TÜSİAD bunu hiç hak etmedi!
Türk lirasının değer kaybının artık sürdürülemez boyuta geldiğinden, enflasyondan, günübirlik uygulamaların yatırımcıları karar alamaz hale getirdiğinden, "Büyürken yoksullaşma" ucubesinden şikayet edince, iktidar klarının büyük bölümünü TÜSİAD''a döndürdü.
İktidarın siyasi kanadının "Haddini bil"i yol oldu, medya kanadı da "Türkiye, 20 senedir onca belaya maruz kalmışken TÜSİAD''dan tek açıklama yapılmadığı" minvalli, sonu "Bunlar zaten hep böyleydi, hep düşmandı bize"ye bağlanan sicil defterlerini açtı.
*
Ayıp vallahi.
Vefa sahiden de eski bir İstanbul semtinden ibaret mi?
Boza markası dışında yok mu bir kıymeti?
AK Parti''nin sandıktan tek başına iktidar olarak çıktığı 3 Kasım 2002 seçimlerinin ardından, 5 Kasım 2002 günü, yemeden içmeden AK Parti''ye en büyük ve açık krediyi kim verdi?
"Bu seçimin tek galibi vardır o da Adalet ve Kalkınma Partisi''dir" diyerek, yeni döneme en net selamı çakan sivil toplum kuruluşu TÜSİAD değil miydi!
*
"AKP''nin ekonomik programının ana hatlarıyla, ülkemizin gerçeklerine ve ihtiyaçlarına uygun olduğunu düşünüyorum…"
"AKP, engeli hak etmiyor…"
Bunlar hep TÜSİAD başkanlarının sözleri değil mi?
*
Hadi vefayı unuttunuz…
Beraber yürüdüğünüz yolları da mı hatırlamıyorsunuz?
*
AK Parti iktidarının ilk zamanlarında, AB üyesi ülkeleri kapı kapı gezen, devlet başkanlarını AK Parti''yi anlatan, AK Parti''nin "İslamcı" olmadığına, Avrupa ülkelerinde de emsalleri bulunan "muhafazakâr demokrat" bir yapısı bulunduğuna iknaya çalışan TÜSİAD değil miydi?
Bu Avrupa turlarında, AK Parti''nin "laikliğe sıkı sıkı sarıldığını" bile söylememiş miydi?
*
Neymiş, en zor dönemlerde iktidara sırt çevirmiş miş!
Yahu, Türk Milleti''nin gönlündeki yeri tartışılmaz olan Rauf Denktaş''a karşı, AK Parti''yle omuz omuza Annan Planı''nı bile savunmadı mı bu TÜSİAD?
Yunan temsilcilerin "Kıbrıs''ta Annan Planı çerçevesinde bir anlaşmanın gerçekten büyük bir başarı olacağını" dayattığı konferanslar tertip etmedi mi?
*
"Cumhurbaşkanı Abdullah Gül''ün de davetli olduğu Erivan''daki millî maça katılımın, Türkiye''nin Kafkasya ve enerji jeopolitiği yönünden alternatiflerini güçlendirici bir adım olacağı düşüncesinde bulunduklarını" ilan ederek, Ermeni açılımına tam destek olmadı mı?
"Bu adımın, devlet olarak tanıdığımız, ancak diplomatik ilişkiye sahip olmadığımız, sınır kapımızın kapalı olduğu Ermenistan ile ilişkilerimizin normalleşmesine, karşılıklı bir diyalog anlayışının yerleşmesine ve mevcut sorunların soğukkanlı ve akılcı bir şekilde çözümüne katkı sağlayacağına inanıyoruz" diye övgüye boğmadı mı?
*
"Ne mutlu Türk''üm diyene" ifadesinin silindiği, Güroymak''ın "Norşin"leştirildiği, Kürtçe''nin fiilen "ikinci resmî dil"e dönüştürülmeye gayret edildiği, "Türk" ve "Türklük" kavramlarına dönük ciddi bir tasfiyenin yürütüldüğü günlerde, "Yerinde ve olumlu buluyoruz" denilerek sözde "demokratik açılım"ı sahiplenmedi mi?
"Ülkemizi çeyrek yüzyıldır acılara boğan terörizm belasından kurtulacağız" diyerek çözüm sürecinde aktif rol üstlenmedi mi?
Bizatihi başkanları "akil insan" da olarak AK Parti''yle birlikte elini taşın altına sokmadı mı?
On yıllar boyunca, kundaktaki bebekler dahil binlerce evladını teröre kurban vermiş bir ülkede, büyük bir cesaretle(!) "Çözüm sürecinin bir kucaklaşmaya doğru götürülecek bir süreç olduğunu düşünüyoruz" diyerek omuz vermedi mi terör örgütüyle müzakere edilmesine?
Her fırsatta "Sürece ilişkin endişesi olmadığını" aksine "inancı bulunduğunu" tekrarlayarak, "Ülkede barışın gelmesi ve bu toplumun huzura kavuşması ve bu huzurla refah sıçraması yapmasının arifesindeyiz inşallah" sözleriyle arka çıkmadı mı AK Parti''ye?
Daha ne yapsın; muhalefet partilerini ikna etmeye bile çalışmadı mı?
*
Ayı ayıp...
Vallahi ayıp...
Yıllarca "AK Parti''nin yarattığı müthiş öykü"yü savunan, pazarlayan TÜSİAD, AK Parti''den böyle muamele görmeyi hiç hak etmemişti!
///////////////////////////////
SORU-YORUM
----
İsabetli tahminlerimizle gururlandığımız kadar isabetsizlerin özeleştirisini yapmayı da bilmek durumundayız; ki okurla güven bağımız sarsılmasın.
"Yeni çözüm süreci" rüzgârı uyarınca beliren gelişmelerin heyecanına kapılıp, MHP''nin Diyarbakır İl Teşkilatı''nı kapatma kararına karşı biraz ezbere davrandık.
Mevzunun bir yönüyle "yüksek siyaset"le hiç alakasının bulunmadığı, kapatma kararından sadece saatler sonra söz konusu teşkilata yapılan polis operasyonuyla ortaya çıktı.
MHP''nin sadece birkaç saat önce görevden aldığı il başkanı ve yöneticileri "ihaleye fesat karıştırmak" suçlamasıyla gözaltına alındı.
Zamanlama bu kadar manidar olunca…
"Yüksek siyaset"le başka bir alaka kurmak, en azından şüphe duymak da şart oldu haliyle;
MHP''nin kendi istihbaratı mı çok kuvvetli yoksa her fırsatta sahip çıktıkları, kapı gibi arkasında durdukları Süleyman Soylu''nun emrindeki emniyet teşkilatı, operasyon yapmadan önce MHP''ye bilgi vermek gibi bir âdet mi geliştirdi?
Bazı operasyonların bizatihi Bakan Bey''den bile gizli yapıldığı yazılıp çizilirken; olabilir mi?