Uruguay’dan inek getirmek çılgın proje değil de nedir
Kendi kendine yeten yedi ülkeden biriyken... Buğday ambarı’nın buğday ithalatında şampiyon olacağı, nohut’u Meksika’dan, mercimek’i Kanada’dan, sarımsak’ı Çin’den alacağı, el âlemin patates’ine fasulye’sine muhtaç kalacağı, topraklarımızın İsrail’e satılacağı aklınızın ucuna gelir miydi? Taaa Uruguay’dan inek getirmek çılgın proje değil de nedir?
***
“Aziz vatanın bütün tersanelerine girilmiş olabilir” uyarısına rağmen... 16 Mayıs’ta, Mustafa Kemal’in Bandırma vapuruyla Samsun’a gitmek üzere yola çıktığı günün tıpatıp aynısı, 16 Mayıs’ta, Bandırma Limanı’yla Samsun Limanı’nın satılması, çılgın proje değil de nedir?
***
Şeref madalyalı subayların “terörist” ilan edileceğini; şehitlerin “kelle”, Apo’nun “sayın” olabileceğini, PKK’lıların üstü açık otobüsle şehir turu atıp, milletvekili adayı yapılabileceğini hayal edebilir miydiniz? “Anayasa’dan Türk kelimesi çıkarılsın” denirken, devlet büyüklerimizin “Güzel şeyler oluyor” demesi, çılgın proje değil de nedir?
***
Hukuk ulemaya sorulacak, polisimiz
imamın ordusu olacak, Nutuk suç delili sayılacak; tembel kedi Garfield’le külkedisi Cinderella gözaltına alınacak deseler, inanır mıydınız Allah aşkına? Anne-babasıyla restoranda yemek yiyen bebelere, matiz’likten suçüstü yapılması, çılgın proje değil de nedir?
***
AB’ye sittinsene giremeyeceğimizi belki düşünmüşsünüzdür ama... Papa heykelinin önünde, yani, manevi huzurunda, AB Anayasası imzalayacağımızı, sonra da
“Ya Allah, bismillah” diye güpegündüz havayi fişek fırlatacağımızı tahmin edebilir miydiniz? Gençlerimiz havaya uçurulurken, çocuklarımız sellerde boğulurken istifini bozmayanların... 85 yaşındaki Papa’nın yatağında vefat etmesi üzerine, İçişleri Bakanlığı genelgesiyle, tüm yurtta bayrakları yarıya indirmesi, çılgın proje değil de nedir?
***
Türk Telekom Arap, rakı İngiliz olacak deselerdi, hadi ordan demez miydiniz?
Meyveli ithal cıvık’lar rahat rahat satılsın diye, ahalinin damak alışkanlığını değiştirmek için, Bakanlık emriyle yoğurdumuzun kıvamını değiştirmek, çılgın proje değil de nedir?
***
Telefonlara kulak, makam odalarına böcek konulmasını, 10 sene önce hangi vizyoner hayal edebilirdi? Yatak odalarına kamera döşenmesi, çılgın proje değil de nedir?
***
12 Eylül’de “evet” deyip, postalını yaladığı darbeciye evinde parti veren yalakaların, öbür 12 Eylül’de hiç utanmadan “hayır” diyenlere darbeci demesi... Yargılanacak denen Evren’e zam yapılması... Muhtıra verene, zırhlı makam aracı hediye edilmesi, çılgın proje değil de nedir?
İşsiz çoğalırken, işsizliğin azalması... Dünyanın en pahalı benzinini kullanırken, enflasyonun düşmesi... Donumuzu satmamıza rağmen, borcun büyümesi... Son 8 senede 80 şehrimizde 888 kere petrol bulunması... Kişi başına milli gelir hesaplanırken, nüfusun 7 milyon kişi eksik çıkması... Seçim yaklaşırken, seçmen sayısının 7 milyon kişi artması, çılgın proje değil de nedir?
***
Atamamız niye yapılmıyor diye soran öğretmenlerin gözüne gaz sıkılırken, yurtdışından öğretmen ithal edilmesi... Hekimlere dolandırıcı, eczacılara yankesici muamelesi yapılırken, rabbimin Cleveland demesi... Pantolon paçasının çoraba sokulması, Nobel’e aday gösterilmesi gereken çılgın proje değil de nedir?
***
Çevrecinin daniskası olup, ormana gecekondu kondurmayı, bi nebze akıl etmiş olabilirsiniz ama... Ha nükleer santral kurmuşsun, ha evine tüp bağlatmışsın, çılgın proje değil de nedir?
***
Kız çocuklarımızın okula gitmesi için son nefesine kadar gayret eden profesör’ün “Fahişe bu” diye evi basılırken...
“Dekolte giyen kadınlar tecavüzü hak eder” diyen profesör, hâlâ görevinin başındayken... Üniversite sorularına alenen şifre koyup, gençlerimizin hayallerinin ırzına “şehven” geçilirken... Yetkililerimizin “tatmin” olması, çılgın proje değil de nedir?
