Ümit-var!

Durum, sanırım en kolay böyle, toplumun büyük bölümünün “ortak dil”ini oluşturan futbol terimleriyle anlatılır: Ümit Kocasakal “hat trick(!)” yaptı.

Ki “Türkçe düşün, Türkçe konuş, umudun Türkçe olsun” felsefesini benimsemiş biri olarak hemen düzeltmeli, “üçledi” yani!

***


İstanbul Barosu’nun 18-19 Ekim tarihlerinde; geçtiğimiz hafta sonu Haliç Kongre Merkezi’nde yapılan Olağan Genel Kurulu’nda “bir kere daha” başkanlığa seçilen Kocasakal ve yönetim kurulunun elde ettiği sonuç tartışmaya yer bırakmayan, gerçek, “kılçıksız” bir başarı hikayesi. Şöyle ki:
7 Kasım 2010...
Önce İlke Çağdaş Avukatlar Grubu İstanbul Barosu seçimlerini dört dönemdir kazanıyordu ama o yıl farklı bir şey oldu. Yarışan grup sayısıyla, aday sayısı birbirini tutmuyordu. 5 gruptan 6 aday yarışacaktı, çünkü Ümit Kocasakal ve arkadaşları alternatif bir liste ile aynı yönetimde birlikte görev yaptıkları Muammer Aydın’a karşı tabiri caizse bayrak açmıştı.
Kamuoyunda oluşturulmaya çalışılan algı “Kocasakal fiilen avukatlık yapmıyor, akademisyen, oy alamaz, kazanamaz”dı. Ama “sessiz çoğunluğun” kanaati başkaydı;
Kazandı!
Galatasaray Üniversitesi Öğretim Üyesi Kocasakal oy kullanan 19 bin 816 “avukat”ın, 6 bin 80’inin oyunu aldı. En yakın rakibi Aydın’dı ve aralarındaki fark bin 500 - 2 bin civarındaydı.

***


14 Ekim 2012...
Ümit Kocasakal, İstanbul Barosu’nu bu kez “rekor” oyla kazandı. Oy kullanan 22 bin 19 avukattan, 12 bin 836’sının tercihi ondan yanaydı. Kendi desteğini ikiye katlamakla kalmamış, en yakın rakibine 8 bin oy civarında fark atmıştı. Kocasakal’ın aldığı oy; bütün rakiplerinin toplamından fazlaydı.

***


17 Mart 2013...
İstanbul Barosu -tarihi- bir Olağanüstü Genel Kurul yaptı. Gerekçe Başkan dahil 11 Baro yöneticisi hakkında “yargı görevi yapanı etkilemeye teşebbüs” ten dava açılmış olmasıydı.
AKP ve -o günlerde aynı yolda yürüdükleri “paralel”ler dahil- yandaş medyanın, “Baro Yönetiminin düşmüş sayılacağı” iddiasıyla bir “meşruiyet tartışması” başlatması üzerine, İstanbul Barosu’nun bir nevi “hodri meydan” ı olan toplantıdan Ümit Kocasakal ve ekibi, kendi ifadeleriyle “geri geri eğilerek değil, başları dik” çıktı. Baro yönetimine; sadece İstanbul değil, Türkiye’nin her yanındaki barolar ve hukuk fakültelerinden destek yağdı.

***

Ve 19 Ekim 2014...
Üçüncü kez ve yeni bir “rekor”la kazandı Ümit Kocasakal ve arkadaşları. Bu kez 21 bin 924 avukattan 14 bin 435’inin oyunu aldılar. Yine bütün rakiplerinin toplamını aşmayı başarırken, en yakın rakiplerine attıkları farkı da 12 bine çıkardılar.
Bir de “kulis”demeyelim de Haliç Kongre Merkezi’nde sık tekrarlanan bir temenni/beklentiyi ileteyim size:
Ümit Kocasakal, meslektaşlarına göre Türkiye Barolar Birliği Başkanlığı’nın da en güçlü adaylarından biri!

