Ülkemin üzerini kara bulutlar kaplamış
Bugün her köşesinden acı çığlıklar yükselen vatanımdan içim kırık, üzüntü ve hüzün içinde ayrılıyorum. Vatandaşlarımın çoğu ne yazık ki, hipnotize olmuş gibi içinde bulundukları durumun farkında bile değiller. Başbakan herkese 3 çocuk öneriyor. O doğacaklar da bugünkü gençlik gibi olacaksa olmasın daha iyi. Doğmasın böylesine bir gençlik ve acıları yaşayacak bir çocuk.
Ekonomi alanında ise herkes aynı büyük kasırgayı bekleyen endişe içindeki kişiler gibi. Ama bu büyük ekonomik kasırganın ön rüzgâr ve yağmurları sayılabilecek dolar ve altındaki sert iniş çıkışların ne anlama geldiğinin de farkında değiller. Elektrik, benzin, doğal gaz, temel gıda maddeleri zamlandı bile. Benim tepkisiz halkımda çıt çok, yalnız kuru şikâyet. Beyin yalnız dizilerdeki ve magazin haberlerdeki belden aşağı eylemler için harekette.
Bu arada her gün, asker, sivil, polis, ölen yavrular vatandaşlar. Komşu ülke yetkilisi gibi konuşup davranan bizim arkadaşlar ise ABD Başkanı Obama’nın Türkiye’deki teröre gösterdiği destek kadar tepki gösteriyor. Seslerini, Gazze, Somali ve Filistin için çıkardıkları kadar bile çıkarmıyorlar. Daha önce de yazdım, ölen yavruların aileleri içinde bulunan yiğidime oy verenler; şimdi oy kullanan ellerine bakıp kızıyorlar veya yiğidime oğlum, kızım feda olsun mu diyorlar, çok merak ediyorum.
Başbakanı dinliyorum gözlerim kapalı. Ne diyor Başbakan, “Bizden önceki iktidarlar buzlu camlar ardından bugüne kadar gelişmeleri izledi” . Artık her şeyi insafa bırakıyorum. Onun camları da çift cam, ses geçirmez herhalde. Vatandaşın seslerine kulaklarını tıkayan bir iktidar değil mi onlar da? Ne hikmetse Somali’yi, Filistin’i, Libya’yı duyuyorlar da ağlayan anaların sesini duyamıyorlar, duymuyorlar. Merdan Yanardağ’ın sunduğu Ulusal Kanal’da 5’inci Boyut adlı bir programa katıldım. Orada ikinci konuk Ulusal Strateji Merkezi’nden Haluk Dural’ın füze kalkanı ve gelişmeler konusunda yaptığı değerlendirmeler tüylerimi diken diken etti. Nasıl etmesin ki?
USMER yetkilisi Dural, teknik verilerle bu kalkanın esas görevinin İsrail’i korumak değil, yakında Irak’tan ağır silahları ile çekilecek olan ABD birliklerinin korunması olduğunu anlattı. Bu birliklerin Türkiye’den geçişinin 18 ay süreceğini ve bu arada Türkiye’de yapılacak olan anayasa değişikliği ile Kürt ayrımcılığının kopmayı hızlandıracağını, bu birliklerin de kopan Kürt bölgesini korumada kullanılacağını söyledi. Dural’a göre radarın görevinin, İsrail’i korumak falan değil bu ayrımcılığı kabullenemeyecek olan Türk Silahlı Kuvvetleri’nin hareketlerini, operasyonlarını kontrol olduğunu savundu. Yani arkadaş parçalanmayı anlatıyor. Bu kadar açık ve net düşünmemiştim.
Türkiye’nin dışarıdan görünen cilası muhteşem. Pırıl pırıl yanıyor ama sonuçta içi boş. Aynı piyasadaki Çin malı mallar gibi ikinci kullanımda elinizde kalıyor. İçeride acı var. Terör örgütü akıl almaz bir şekilde şiddeti artırıyor, öğretmenleri, kaymakamları askerleri kaçırıyor. Asker, sivil, polis, genç yaşlı çocuk kadın herkesi öldürüyor ardından da yahu yanlışlık yaptık diyebiliyor. Ama Başbakan kalkıp “ciğerim yanıyor” diye konuşuyor. Devlet adamlarının ülke liderlerinin ciğeri yanabilir ama öncelikle vatandaşlarının acısını dindirmesi gerekirdi diye düşünüyorum.
Sevgili ülkem ve vatandaşlarım, hayatımda hiç bu kadar genç olmayı, ülkemin üzerindeki kara bulutlarla mücadele etmeyi istememiştim. Ama olsun, yaşım ne olursa olsun yüreğim ülkeme duyduğum sevgi ve hasretle dolu ve son nefesimi verene kadar mücadele edeceğim, ant olsun. Gençlerimiz bayrakları veya toprakları için mücadele edip ona sahip çıkacakları yerde, takımlarının durumunu veya dizilerdeki sahneleri tartışsınlar. Olsun, onlar da umarım bir gün vatanlarının farkına varırlar.
Evet, Başbakan toplantılara sağa sola sallanarak gidiyor. Ondaki sallantı boyu uzun olduğu için pek antipatik değil. Onunla yürüyen bakanlar da Başbakan’a uymak veya onu taklit edebilmek için sallanarak yürüyor, hem de en kısa boylular da dâhil. Bu sallantı bana ülkem sallanıyormuş izlenimi veriyor.