***
Ahali hâlâ çılgın proje bekliyor iyi mi.
“Yetmez ama evet” diyorlardı...
İnanmıyorduk.
Yılmaz Özdil / Hürriyet
+++
Öğrencilerin YGS protestosuna karşı çıkan Erdoğan “Biz de karşılarına 5-10 bin genci koyarız” demiş. Hadi bakalım! Bu sayede şifre verilen öğrenci sayısı da ortaya çıkmış oluyor...
Gülhan Elmas
+++
Derin devletin hükümetleri...
Her gelen hükümet; ABD ile işbirliği içinde derin yapıyı kendisine göre şekillendirmiştir.
...12 Eylül 1980 darbesi ile; solcular, Atatürkçüler ve milliyetçiler ezilmiş; meydan Tayyip Erdoğan çizgisindeki kesime bırakılmıştır. Bu iş için darbeci Kenan Evren yoğun çaba göstermiştir. Tarikatçi Turgut Özal’a ekonomiyi teslim eden bu darbecilerdir. Yani hem Turgut Özal hem de Tayyip Erdoğan bu darbeci geleneğin yarattığı yeni iklimin ürünüdürler.
Başbakan Erdoğan; o darbeci derin devlet yapısına asla dokunmamakta; milletin gözünü, muhalifleri darbeci göstererek boyamaktadır.
Rıza Zelyut / Güneş
+++
Onun arzuları bize ters
Seçim sonrası gündeme gelecek ’Anayasa değişiklikleri’ için ’Endişemiz katlandı’diyoruz. Hatta bunu ’Bölünmekten korkuyoruz’şeklinde değiştirmek mümkün.
Hasan Cemal’lerin, Cengiz Çandar’ların arzuladıkları ’Bize ters’. ’Tek Millet, Tek Bayrak, Tek Vatan’dan yanayız.
Sayın Başbakan’a kendimizle ilgili örnek vererek konuyu bağlamak istiyoruz.
Oğlumuz koleje yeni başlamıştı. Bir gün sordu ’Baba biz neyiz?’ Buna neden gerek gördüğünü deştik. Sınıfındaki etnik konuşmalardan bahsetti. Çocuğumuza, ’Türküz cevabın yeterli yavrum’ dedik. Asla Türkiyeli olmaya niyetimiz yok. Aşağıdan yukarıya herkese duyurulur. Özellikle de, 12 Haziran’da sandık başına gidecek her Türk yurttaşına.
Burhan Ayeri / Akşam
+++
Erdoğan kimi kime kırdırmayı planlıyor
Çölaşan’ın “Kardeşi kardeşe mi vurduracaksın?” sorusuna Aydınlık manşetten cevap vermiş. Aynı zihniyetin 1969’da Kanlı Pazar’da yaptığı tahrik neydi sanki!
Ağzından en tehlikeli sözler çıkıyor:
“Taksim’de bin kişiyi, iki bin kişiyi yürütmek problem değil. Onlar YGS sınavının karşısında tavır ortaya koyduklarını açıklarken, biz de kalkarız, onların karşısına 5 bin, 10 bin tane genci koyarız.”
Bunlar Hitler-Mussolini dönemini anımsatan korkunç sözlerdir. Türkiye’nin dört bir yanında onbinlerce lise öğrencisi, YGS sınavındaki rezaleti, şike ve şifreleme belgelerini protesto etmek içn sadece İstanbul’da değil, her yerde büyük yürüyüşler yaptı.
Şimdi bu ortamda siyasetçi kimliği ile çıkmış piyasaya, “Biz de onların karşısına 5 bin, 10 bin genci koyarız” diyebiliyor.
Ne demek bu? Anlamı ne? Ne demek istiyor?
Memlekette kardeş kavgası mı çıkaracak?
Sınavı protesto eden lise öğrencilerinin karşısına, AKP tarafından toplanacak ve “Sınav dürüst yapıldı” diye bilmeden bağırtılacak olan, parayla tutulmuş tipleri, militanları mı çıkaracak?
Sonra sokaklarda kan gövdeyi mi götürecek?
YGS rezaletine inananlarla inanmayanlar, Tayyip’in bu çağrısı sonrasında kanlı bıçaklı mı olacak?
Nasıl olur da, o makama gelmiş bir şahıs bu sözleri söyleyebilir?
Kimi tehdit ediyor, kimi korkutmaya, kimlere gözdağı vermeye yelteniyor?
Sınav mağduru lise öğrencilerinin karşısına, o yıllarda karşıtlarını sopa ve silahla sindiren Mussolini’nin kara gömleklileri, Hitler’in SS’leri mi çıkarılacak?
Bir siyasetçinin biraz ciddiyeti olur. Olmazsa işte böyle olur.
Emin Çölaşan / Sözcü
+++
Akatlar’daki öküzleri kınıyorum
“Bıçaklandım, beni hastaneye götürün” diye bağıran yaralı bir insana yardım etmediler.
