Ucub mu ucube mi?..
Dünyanın en önemli problemi çevre ve sağlık. Küreselleşme ile beraber mahvolan çevrenin yanında kapitalizmin en büyük geliri sağlık üzerinden. Sosyal Güvenlik Kurumu’nun tedavi hizmetleriyle ilgili harcamalarının yüzde 80’i ilaç sektörüne gidiyor. İlaçların ne kadarının tedaviye yönelik olduğu tartışıla dursun, kelimenin tam anlamı ile hasta toplum haline dönüştürüldük. Valide sultanım ile canımın canı kızımın rahatsızlıkları sebebi ile kalp - damar, böbrek - dializden tutun da mide - beyine kadar tıbbi cerrahinin tüm dallarıyla ilgili bilgi sahibi olmaya çalıştım. Ancak öğrenmenin sınırı olmadığı gibi yaşı ve zamanı da yok. Dün yeni bir hastalık öğrendim: “Ucub”.. Sadece siyasette değil, tasavvufta da bilge olan Namık Kemal Zeybek, Türk siyasetinde “Ucub” hastalığına düçar olanları anlattı. Psikiyatrik sendromlarını henüz bilmiyorum. Ancak Zeybek’in Arapça ve Farsça kökenden geldiğini ifade ettiği “Ucub” hastalığının tasavvufi açıklaması, “Kendisinde olmayanı varmış gibi görmek.Yapmadıklarını yapmış gibi göstermek ve bütün bunlara inandığı gibi inanılmasını dayatan tehlikeli hastalık” olarak nitelendiriliyor.
Bir nevi şizofrenik bulguları da barındıran bu tehlikeli hastalığa düçar olanların arasında en tanıdık simalar şüphesiz siyaset, medya ve ekonomi dünyasındaki bazı şahıslardan oluşuyor. Aksi halde bir gecelik kalem oynatmakla milli gelirin 3 bin
dolar birden arttığını ve buna kendi inandığı gibi vatandaşın inanmasını kim isteyebilir? Yine Gazi’nin bizzat planını yaptırıp modern kent haline dönüştürdüğü başkent Ankara’yı sekiz yıl öncesinde köy statüsünden kurtarıp çağdaş bir kent haline dönüştürdüğünü kim iddia edebilir ? Her gün totaliter diktatörlüğe gittiği halde kim bunu “ileri demokrasi” gibi ucube bir tanım ile açıklamaya kalkabilir vs.
Kamuoyu Kars’taki heykelin ucube olup olmadığını tartışa dursun, tıbbi ve tasavvufi yaklaşım ile “Ucub” hastalığını bizlere öğreten DP’nin yeni genel başkanı Namık Kemal Zeybek, Türkiye’nin “totaliter monarşi” ye sürüklendiğine dikkat çekti. Monarşiyi, totaliter diktatoryayı biliyorduk da “Totaliter monarşi” yi de yeni öğrendik. Dilerseniz önce totaliter diktatörlükten başlayalım. Dikta rejimi sadece askeri darbelerle olmuyor. Askeri dikta bile hayatın bazı bölümlerine müdahale eder. Oysa sivil totariter diktatorya toplumun her tarafına sirayet eder. Tek adamlık vardır. Tek adam kimin bakan, kimin milletvekili, doktor, müsteşar, müdür, şef ve hatta çaycı olacağına karar verir. Totariter diktatoryada tek adam çıkar. Filan kişi cumhurbaşkanınız olacaktır diyerek seçimden önce seçimin sonucunu belirler. Ekonomiyi, haberleşmeyi, sosyal hayatı, istihbaratı, emniyeti, dahası askeri bile kontrol altında bulundurup toplumun üzerine adeta çullanır. Paylaşmakta güçlük çekilen dünyamızda bunun onlarca örneği var.
Başbakan Erdoğan, “Sivil diktatörlük olmuyor” diyor. Hitler ve Mussolini sivil değil miydi ? Hitler de, Mussolini de parti kurup seçimlere girmedi mi ? Stalin zaman zaman Komünist Parti adına üniforma giymiş olsa da bir sivil değil miydi?
Gelelim totaliter monarşiy...Yüzlerce yıldır Arap ülkelerinde görmeye alıştığımız totaliter monarşi bu gidişle bizim memleketin de kapısını çalacak. Cumhurbaşkanı’ndan, bakanına, vekiline kadar herkesi yalnız başına seçme yetkisini elinde bulunduran Recep bey, yarın, öbür gün “Benden sonra koltuğuma oğlum, kızım ya da damadım oturacak” derse kim itiraz edebilir? İleri demokrasinin “Yeni Liberalizm” de itiraz hakkı yok. Sadece yukarısı beslenecek. Yandaş sermaye oluşturulacak. AVM (Alış veriş merkezleri) ile esnaf yok edilecek. Servet ve sermayenin bunca türediği bir başka iktidar görmedi bu ülke. Dolar milyarderleri dünyanın hiçbir yerinde bizdeki kadar artmadı. Kısa sürede şişen göbeklere tanık olmadı memleket. Yeni liberalizmde işsizlikten, pahalılıktan bahsetmek de yasaktır. Oysa bunun adı liberalizm filan değil, totaliter diktatörlüğün, vahşi kapitalizmin ta kendisidir.
Sosyal hayatımızın her alanına müdahale eden totaliter diktatorya yandaş medya her şeyi toz pembe göstererek ucub hastalığına yakalandığı halde sağlıktan, mutluluktan, refah, saadet ve zenginlikten dem vuranlardır. Allah bizleri ucub hastalığından korusun. Ucub olanlara da şifa versin.