Üç Tarz-ı Siyaset’i anlamak...
Özellikle 19. yüzyıl sonları ve 20. yüzyıl başları, her bakımdan Osmanlı’da hareketli yıllardır. O yıllar; aydınların Osmanlı Devleti’ni kurtarmak adına -gerek siyasî, gerekse kültürel anlamda- çok yoğun fikir üretiminde bulunduğu yıllardır. Gerçi, oluşan fikir havuzlarında özellikle ‘İslamcılık’-Abdülhamit Han’ın kimi uygulamalarıyla- önde gibi görünse de, Türkçülüğün gönüllere egemen olduğu da bir gerçektir. O güzel insanlar, yüzyıllardır ihmal edilmiş Türk’e sarılma zamanının geldiğini görürler. Nitekim Mehmet Emin Yurdakul, 1897 Yunan Savaşı sırasında, Türkçe söz yoğunluklu olarak yazdığı “Ben bir Türküm, dinim, cinsim uludur” diye başlayan şiiriyle, Avrupalı dil akademisyenlerini bile şaşırtır...
İşte, zihinlerin biraz bulanık olduğu o dönemlerde Yusuf Akçura adlı Türklüğün bilge evlâdı bir Kazan Türk’ü, Kahire’de yayımlanan ‘Türk’ adlı gazeteye 1904 yılında Üç Tarz-ı Siyaset konulu makalesini üç bölüm halinde gönderir. Makale, gazete okuyucularına adeta şöyle sormaktadır: Osmanlı Devleti’nde; Osmanlıcılık mı, İslamcılık mı, Türkçülük mü etkin olmalıdır? Ben bu makaleyi ilk kez 1969 yılında küçük bir kitapçık halindeyken -açıkçası biraz da zorlanarak- okumuştum.
Geçen hafta, dilimizin seçkin uzmanlarından olan; Türkçe Doktoru sevgili Arslan Tekin’in yeni yayımlanan “Üç Tarz-ı Siyaset ve Tartışmalar” adlı kitabını aldım. Ve zevkle okudum. Zevkle okudum; çünkü Sayın Tekin, bu eseri bilim insanı titizliğiyle ve yoğun bir emekle hazırlamış. Bir yazar olarak açıkçası ben bu titizliğe imrendim. İnanıyorum ki; Sayın Tekin bu muhteşem çalışmasıyla; bilgemiz, kahramanımız rahmetli Yusuf Akçura’nın ruhunu şad etmiştir. Çünkü Sayın Tekin eserinde, sadece Üç Tarz-ı Siyaset makalesini vermiyor; makaleye yönelik gazeteye gelen tartışma yazıları da bu kitapta yer alıyor. Ali Kemal, Ahmet Ferid, Hüseyinzâde Ali, üç imzasız mektup, A. Turani ve Macar Prof. Vambery, Akçura’nın makalesine yönelik görüşlerini Türk gazetesine gönderiyorlar. Yıllar sonra Millî Mücadele’ye ihanetten öldürülen Ali Kemal dışında, Akçura’nın makalesine yazı gönderenler, çoğunlukla, Osmanlı Devleti’ne Türkçülüğün egemen olmasına taraftarlar. (İliştiri: Ne tuhaftır ki; günümüz Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni yönetenler de, anlamsız bir ’Osmanlıcılık’ve ’İslamcılık’için can atıyorlar).
Değerli okuyucum, ifade etmeliyim ki; Yusuf Akçura’mızın bu makalesinde yer alan Osmanlıcılık mı, İslamcılık mı, Türkçülük mü tezlerinden sadece Türkçülük o yıllarda aydınlarca ciddiye alındı. Meselâ, esen o Türkçülük rüzgârıyla Yüzbaşı Mustafa Kemal 1907’de Beyrut’ta arkadaşlarına şöyle diyordu: “Esas mesele yıkılmakta olan imparatorluktan bir Türk devleti çıkartmaktır” (Şanlı Gâzi gerçekten çıkarttı da!) Ve ben bu makalenin etkisiyle; 1908’de Türk Derneği’nin, 1911’de Türk Derneği Dergisi’nin, 1911’de Türk Yurdu Cemiyeti’nin, Türk Yurdu Dergisi’nin, 1912’de Türk Ocağı’nın kurulması gerçekleştirildi; diye düşünüyorum.
Sevgili okuyucum, bu harika esere mutlaka sahip olunuz. Kitabı hazırlayan Sayın Arslan Tekin’i alkışlıyorum. Kitabı yayımlayan Bilge Kültür Sanat’ı kutluyorum. Esere Yayınevi’nin 212. 520 72 53 numaralı telefonundan ulaşabilirsiniz.
Gelelim özel bir konuya...
Efendim, Dr. Arslan Tekin harika bir bilim insanı olması yanında; çok yetenekli bir gazeteci ve üretken bir yazar. Yayımlanmış otuza yakın ciddi eserleri var. Onunla gurur duyuyorum. Neden gurur duyuyorum? Çünkü o benim Türklük konusunda emek verdiğim gençlerden birisidir. 1970’in başında rahmetli Mehmet Gül, Arslan Tekin, sağlıklar dilediğim Armağan Gayretli ve diğerleri, Yozgat’ın Yerköy Lisesi’nde öğrenciydiler. Onlara Türk tarihi ve Türklük konusunda seminerler veriyordum. 46 yıldır görmediğim Konyalı edebiyat Öğretmeni Halime Hanımefendi’nin de bu gençlerin yetişmesinde çok büyük emeği var. Onu saygıyla anıyorum.
Esen kalın efendim.