Twitter operasyonunu taçlandıracak hamle!..
“Bu milleti Facebook’a, YouTube’a yedirmeyiz” dediği zaman, “Allah’tan Twitter’dan haberi yok!” diye sevinmiştim.
Benimki “fakirin ekmeği” misali bir umutmuş: Twitter’dan haberi varmış!. Altın vuruş Twitter’dan geldi. “Kökünü kazıyacağız” deyince TİB’in cevval başkanı söz uçmadan Twitter’ı kapatıverdi.
Bunun üzerine “arkadan dolanarak” girme yöntemleri üzerine yorumlar yaptık, haddimi aşarak “istihbaratçıdan TİB’e başkan yaparsanız böyle olur, sansürü bile beceremezsiniz” der demez arka kapıyı da kapattılar.
Sözlerimi geri alıyorum!
Çok becerikli bir TİB başkanımız var. Eline yüreğine sağlık, memleketi keferenin icadı, ortalığı karıştırıcı, kafaları bulandırıcı, imanı zayıflatıcı Twitter illetinden kurtardı. Kendisine ihbarımdır! Bu tür faaliyetler Facebook ve diğer sosyal medya mecralarında da yapılmaktadır; el’an ve acilen kapatılmalıdır!
Benim kendilerine naçizane ve samimiyetlerine sığınarak bir teklifim olacak...
Efendim, Hz. Ali Efendimiz; “Benim tebam iki sınıftır, dinde kardeşler ve yaradılışta eşler” der. Görünen o ki, her ne kadar bazı gafiller hâlâ VPN ve HotspotShield gibi mendebur vesaitlerle yasağı delseler de “dinde kardeşler” i büyük oranda Twitter zehrinden kurtardık.
Sıra artık “yaradılışta eşler” e gelmeli.
Bildiğim kadarıyla bazı Doğu Avrupa ülkelerinin internet hatları İngiltere ve Akdeniz üzerinden Gölbaşı’na, oradan da Doğu Avrupa’ya gidiyor.
Yani anahtar bizdedir. Komşuluk ve yaratılışta eşlik hukuku uyarınca Twitter’ın Doğu Avrupalı kardeşlerimizi zehirlemesine izin vermemeliyiz. Türkiye’de başlattığımız bu operasyonu Doğu Avrupa’nın Twitter’a bağlandığı DNS hatlarını da engelleyerek taçlandırabiliriz.
Dünya liderine de yakışan budur!
***
Twitter yasağı uygulamaya konunca hükümet cenahından üç savunma geldi.
Bir. Mahkeme kararı uygulanmadı, mecburen kapatmak zorunda kaldık...
Cumhuriyet Başsavcısı Hadi Salihoğlu, “Bizim verdiğimiz bir karar yok. İdari bir karar bu. Biz İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı olarak böyle bir karar vermedik” diyor. Velev ki böyle bir karar olsa. Cumartesi itibari ile twitter “sakıncalı” içeriğe sahip hesapları kapatmaya başladı. Demek ki söylendiği gibi Twitter mahkeme kararlarını “takmamazlık” etmiyor; takıyor. Mahkeme kararları uygulanmaya başlandığına göre engelleme neden hâlâ devam ediyor?
İki. Türkiye hukuk devleti, ne yapsaydık?
Tamam, mahkeme kararlarına uymamak büyük bir “kusur” . 18 ve 20 Mart tarihli mahkeme kararları kesinleşir kesinleşmez, mahkeme kararının tebliğ edilip edilmediği bile şüpheli iken Twitter’ın kapatılması ile mahkeme kararlarının uygulanması hususunda hükümetin gösterdiği “hassasiyet” hepimizi duygulandırdı.
Daha on gün önce yeni Başbakanlık konutu için mahkemenin verdiği durdurma kararına uymayarak “Açılışını da yapacağım, içine de girip oturacağım!” diyen bir yönetimin mahkeme kararlarına uymaya dair geldiği nokta bir “cinlik” değilse, takdir edilesi bir harekettir.
Üç. Efendim yargının kararından hükümeti neden sorumlu tutuyorsunuz?
Eğer “bağımsız yargı” ülkenin tüm katmanlarının içine sindire sindire inandığı bir kavram olsaydı, bu karar ardından kimse dönüp hükümete bakmazdı. Bu bakış ve şüphe bile Türkiye’de yargının bir türlü özgürleşemediğinin, Osmanlı’dan bu yana aynı geleneği izleyerek bugün de sadece “taraf” değiştirdiğinin bir göstergesidir.
***
Twitter yasağı uygulamaya konunca “Hadi canım, burası Çin mi” diyen AKP’li arkadaşları merak ettim “ne haldedirler” diye.
Özellikle son dönemdeki “gayretli” çalışmaları ile “Uzun Adam” ın takdirlerini kazanan Abdülkadir Selvi’yi. Kapatmadan iki saat önce “Twitter’ı kapatmak mümkün değil, Türkiye İran değil, Çin değil” demişti zavallıcık.
Bir de Atılgan Bayar var tabii. “Twitter’sız ne yapacak” diye endişelendimdi. Bu endişem yasak sonrası, muhtemelen DNS hilesi ile attığı son twiti(aklımda kaldığı kadarıyla-malum kaynağı kontrol edemiyoruz) ile daha da arttı: Eğer bir Twitter yasağı olsa idi, DNS değiştirerek girebilir miydik!.
Muhtemelen, o saatlerde bu yasağı velinimetine yakıştıramamış, “paralel” bir operasyon olduğuna hükmetmişti.
Üzüldüm ve kendisine “hekim” tavsiyesinde bulundum.