Kimi durup seyretti, kimi o görüntüleri bir televizyon kanalına satıp “voliyi vurmak” için eline telefonunu alıp çekim yaptı!
Türkiye’nin ve dünyanın tanıdığı o “yaralı adam”, yardım için kendilerine yöneldiğinde ise arabalarına atlayıp kaçmayı yeğlediler!
Başları belaya girmesin diye “tanık” lık yapmaktan korktular!
Taş kadar duyarsız, ot kadar bilinçsiz hepsi...
***
Sanıyor musunuz ki ülkenin bu hale gelmesinin tek nedeni; ülkeyi koyu bir karanlığa gömmek ya da bölüp, parçalamak isteyenler!
Eğer; onların dışında kalanlarımız, o alçaklar kadar yürekli olabilseydik, kimse kılımıza bile dokunamazdı!
Ama tablo ortada:
Saldırıya uğrayan değerlerimize sahip çıkacağımıza sadece öküzün trene baktığı gibi bakmayı tercih ediyoruz!
***
Bedri Baykam’ın ve arkadaşının uğradığı bıçaklı saldırı, elbette yüreğimi yaktı... İkisine de acil şifalar diliyorum.
Ama beni asıl bu canavarlığa tepkisiz kalan, arabalarının kapısını kilitleyip kendi kıçlarını kurtarmaya çalışan sözüm ona “aydın, çağdaş, okumuş-yazmış” o “seyirci sürücüsü” kahretti!
Bir kez daha anladım ki; bizim için asıl tehlike, sıradan insanların korkması, tırsması, sinmesi... Ve sadece “seyirci” olarak kalmayı yeğlemesi!
Mustafa Mutlu / Vatan
+++
Balbay’lar, Özkan’lar için de yürüyün
Nedim Şener ve Ahmet Şık’ın tutuklanmaları hukuk dışıdır, iktidarın ve yandaşlarının yargıyı da baskı altına alarak gösterdikleri öfkenin bir sonucudur.
Bir gazeteci olarak elbete sonuna kadar buna karşı çıkacağız.
Ancak Soner Yalçın da, Oda TV çalışanları da, Balbay’lar, Özkan’lar da gazetecidir, haklarındaki davalar da kasıtlıdır.
Onun ötesinde, bilim adamları, sanatçılar, akademisyenler, üniversite rektörleri, sivil toplum kuruluşlarının yöneticileri de aynı kefede; aynı haksızlığa ve hukuksuzluğa uğrayan insanlardır.
Son günlerde kimi gazeteciler sadece iki gazetenin ismini anarak gösteriler yapıyorlar. Yapılan açıklamalar, okunan bildiriler sadece bu iki gazeteci ile sınırlı.
Görüldüğü kadarıyla bu gazetecilerin çoğu kendi çalıştıkları yerde önemli makam işgal eden, ünlü isimler.
Gösterileri izlediğinizde sanki çok demokrat, hukuka saygılı, insan haklarına özen gösteren ve bugünkü iktidarın uygulamalarından rahatsız olduklarını anlatan bir tavırları var.
Gazeteciler adına hareket ettiklerini söylüyorlar ama, bakıyorsunuz son derece dar, sadece arkadaşlık duygularını öne çıkaran bir eylem biçimi var ortada ve Türkiye’deki haksızlıkların, hukuksuzlukların yalnızca bu iki gazeteci ile sınırlı olmadığını söyleyenlerin hiçbirini aralarına almıyorlar, haber vermiyorlar, bir destek istemiyorlar.
İçimden bir ses “acaba nihayet gazeteciler üzerlerindeki ağır baskıyı azaltabilmek için harekete mi geçiyor?” diyor ama sonra bakıyorum da majestelerinin gazetecisi gibi davranıyorlar.
Bu arkadaşları bu akşamdan itibaren izlemek istiyorum. Örneğin “Yansak da dokunacağız” pankartının arkasına geçenler bu konuda ekranlarda ne söyleyecekler, köşelerinde neler yazacaklar? Dokunabilecekler mi? Yoksa sadece gösteri haberini vererek bir “farklılık yarattıklarını, bugüne kadar her şeye rağmen mücadele edenleri dışladıklarını” ilan ederek “kahraman” havasıyla kendilerini huzur içinde mi hissedecekler?
Can Ataklı / Vatan
+++
Papatya falı açmayalım
Normal seçim değilse.. Tarihi seçimse.. Kartlar açılsın
Madem bu seçim normal bir seçim değil..
Madem bu seçimde sadece iktidarı belirlemeye-ceğiz..
Madem Türkiye’nin rejimini de
oylayacağız..
O zaman her parti açık net biçimde ne düşündüğünü söylesin...
AKP, Cumhurbaşkanı’nın yetkilerini
azaltmayı mı vaat ediyor, çoğaltmayı mı?
Başkanlık mı?
Parlamenter rejim mi?
Papatya falı açmayalım, şimdiden bilelim..
Mehmet Tezkan / Milliyet