***

Bu, bir “çığ” gibi her Genel Kurul’da büyüyen rakamlar/destek önemli.
Çünkü Kocasakal aslında bir grubun değil, bir duruşun temsilcisi.
2010 yılında, ilk kez aday olduğunda konuştuğumuzda sadece cüppemize değil cumhuriyetimize de sahip çıkacağız demişti. Pazar günü, o hengamede -seçim sonrası genişletmek üzere- ayak üstü sohbet ettik yine aynı şeyi söyledi:
- Cumhuriyet değerleri.
Kimileri onun bu minvaldeki çıkışlarını “siyasallaşma” olarak yorumlayıp değersizleştirmeye çalışabilir. Ve fakat, bu tezi kökten hükümsüz kılacak, yenilemez bir kavram vardı o salondaki çoğu avukatın ağzında:
- Vefa!
Kimi cüppesiyle yerlerde sürüklenirken, kimi yargılanırken, kimi onur mücadelesinde başını çevirdiğinde ilk onu görmüş yanında.
Farklı siyasi görüşlere mensuplar, hatta içlerinde farklı listelerin delegasyonlarında olan bile var; dedikleri şu:
- Kara gün dostu!
Demek ki Kocasakal siyasi değil tam tersi siyaset üstü olmayı başardığı, meslektaşları arasında ayrımcılık yapmadığı için böylesine kabul gördü.

***

Sohbet sırasında, söz “Kobani” protestosuna geldi:
“O tepkiler beni yıpratmaz, aksine güçlendirir” dedi Kocasakal.
Cumartesi günü salonda söylediklerini tekrar etti:
- Bir grup “ulusalcı” diye saldırıyor. Evet ben ulusalcıyım. Bir grup “milliyetçi” diye saldırıyor evet ben milliyetçiyim.
İstanbul Barosu “dünyanın en büyük barosu” . Dünyanın en büyük barosu bünyesindeki avukatların nitelikli çoğunluğu, Kocasakal’ın hakkında açılan davalara, uğradığı baskıya, kara propagandaya, “darbeci” yaftalamalarına rağmen bu “değerler”in etrafında kenetlendiğine, bu değerler böylesi bir kutuplaşma ortamında “uzlaşma zemini” olarak benimsendiğine göre ümit var.
“Hukuk devleti” adına mücadele veren bu denli güçlü bir kurum “açılım”a, “etnik ve mezhepsel temelli politikalar” a karşı tavır alabildiğine göre ümit var.
“Dünyanın en büyük barosu” , günlerdir süren terör eylemlerini “demokratik hak” diye alkışlamayıp “ayaklanma provası” diye kınadığına göre, ne popülizme ne de iktidara ram olmayıp Ayn el-Arap’ı “Kobani” leştirmediğine göre ümit var.
Bu ülkede hâlâ bütün bunları dillendirmeyi, “Cumhuriyeti, Atatürk’ün mirasını, ülkenin kurucu ideolojisini, üniter-ulus devlet”i sahiplenmesi “kanundan kaynaklanan görev” sayan hukuk adamları olduğu müddetçe ümit var.
Çünkü hepimiz biliyoruz ki nasıl dünün zalimleri, bugün zulümlerinde boğulmaya başladılarsa, bugünün hırsızları, arsızları, hainleri de bir gün yargılanacaklar...
İşte o gün en çok, iftiralara karşı ellerinde kapı gibi “beraat” kararları olan hukukçular lazım olacak bu ülkeye; onun için iyi ki -hadi kafiye olsun- Ümit (Hoca)’lar var!
NOT: Dün gün boyu, kuşak kuşak haber kanallarını izledim. Hepsi de İstanbul Barosu Genel Kurulu haberini “32 bin 900 avukat oy kullandı” diye yanlış verdi. Oy kullanan avukat sayısı bu olsa, Kocasakal’ın aldığı oy oranı nasıl yüzde 65 olur Allah aşkına? Gazeteci demiyorum bile de matematiğiniz de mi, dört işlem bilginiz de mi yok. O dediğiniz Baro’ya kayıtlı avukat sayısı, araştırmak, sormak öğrenmek bu kadar zor geliyorsa, yukarıda var, okuyup öğrenirsiniz bir ara gerçek rakamları!

Yazarın Diğer Yazıları