Türkler derlenip, toparlanırsa...
Sevgili okuyucularım; Prof. Dr. Turan Yazgan, Türk Dünyası’nın öncü emektarlarından birisi. Bu değerli aksakalın geçen ay Türk Dünyası Tarih Kültür Dergisi’nde; hem gücümüzü, hem görevimizi, hem de aymazlığımızı dile getiren bir yazısı yayımlandı. Bu görkemli yazıdan aldığım küçük bölümleri dikkatlerinize sunuyorum. Buyurun efendim; okuyalım:
“(...) Allah’ın dünyadaki bütün milletler içinde yalnız Türklere ırkçılık geni vermediği bir gerçektir. Biz bu sebeple yaratılan her şeyi, canlı olsun cansız olsun yaratandan ötürü sevmişiz ve bizi sevmeyenlere de bağrımızı açmışız, kucağımızı açmışız. Onları da besleyip, büyütmüşüz. Kılıçtan kurtardığımız insanlara kendi insanlarımızın yerini yurdunu vermişiz. Padişahımızın şehzadelerine siyah deriliden sütannesi tayin etmişiz ve padişahımız siyah derili insanların elinden kahvesini içmiştir.”
“Ama Türklerin dışındaki dünya, siyah derilinin alın teri üzerine medeniyet kurmuştur. Kızılderili’nin kanıyla medeniyet kurmuştur. Türk Dünyasının üstünde barındırdığı kritik maddelerin geçtiği yolların değişmesinden sonra, Batı bu maddeleri siyah derili eliyle ve kırbaç altında ürettirmiş, kendi ülkesine taşınmasını sağlamış ve yoktan zengin olmuştur. Alın terinin bedelini ödemeksizin zengin olmuştur.”
“O zenginlik işte bugün kapitalizmi de aşan, küreselci-vahşi bir medeniyeti doğurdu. Bu vahşi medeniyetin gaddar-lığının önlenmesi, kendisi kadar gaddar komünizmle elbette mümkün olamazdı. Bunun için en önemli imkân, Türklerin derlenip toparlanarak, dil birliğine, fikir birliğine, iş birliğine kavuşması ve Allah’ın kendi coğrafyasına bahşettiği iktisadi kritik kaynakların kendileri tarafından kullanılarak güçlenmesi ve rengi, dili, dini ne olursa olsun dünyadaki bütün insanların insanca yaşayabilmesinin önünün açılmasıydı.”
“(...) Bunları biz çocuklarımıza anlatamıyoruz. Asırlardır çektiklerimizi çocuklarımız bilmiyor. Türkiye’deki soğuk harbin bir buçuk asırdan beri devam ettiğinin farkında değiliz. Ajan okulları, Ermenileri ve Rumları nasıl kin ve nefretle doldurdu? Borçlanma, devletimizi nasıl emir alır hale getirdi? Kendi bünyemize uymayan müesseseler ve kanunlar nasıl insanlarımızı büyük ölçüde suçlu hale getirdi? Yabancı dille eğitimle nasıl küçük düşürüldük? Borçlanmanın gittikçe artan bir dozla geniş kitlelere yayılarak halkımızın da boynunun bükük hale getirilmesinin sebebi nedir? İmkânlar doğunca Türk ülkelerinde neden yabancı dille eğitim yapan okullar açtık? ”
“(...) Bütün bunlar bize Türkçülük gününün gerekli olduğunu gösteriyor. Türklere Türklüğünü hatırlatmak mecburiyetindeyiz, öğretmek zorundayız. Düşünmek ve aklı kullanmak zorundayız. Kendi soyumuza da saygımız sevgimiz olmalıdır. Bizden üstünü yoktur, biz de kimseden üstün değiliz. Bu son derece akılcı, makul ve Allah’ın emirlerine uygun bir hükümdür. Mademki Avrupa Birliği diye sayıklıyoruz, bir Alman çocuğu, bir Fransız çocuğu ne kadar kendi soyuyla gurur duyuyorsa, bir Türk çocuğu da en az onun kadar kendi soyuyla gurur duysun; duymalı, duyması gerek. İstediğimiz de budur. Bu kalkınmanın da maddi gücünü artıracak en önemli manevi gücümüzü teşkil edecektir. Tanrı Türk’ü Korusun.”
Yazının tümünü derginin 281. sayısından veya http://arsiv.turan.org.tr/dergi/tarih/pdf/s/281s.pdf internet girişinden okuyabilirsiniz.
Haftaya buluşmak dileğiyle...