Umudumuzu kaybetmeyelim (30 Haziran 2021)

Dikkat edersek toplumda şiddetli bir huzursuzluk var. Halk geleceğinden endişe ediyor. Cumhuriyet döneminde kimsenin aklına gelmemiş sorular 2013 sonrasında gündeme gelmeye başladı; Türkiye, İran olur mu? Ekonomide daha ağır sorunlar yaşar mıyız? Türkiye''de kaos yaşanır mı?

İşsizler, iş bulabilir miyim? Çalışanlar, işsiz kalır mıyım? İşletmeler, döviz borcumu nasıl öderim? Sermaye, rüşvet vermeden iş yapabilir miyim? Yatırımı olanlar, malıma çökerler mi? diye endişe ediyor.

Bu sorular, 2021 yılında devlette çeteleşme iddialarının ve yaşanan gerçeklerin açığa çıkması ile daha da arttı. Özellikle devlette çeteleşme açıklamaları umutların kararmasına neden oldu.

Türkiye bir geçiş dönemi içindedir. Yaşayan nesil, darbeler gördü, çatışmaların ve siyasi tuzakların içinde kaldı. Ama bunların hiç biri AKP iktidarının 19 yılda yüklediği külfeti yüklemedi. Topluma bu külfeti aslında AKP de değil, Genel Başkan Erdoğan yükledi. Başkanlık sistemi ile demokrasi ve hukukun askıya alınması, bugünkü kötü sonu getirdi. Halkın biat kültürüne sahip olması da bu yanlışlara çanak tuttu.

Zaten siyaset de artık tek eksenli oldu. Erdoğan''ın iktidarı ve bu düzen devam etsin mi, etmesin mi?

Öte yandan bugün panik yaşayan yalnızca halk değil… Son zamanlarda çeteleşme ve yolsuzluk haberleri, iktidarın da panik içinde olduğunu gösteriyor. Bunun içindir ki her alanda popülizmi tırmandırdı. Meseleyi beka sorununa bağladı.

Söz gelimi AKP Genel Başkanı Erdoğan; ''''Türkiye''yi seven bizi de seviyor'''' diyor. Bu söz aynı zamanda otoriter popülizmin korkutucu yükselişini açıklıyor.

24 Temmuz 2019''da Tom Palmer (Çeviren: Deniz Karakullukçu) ''''Popülistler genellikle gerçek halkın doğru iradesinin tek bir lider etrafında birleştiğine inanırlar. Venezula''nın popülist devlet başkanı merhum Hugo Chavez, bu durumu şu sözlerle ifade ediyordu: "Bundan böyle yalnızca ben Chavez değilim! Chavez biz halktır. Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, muhalif bir isme "Biz milletiz! Sen kimsin?" şeklinde kükremişti.'''' diye yazmıştı.

Otoriter popülizmi huzur içinde sürdürebilen tek bir ülke yoktur. Kaldı ki sosyal medya ile Batı ilişkileri nedeniyle, toplum ve özellikle gençlerimiz modern yaşam tarzını, demokrasinin meziyetlerini gördü ve tanıdı. Bunun için Türkiye, İran olmayacaktır. Ayrıca Türkiye''de bugünkü düzenin devam etmesi, hukukçuların çok kullandığı; ''''hayatın normal akışına aykırıdır.'''' Bunun için bu siyasi kadrolar ve bu toplumu kamplaştırma, popülizm, iktisadi anlamda politikasızlık, yoksulluk, işsizlik, ideolojik eğitim düzeni, devlette çeteleşme ortadan kalkacaktır.

Bugünkü sonu getiren AKP''nin getirdiği bu sistemin çıkış yolu bulması için, 20 yıl geriye gitmesi gerekir. Kendini inkâr etmesi gerekir. Tek çıkış yolu siyasi iktidarın değişmesidir.

AKP sonrası, kim gelirse gelsin, hukuki ve demokratik altyapı düzelecek, ekonominin iç dinamikleri artacak, yabancı yatırım sermayesi yeniden gelecek, mevcut sermaye çıkışı duracak, sanayisizleşme ve orta gelir tuzağından çıkacağız ve yeniden huzur gelecek.

Her şeyden önce moralimizi sağlam tutmalıyız. Yurt dışına çıkarak kendimizi kurtarmak yerine, ülkemize ve çocuklarımızın geleceğine sahip çıkmalıyız. Toplum olarak çıkış yolunu tartışmalıyız. Zira ne demişler; ''''ufka ulaşmasan bile ona uzanmaktan vazgeçme.''''

Yazarın Diğer Yazıları