Türk'ü bilmek, Türk'ü sevmek...
“Yorumname” terimini duymuşluğumuz yoktu. Duyduk, şad olduk. Sosyolog Hakan Yavuz, Fransız yazar Jean Paul Roux’un “Türklerin Tarihi Pasifik’ten Akdeniz’e 2000 Yıl” adlı değerli yapıtını yorumlamış enine boyuna. Bu “Yorumname”, yeni açılımlar ve sonuçlar getirmiş; farklı, özel ve hoş bir kitap çıkarmış ortaya.
İşte o yorumlardan biri: Diyor ki Hakan Yavuz: “Türk Milletinin büyük insan topluluklarını birleştirebilme gücü ve yeteneği, insanlığın büyük birleşmesinin, yani büyük insanlık düzeninin paninsanizm’in (panislamizm değil C.G.) önkoşuludur”. Yavuz’u, bu fikre vardıran en önemli etmen, Kaşgarlı Mahmut’un “Cenab-ı Hakkın beşeriyete memur ettiği Türkler” savıdır. Yazar, bu uluslararası birliği, bir atom gücü olarak düşünüyor, bu atomun çekirdeği Türk Dünyası, elektronları ise öteki uluslar. “Türk Dünyası” kavramına da işte bu bağlamda, anlam ve misyon yüklüyor: “Türk Dünyası, sıradan iradelerle; bizim, sizin, tarihçilerin, siyasetçilerin, devlet yöneticilerinin irade ve arzularıyla oluşmuş bir düzenek değildir. Tarihin akışı bu yöndedir.”
Roux “Türk, Türkçe konuşandır” diyor. Basit ama, kesin ve dosdoğru bir tanım. Hakan Yavuz ekliyor: “Türkçe, Türk olmayanları Türkleştiriyor, Türkçeden kopmak Türklükten uzaklaştırıyor”.
Yazarımızın “Türkler ve Din” bağlamında son derece ilginç belirlemeleri var. Türklerin dinsel yaklaşımının tarihsel boyutunu, nesnel olarak aktarıyor. “İnanççılık” diyor laikliğe. İnanççılık hep vardı savını atıyor ortaya ve Uygurlara kadar götürüyor işi. Roux da bu fikirde zaten: “Uygurlar şaşılacak bir toplumdular.”
“Türk-İslam Bileşkesi” deyimini benimseyen Hakan Yavuz, “Türk-İslam Sentezi” ne şu eleştiriyi yöneltiyor: “Türk-İslam Sentezi kavramı, kavimler rekâbetinin önümüze ustaca koyduğu bir tuzak. (...) Sentezde tez ve antitez gerek. Sentez, tezden de, antitezden de farklı bir bütünü ifade eder. Yani Türk-İslam Sentezi denildiğinde, ortaya ne Türk, ne de İslam olan bir başka bütün çıkar”. İzninizle burada ben de araya gireyim ve iki kelam edeyim sevgili Hakan Yavuz: 80 öncesi Aydınlar Ocağı’nın (bugünkü Aydınlar Ocağı’na değil sözümüz) geliştirdiği bu sentezin cılkı çıktığından, şimdi rağbet “Türk-İslam Ülküsü” ne. Hani Türkiye gazetesinde “En iyi parti ANAP; İslam’a en fazla uyan ekonomik sistem de, liberal ekonomidir” diye yazan o zat-ı muhteremin, “Milliyetçi-toplumculuğun” yerine ikame ve monte ettiği “sallama ülkü” . Bunun da sentezden bir farkı olmadığını söyleyecek yürek ve bilgi birikimi yok şimdinin ülkücülerinde. Bunlar “Milliyetçi-toplumcuyuz, kuracağız Turan’ı” marşını da bilmiyorlar zaten. Evet, artık sizin sözlerinize devam edebiliriz: “Türk-İslam Sentezi kavramını benimseyen çevrelerin, ’kadının kapanması’ve ’türban’gibi konuları siyasal hedefleri arasına alarak; Türk geleneklerine ve aslında İslam’a aykırı yorumlarla, kadını, ikinci sınıf insan konumuna sokan Arap tarzı bir toplum düzenine meylettikleri, öte yandan; Türk kadınına erkekle eşit haklar tanıyan Atatürk devrimine mesafeli durdukları bilinmektedir.”
Hakan Yavuz’un şu sözüne bayıldım; kutlu ve sinerjik buldum: “Milliyetçi devrimcidir, devrimci milliyetçidir”.
Bu kitabı, edinmek isteyenler, 0554 230 42 80 no’lu telefonu arayabilirler.
Not: Roux’un bu kitabı hakkında “Bilim ve Ütopya” dergisinin bu ayki sayısında Dr. Doğu Perinçek’in “Türklerde Çağdaş Devrim Birikimi Olarak İmparatorluk Mirası” adlı yazısını da okumanızı öneririm.