda gol atmıştın, al sana” , “sen de benim şu operasyonda façamı fena çizmiştin öcüm acı olacak” , “Beyefendi seni değil en çok beni seviyor” , “Köşk beni daha fazla huzura çağırıyor” , “Beyefendi söz verdi tüm yetkiler ben de olacak” konulu kapışmalarla meşguller...
Haddimizi aşarak(!) onları bazen rahatsız edebiliyoruz.
Lütfen kusurumuza
bakmasınlar!..
Onlar Amerikan yapımı güneş gözlükleri ve duvar saati gibi kalın ve gösterişli saatleri ile ortalarda hava basıp dolaşırken, Amerikan filmlerindeki gibi canavar düdüklü simsiyah camlı kocaman arabalarıyla fır dönerken, yüksek rakımlı mahallerde “saygılar efendim” derken ateş sadece düştüğü yeri yakmakla kalıyor.
Bir çift söz de 12 Eylül çadır
tiyatrosunu seyredenlere
söyleyeceğim;
Ümitsizliğe kapılmayın!..
Ülkemizdeki terör belasını çözmek için Polat Alemdar ve ekibinin çok az daha zamana ihtiyacı var. Kuzey Irak’taki temaslar devam ediyor. Aldığımız son bilgilere göre; Abdülhey’in Polat Alemdar ile uyumu son derece iyi. Memati biraz caz edip, sıkıntı çıkarıyor ama Polat bunu da halledecek. Yine aldığımız son duyumlara göre Polat Alemdar, Memati’nin sıkıntılarını, bağlayacağı büyük bir ihale ile çözecek. Kuzey Irak’tan alacağı kellelerle Türkiye’ye dönmesi beklenen Polat Alemdar ve ekibinin daha sonra da tüm istihbarat ve güvenlik birimlerini tek elde ve yetkisi altında toplayacağı bildiriliyor.
Hayırlı seyirler!..
Jandarmanın işi tamam
“Jandarma tamamen İçişlerine bağlanacak mı bağlanmayacak mı” tartışmaları arasında bu işi de magazinleştirip sulandırdılar.
Neymiş efendim?..
Jandarmaya Fransız Jandarmasının kıyafetlerini giydireceklermiş. Her zaman olduğu gibi kimse işin özünde değil. Konuştuğum askeri bir kaynak; “Jandarma’yı tamamen sivilleştirmek için çalışıyorlar. Amaçları jandarmayı kırsal alanda emniyet görevi yapan güvenlik görevlisi pozisyonuna getirmek. Jandarma barış dönemlerinde İçişleri Bakanı’na, savaş döneminde TSK’ya bağlı çalışır. Ancak komutanı barış döneminde de TSK tarafından atanır. TSK’dan subaylar Jandarma’da görev yapar. Uzman Jandarma da çok önemlidir. Şimdi Uzman Jandarma okullarını kapattılar. Adım adım bir nevi kırsal alanda görev yapan polis yapmaya çalışacaklar” dedi.
Edindiğim bilgilere göre, yeni Jandarma yasasını Hükümet Mayıs ayı içinde bitirmeyi planlıyor. Çalışmalar sır gibi gizleniyor. Kuvvet içindeki yaygın görüşe göre; ilk planda ilgili maddede yapılacak değişiklikle “Jandarma Genelkurmay’a ve İçişleri Bakanlığına bağlı çalışır” şeklindeki maddeden Genelkurmay çıkarılacak. Sonra da tüm teşkilat sil baştan yeniden yapılandırılacak.
Jandarma olup bitenlerden oldukça rahatsız. Seslendirilen ortak tepkiyi şöyle özetleyebiliriz:
“Madem bize Fransız kıyafetlerini uygun görüyorlar. ’Avrupa şartları’diyorlar. O zaman çalışma şeklimizi de Fransızlara veya İtalyanlara göre ayarlasınlar. Fransa’da bir olay olduğu zaman vatandaş polisi mi yoksa Jandarmayı mı çağıracağına kendi karar veriyor. İtalya’da ise en yakındaki güç gidiyor.”
Mayıs ayına az kaldı. Fakat bence öncelik Barzani ile yapılacak çalışmalarda!..