Türk’ten nefret ederse mesele yok

Bir internet sitesi var, gazeteleri, gazetecileri, yazarları “fişliyor”:
- Bak bu “Ermenilerden nefret eden” gazete!
- Bu “Yahudilerden nefret eden” yazar!
- Bu “Kürtlerden nefret eden” gazeteci!
Arkadaşların “demokrasi” adına yaptıkları “fişleme” faaliyetini bir Nobel’le taçlandırmadıkları kaldı; yakındır o da olur!
Her nedense kimse bunlara dönüp de “İyi de güzel kardeşlerim, asıl siz bu şekilde, bu gazetelere, gazetecilere, yazarlara karşı bir ” nefret halesi “ oluşturmuş olmuyor musunuz?” diye sormuyor!
Bu da oldu; “Sen bana hakaret edemezsin” demek/nefsi müdafaa “nefret”, sonuçlarını zerre hesap etmeden -daha kötüsü umursamadan- insanları hedef haline getirmek “sevgi, hoşgörü, diyalog” artık!
Yeni bir “nefret söylemi” raporuyla ortaya çıktılar. (“Nefret suçu yasası” nda muratlarına ererlerse; şimdilik gayriresmî jurnal olan bu raporları resmen “suç duyurusu” olarak
kullanacaklar; hazırlık yapıyorlar.)
Yeniçağ “yine” ilk 5’te!
“Nefret edilesi nefret yüklüler(!)” listesi, “Abartma / Yükleme / Çarpıtma, Küfür / Hakaret / Aşağılama, Düşmanlık / Savaş Söylemi, Doğal Kimlik öğesini nefret aşağılama unsuru olarak kullanma / Simgeleştirme....” kriterlerine göre hazırlanıyormuş söylediklerine göre...
Bir Türk Milliyetçisi olarak, Ermenilere atfen “Hepiniz piçsiniz” pankartı açanları en çok, en şiddetle eleştirenlerden biri ben oldum bu ülkede... Ben (Ben diye şahsileştirmiyorum, bir zihniyetin ifadesi olarak kullanıyorum) “nefret” listesindeysem; Türk Milliyetçilerini topyekün kafatasçı, ırkçı diye yaftalayanlar nerede?
Ben, düşmanının bayrağına dahi saygı duyan Atatürk neslinden olarak, bir gün olsun Ermeni bayrağını yakmayı, yırtmayı aklımdan geçirmedim, ben “nefret” listesindeysem, Ermenistan’dan gelen bir katil rahatsız olmasın diye Türk’ün bayrağını çöp kutularına atanlar nerede?
Ben bir gün olsun “Kürt” adını silmekten, yok etmekten bahsetmedim. Ben “nefret” listesindeysem, “Bu ülkede Kürt de var, Laz da var, Çerkes de var” deyip Türk adını Anayasa’dan çıkarmak yarışına girenler nerede?
Ben bir gün olsun -mesela- “Hanuka kutlanmasın” demedim. Ben nefret listesindeysem, bana devletimin kurulduğu günü kutlamayı yasaklayanlar nerede?
“Nefretle” işlenebilecek en büyük, en korkunç, en vahşi suç “soykırım” ise eğer;
10 yıldır sistematik bir şekilde “yok ediyorlar” , “ortadan kaldırıyorlar” Türk’ü, Atatürk’ü, Cumhuriyet’i!
İyi bakın;
“Nefret eden, nefret üreten, nefret yayan” mıyım, yoksa yüz yıllık bir nefretin kurbanı mıyım bugün ben!

Kürt vatandaşlara hitaben “Ben sizi yaradandan ötürü seviyorum” diyen Erdoğan, Cumhuriyet’in kuruluş yıldönümü onuruna da “Ben seni yaratıcından ötürü sevmiyorum” der mi acaba?

Hukukla korkutmak

Tayyip Erdoğan’ın avukatı Ali Özkaya, Akşam’dan Ali Ekber Ertürk’ün sorularını yanıtlarken, “basına yönelik tazminat davaları”nı aynen şu ifadelerle değerlendiriyor:
“Basına yönelik açtığımız tazminat davaları, önemli ölçüde caydırıcı rol oynadı. Özellikle köşe yazarlarının üsluplarında 2003-2004 yıllarına göre hissedilir bir değişim oldu. Artık yazarlar ve yorumcular eleştiri sınırını dozunda tutuyor. Hakaret içerikli yazı ve yorumlar ise en aza inmiş durumda.”
Zihin okuma kabiliyetine sahip değilim ama -bir ihtimal- Özkaya’nın “iç sesi” şöyle devam etmiş olabilir konuşmaya;
“Allah izin verirse, üç vakte kalmaz onlar da gelirler yola!”
“Allah ile aldatmak” tan sonra bir de “hukuk ile korkutmak/yıldırmak” çıktı başımıza.
İktidarın kudreti tek başına yetmiyor mu “dokunulmazlık” kazanmaya; aç bir dava, görsün kaç bucakmış dünya, bakalım yazabiliyor mu bir daha!
Tam da bunu yaptıklarının itirafı değil mi Özkaya’nın sözleri?
“Başardık” edasıyla, gururla ilan ettiği şey, medyanın “hukuk yoluyla hizaya sokulması” değil mi?
Hukuk; evet “toplumu düzenleyen kurallar bütünüdür” ama “toplumu şahısların keyfine göre dizayn eden kurallar bütünü” değildir; siyasetin emrinde veya elinde değil, üstündedir. Dolayısıyla siyasi iktidarlar “hukuk” kavramını bir “sopa” gibi kullanamazlar. “Falaka” işlevine büründürüp, toplumu “yargıdan geçirerek” uslandıramazlar. Hukukun temeli; rövanş, intikam, kin değil adalet duygusuna dayanır.

***

Özkaya sadece medyaya “yaptıklarını” anlatmakla yetinse iyi; bir de “yaptıklarımız yapacaklarımızın teminatıdır” algısı yaratan bir mesajı var:
“Özellikle gençleri ve ailelerini bir konuda uyarmak istiyorum. İnternet medyasını, sosyal medyayı gençlerimiz öyle bir kullanıyor ki, sanki karşısında arkadaşıyla sohbet ediyor ve bunu da başkası görmüyor. Oradan Başbakana da, Bakanlara da hakaretler ediyorlar. Oysa ki sosyal medya kamuya açık bir alandır. Kanuna göre, kamu görevlilerine karşı işlenen suçlar, şikayete bağlı olmaksızın işleme tabidirler. (...) Özellikle gençlerin bunu bilmelerinde, kendi gelecekleri açısından fayda görüyoruz.”
Tehdit gibi...

Yazarın Diğer Yazıları