Üst üste intihar edip de ölmeyince!..

AKP’nin  sadece dış politikasının Türkiye’yi nerelere getirdiği Suriye’deki son gelişmelerle net olarak ortaya çıktı. Yoruma, herhangi bir eleştiriye gerek olmayacak şekilde her şey açıktan sürüp gidiyor.
Öyle bir bataklığa girdik ki; herhalde 40 akıllı bir araya gelse bu işi zor çözerler.
Son Suriye olayının ardından AKP’nin ve zihniyetinin içine düştüğü hal Ankara’da şu fıkrayla anlatılıyor;
Bunalımlı bir tip olan Temel, intihar etmeye karar vermiş. Yüksekçe bir binanın çatısına çıkmış ve oradan kendini boşluğa bırakmış. Tepe üstü asfalta çakılmış. Temel, burnu bile kanamadan düştüğü yerden kalkmış. Etraftan yetişmişler, elinden kolundan tutup ilgilenmişler. Temel de yardım edenlere çıkışmış;
“Ya! Beni bırakın. Benim hiçbir şeyim yok. Madem ki bana bir şey olmadı, artık intihardan vazgeçtim. Ama bu işi soruşturmamız lazım. Bu mucize nasıl oldu?”
Profesör İdris’e gitmişler. İdris olay yerine gelmiş. Temel’e bakmış, binaya bakmış, asfalta bakmış. Hesaplar yapmış, kararını vermiş;
“Tamamen şanstır uşağum”
Aradan zaman geçmiş, Temel tekrar intihar etmiş. Yine bir şey olmamış. Profesör İdris tekrar keşfe gelmiş, incelemiş;
“Tamamen tesadüftür uşağum”
Temel üçüncü kez intihar edip yine bir şey olmayınca Prof. İdris olay yerinde keşif yapmadan masa başında karar vermiş;
“Tamamen alışkanlıktır
uşağum”..

***

Abdullah Gül, Dışişleri Bakanlığı koltuğuna oturunca, bürokratları çağırmış ve
“Bana, ülkelerin dış politika anlayışları hakkında bir rapor hazırlayın” demiş.
İki gün sonra bir dosya getirmişler önüne. Bakmış, içinde tek bir yaprak ve üzerinde 10-15 satır yazı. Şaşırmış önce ve “bu ne?” der gibi dudaklarını büzmüş, sonra
okumuş:
 “Suudi Arabistan’in Riyad şehrinde, farklı ülkelerden gelen bir turist grubu, bir dinlenme yerine giderek buz gibi kola ısmarlamışlar. Kolalar gelince bardaklarında birer karasinek olduğunu fark etmişler.
İngiliz, başka bir bardakta yeni bir kola istemiş.
İsveçli, aynı bardakta yeni bir kola istemiş.
Finlandiyalı, sineği bardaktan çıkardıktan sonra kolayı içmiş.
Rus, kolayı sinekle birlikte içmiş.
Çinli, sineği yemiş, kolayı
içmemiş.
Yahudi, sineği yakalayıp Çinli’ye satmış.
Japon, değerlendirilmek üzere, sineği Tokyo’ya göndermiş.
Yunanlı, kolanın yarısını içtikten sonra itiraz ederek yeni bir kola istemiş,
Norveçli, kolayı içtikten sonra bardaktaki sineği balık yemi olarak kullanmış.
İrlandalı, sineği ezip kolayla karıştırmış ve İngiliz’e içirmiş.
Amerikalı, 5 milyon dolarlık tazminat davası açmış.
Arabistan hükümeti, özür dileyerek, 10 milyon dolar tazminat ödemiş.”
Abdullah Gül, bıyık altından gülerek, rapordan hoşlandığını
belirtirken sormadan edememiş:
“İyi, güzel de, bu turist grubunun içinde hiç bizden biri yok
muymuş?”.
“Varmış efendim”  diye cevaplandırmışlar.
Bakan devam etmiş, “Peki, o
zaman, o ne yapmış?”.
Bürokratlar birbirinin yüzlerine bakmışlar. İçlerinde en tecrübeli olanı, bir adım öne çıkıp, cevap vermiş;
 “TÜRK, olayı şiddetle kınamış.”

***

Temel, İngiliz ve Fransız bir trende gidiyorlarmış. Bir sinek Fransız’ı rahatsız ediyormuş. Fransız çekmiş kılıcını sineği ortadan ikiye bölmüş. Cebinden kimliğini çıkarıp:
- “Fransız Kraliyet ailesi” demiş.
Başka bir sinek İngiliz’i rahatsız ediyormuş. İngiliz kılıcını çekmiş ve sineği ortadan ikiye bölmüş. Sonra cebinden kimliğini çıkartıp:
- “İngiliz Kraliyet ailesi”  demiş.
Başka bir sinek de bizim Temel’i rahatsız ediyormuş. Temel kılıcını çıkartıp sineğe sallamış. Sineğe hiçbir şey olmamış. Alman gülmeye başlamış. Temel övünerek cebinden kimliğini çıkartıp:
- “Türkiye’nin en ünlü sünnetçisi” demiş.



Haftanın Sözleri
* Büyük olmak için hiç kimseye iltifat etmeyeceksin, hiç kimseyi aldatmayacaksın. Memleket için gerçek ülkü ne ise onu görecek, o hedefe yürüyeceksin. Herkes sana karşı çıkacaktır, önüne sonsuz engeller yığacaklardır, fakat sen bunlara dayanıklı olacaksın. Kendini büyük değil, küçük, zayıf, kimsesiz ve araçsız kabul ederek, hiç kimseden yardım gelmeyeceğine inanarak, bu engelleri aşacaksın. Bundan sonra da sana  “büyüksün” derlerse, bunu söyleyenlere gülüp
geçeceksin. (Atatürk)
* Terbiye ya milli olur, ya da dini. Biz dini terbiyeyi aileye bıraktık. Milli terbiyeyi de devlete bıraktık.   (Atatürk) 
* Efendiler!
Eğer bu millet, bu memleket parçalanacak olursa genel şerefsizliğin enkazı altında şunun bunun şahsi şerefi de parça parça olur. Biz o genel şerefi kurtarabilmek için harekete geçen millete ruhumuzla katıldık. Katılmamıza mani olabilecek şahsi rütbeleri, mevkileri de gene şerefi kurtarmaya yönelik bir gaye uğrunda feda ettik... Bunu anlamayıp da, milleti hâla kendi kafalarının keyfine göre idare etmeye kalkışan kuvvetler artık birer beladır. Bela çekmeye de bu milletin artık tahammülü kalmamıştır.
(Atatürk)
* Tarih yazmak, tarih yapmak kadar zordur... Yazan yapana sadık kalmazsa, değişmeyen hakikat, insanlığı şaşırtan bir hal alır. Gerçekleri söylemekten korkmayınız.  (Atatürk) 
İyi Pazarlar efendim..

Yazarın Diğer Yazıları