Türkmen Kurtuluş Ordusu rüyası...
Ne rüyayaydı be!.. Hayırdır inşallah... Hâlâ etkisindeyim... Suya anlatmamı istedi bilgeler, yapamadım. “Suya niye anlatayım, benim okurlarım var, onlar su gibi azizdirler, ben onlara anlatırım” dedim.
Anlatayım mı?... Tamam peki...
Türkmen Kurtuluş Ordusu kurulmuş güya. Güneydoğu bilgemizdeki Cudi, Gabar ve İkiyaka dağlarını mesken tutmuş, PKK’yı da söküp atmış oralardan, it gibi korkmaya başlamış PKK bunlardan. Ha bire Kuzey Irak’a giriyor, peşmergelerden 15-20 kişiyi temize havale ettikten sonra üslerine dönüyorlar.
ABD sinirinden kuduruyor, AB’den heyetin biri gelip biri gidiyor. “Topraklarınızda terörist beslemeyin” diyorlar. “Vallahi oraların coğrafi durumu bir operasyon yapmamıza olanak vermiyor. Biliyorsunuz bir zamanlar PKK da oraları kullanırdı, bize de bir hayli zarar verirdi. Bu iş siyasal diyalog yoluyla çözülmeli. Barzani’ye deyin de masaya otursun bunlarla. Biz de elimizden geleni yaparız” diyerek savsaklıyoruz işi.
Barzani ve Talabani, “Sıcak takip bizim hakkımız, söke söke alırız” diye hava basıyorlar. Gülüyoruz “Hadi ordan!...” diyoruz.
Baskılar artıyor zamanla. Mecbur olup bir operasyon yapıyor orada Türk Ordusu, Türkmen Kurtuluş Ordusu’nun ileri gelenlerinden 3-5 kişiyi yakalıyor. Yargılanacaklar. Türk Cumhuriyetleri ayağa kalkıyor, bizim hükümete baskı yapıyorlar. Adil yargılansınlar, birer özgürlük savaşçısı oldukları unutulmasın. Peki diyoruz memnuniyetle. Yargılıyor, hapse mahkum ediyoruz hepsini. İmralı Adasında konforlu bir yerde konuk ediyoruz. Yiyip içip düşünüyorlar, avukatları aracılığıyla örgütü yönetiyorlar oradan. Türkiye’de yaşayan Irak Türkmenleri bir af kampanyası açıyorlar derhal. Çok sayıda aydın imza veriyor. Barzani ve Talabani, ABD’ye kuyruk sallayıp, “Bu Türkmenler bize verilmeli” diyecek oluyorlar. Yanıtımız kısa ve misliyle mukabele, tarihi bir rövanş niteliğinde: “Bir Türkmen kedisi bile vermeyiz.”
Bu arada ilginç bir şey oluyor, Türkmen Kurtuluş Ordusu gerillaları ani bir baskınla ABD’li 8 askeri esir alıp İkiyaka dağlarındaki üslerine kaçırıyorlar. Örgütün internet sitesinde görüntüleri yayınlanıyor bu askerlerin, başlarına çuval geçirilmiş. Sonra çuvallar çıkarılıp tezek suratları da gösteriliyor. ABD, sınır ötesi operasyon kaçınılmaz oldu diyor. Sınırımıza birlik yığmaya başlıyor. “Diplomatik yolları tüketmeyelim, bizimle diyalogu kesme, bize 48 saat mühlet ver” mesajını yolluyoruz Dışişleri Bakanımızla.
“Bay Buşt” bakıyor ki olmuyor, kalkıp geliyor Türkiye’ye. Rüya işte, yani güya bizde de iktidar ve muhalefet tamamen değişmiş; Abdullah, Tayyip, Deniz, ve Devlet’in yerinde yeller esiyor. Ne kadar çetin ceviz varsa iktidar ve muhalefet olmuşlar. Bizim cumhurbaşkanımız alıyor içeri Buşt’u, önce güzel bir tatlı bağlama çekiyor, yılların dostluğundan dem vuruyor, sonra “Gelin bir koordinatörlük kuralım, şu TÜRKO’nun (yani Türkmen Kurtuluş Ordusu) finans kaynaklarını kapatalım, bunların Ankara ve İstanbul’daki bürolarını da yarın polise bastıracağım, kıyak yapacağım size” sözleriyle başından savıyor bu haçı kirliyi.
Evet, tam burada uyandım. Rüya bu kadar. Bu kadarcık bir rüyadan dolayı kimse beni suçlayamaz. Kopenhag ölçütleri uyarınca; rüya görmek ve gördüğü rüyaları basın yoluyla açıklamak cezalandırılamaz.