Türkmenlere yönelik saldırılar!
Kerkük yakınlarında bomba yüklü araçla Türkmenlere yönelik vahşi bir saldırı gerçekleştirilmiştir. Saldırıda yüze yakın kişi hayatını kaybetmiş, iki yüze yakın kişi de yaralanmış, seksen civarında ev de yıkılmıştır. Iraklı yetkililer ölenlerin tamamının Türkmen olduğunu açıklamışlardır.
Bu bombalama, son zamanlarda Kerkük hatta Irak’ta gerçekleştirilmiş en büyük ve vahşi saldırılardan birisidir. İnsan zayiatı ve verilen tahribat çok büyüktür. Bu saldırıyla malum odaklar, Türkmenlere ve Türkiye’ye güçlü bir mesaj vermiş olmaktadır. Irak’taki Türkmenlerin giderek birlik ve bütünlük içine girmesinin bölge üzerinde egemenlik iddiasında bulunanları, fena halde rahatsız etmiş olduğu anlaşılmaktadır. Bu nedenle malum birileri bu taşeron terör örgütüne saldırıyı sipariş etmiş olmalı. Saldırı Türkmenlerin birlik ve var oluş iradesini kırmaya yöneliktir. Saldırının temel nedeni ise büyük bir ihtimalle Türkmenlerin Kerkük’le ilgili güçlü iddialarıdır.
Bölge üzerinde egemenlik kurmak isteyen güçler, bu saldırıları bir takım servislere yaptırmışlardır. Bunun anlaşılır yanları vardır. Anlaşılmaz olan ise Türkiye’deki basının, siyasetin ve medyanın bu saldırı üzerine takındığı üstünkörü tavrıdır. Nitekim Türkmenlere yönelik bu büyük ve vahşi saldırı, gazetelerin ancak iç sayfalarında küçük bir ayrıntı olarak yer bulabilmiştir. Çoğu gazete saldırıya uğrayanların Türkmen olduğundan bahsetmeyi dahi gereksiz bulmuştur. Gazeteler birinci sayfalarını bu saldırıya kapatırken Berlusconi’nin “Güzelim, içeri git, duş al” , Hülya Avşar’ın “Mutlu evlilik için erkek arada bir aldatmalı” gibi magazin haberlerine açmıştır. Bu durum şanlı (!) basının duyarlılığını göstermesi bakımından dikkate değer bir husustur.
Diğer yandan Türkiye Dişişleri Bakanlığı saldırı üzerine “Türkiye, farklı kültürlerin bir arada yaşamasını engellemek isteyen terör saldırılarını şiddetle kınamaktadır” diye bir açıklama yapmıştır. Türkiye, yardım için bölgeye bir de ambulans uçak göndermiştir. Türkiye gerçekten bu “kınama” işini çok başarılı bir biçimde yapmaktadır. Ayrıca Türkiye’nin sivil yardım konusunda ne kadar başarılı olduğunu da bilmeyen yoktur. Ancak bunlar Türkmenlere yönelik saldırıları engellemeye yetmemektedir. Diğer yandan bu saldırılar Türkiye’nin bölgedeki istihbaratının perişan halini de göstermektedir. Hâlbuki bütün gerçekler Türkiye’nin istihbarat bakımından bölgede her anlamda üçüncü ülkelerden çok daha güçlü bir potansiyeli olduğunu göstermektedir.
Dışişleri Bakanı Kerkük’e gitmelidir!
Türkiye, olgulara takılmaya, gündemi yönetmeye ve popüler olaylarla meşgul olmaya devam ettiği sürece olanı biteni anlamlandırmada sıkıntı çekecektir. Türkiye bakımından geleceği inşa etmenin yolu bölge ile ilgili düşünülen parametrelerin ortaya konulmasından geçmektedir. Bu bağlamda yetkililer, Türkiye’nin güvenliğinin bölgenin güvenliğiyle yakından ilişkili olduğunun farkına varmalıdır. Türkiye daha fazla, Türkmenlerin hırpalanması, örselenmesi ve etkisizleştirilmesine izin veremez. Türkiye, Türkmenlerin güvenliğinden sorumlu olanlardan bu saldırıların hesabını mutlaka sormalıdır. Kerkük’teki kanlı saldırı bölgede birilerinin güçlü bir fitne yönetimi uyguladığını göstermektedir. Bu saldırı, kuşkusuz bölgede Kürt-Türkmen; Arap-Kürt; Şii-Sünni çatışmasından hâkimiyet çıkarmak isteyenlerin işidir. Türkiye, bölgedeki istihbarat faaliyetlerini yeniden yapılandırmalıdır. Bu tür büyük çaplı ve organize saldırılardan Türkiye gibi büyük bir ülkenin haberdar olmasından daha doğal bir şey olamaz. İstihbarat yetkilileri “açılımlar” peşinde koşacak yerde bilgiye ulaşıp, zamanında önleyici tedbirlerin alınması için gereğinin yapılmasını sağlamalıdırlar. Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu da saldırının yapıldığı Türkmen kentini ziyaret etmelidir. Zira güçlü mesajlar anlamlı yerlerden verilir!