Türk'ün Türk'e düşmanlığı
Ne acı değil mi, biz Türkler garip bir ulus haline geldik. Esas saldırmamız, mücadele etmemiz gereken, ulusumuz, ülkemiz için tehlikeli olan konu ve sorunları bir yana bırakarak birbirimizi yiyoruz. Örnek mi? İşte size iki somut örnek;
Biliyorsunuz Amerika’da Ermeni lobisi Kongre’deki soykırımı tasarısına destek imza sayısını 227’ye çıkardı. ABD’de Rum ve Kürt lobilerinin desteğini ardına alan Ermeni lobisi, soykırımı karar tasarısını Amerikan Kongresi Genel Kurul gündemine bu günlerde getirmek üzere. Peki, bu tasarıların çıkmasını önleme konusunda mücadele etmesi gereken Amerika’da yaşayan Türkler ve dernekleri ne yapıyor? Birbirlerini yiyor, mahkemelere veriyorlar. Aralarındaki konu bence incir çekirdeğini doldurmayan basit bir koltuk savaşı, hem de olmayan bir koltuk. İkiye ayrılan bu dernekçiler, önce şu ortak düşmanımızı yok edelim sonra aramızdaki işi hallederiz demek yerine, birbirlerinin açıklarını ifşa edip duruyorlar. Unuttukları şey, birbirlerine yolladıkları emaillerin bir kısmının Ermenilerin eline geçiyor olması. Amerika’da yayınlanan yerel bir Ermeni gazetesinde geçen gün bu kavganın ayrıntıları yer alınca, nasıl zil takıp oynadıkları açık seçik ortaya çıktı.
Ayıptır beyler, hepinize, hepimize ayıp ve utanmanız, utanmamız lazım. İstekleriniz ve haklarınız ne kadar meşru olursa olsun, şu an kavga zamanı değildir. Şu an el ele verilerek mücadele zamanı. Her iki gurubun çocukları da önümüzdeki yıllarda tarih kitaplarında dedelerinin Ermenileri nasıl kestiğini okuyacak. O zaman siz çocuklarınıza dernekleri, asambleyi ele geçirmek için nasıl birbirinizle kavga ettiğinizi anlatarak mı savunmanızı yapacaksınız? Utanmayacak mısınız bu durumdan? Hiç kendinizi suçlu hissetmeyecek misiniz?
Gelelim ikinci konuya, Atatürk tarafından kurulan ve laikliğin kalesi olarak bilinen bir partinin içinde, birden bire kimler tarafından nasıl ve neden pompalandığı bilinen ve protez dişleri konuşurken birbirine çarpan bir adam ve arkadaşları çıkıp, partinin ana savunma konusu yerine genel başkan Deniz Baykal’ı devirme mitingleri yapıyor. Yanlış anlamayın ben ne Halk Partiliyim ne de Deniz Baykal’ı destekliyorum. Ama ne garip değil mi, partilerinin iktidara gidiş yolu olan seçim döneminde bu kişilerin olayları saha kenarından seyretmiş olmaları. Şu anda Meclis’te Atatürk’ün kurduğu sistemi savunan tek muhalefet partisi durumundaki bu partiye vurulacak her darbenin kime ve kimlere hizmet edebileceğini bacak kadar çocuk bile bilir. Ama zamanlamaya dikkatinizi çekebilirim. Muhalif aday Sarıgül’ün ağzından bugüne kadar iktidar partisini eleştiren ciddi bir söz duymamış olmamız tesadüf mü acaba? Ya seçim sırasında iktidar partisine ip atan, Çankaya’ya çıkarsa yargılayacağını miting meydanlarından avaz avaz bağıran bir parti liderinin iktidarla yaşadığı platonik aşka ne demeli?
Dedim ya biz Türkler bir garip olduk diye. Belki ben hatalıyım. Ben Türkiye’yi bundan 30 yıl önce yurt dışına giderken bıraktığım Türkiye olarak hatırlıyorum. Zaman ve bilgiler 1980’de donmuş gibi. Değişimin bu kadar hızlı ve kötü oluşunu bu yüzden kabullenemiyorum belki de...