Türkiye'nin Kadife Devrimi: "Demokratik Açılım"
Soros şöyle diyordu: “Demokrasiyi yayma konuşmaları ulusal güvenlik stratejisinin bir parçasıdır. Bush özgürlüğün galip geleceğini sık sık dile getirmektedir. Aslında Amerika’nın galip geleceğini kast etmektedir”. Joseph S. Nye Jr, ise “Demokrasi, kişisel özgürlük, daha yüksek toplumsal düzeye ulaşmak ve açıklık gibi Amerikan popüler kültüründe sık sık ifade edilen değerler, yüksek eğitim ve dış politika birçok alanda Amerikan gücüne katkıda bulunur”.
Bush döneminde eski Sovyet coğrafyasında gerçekleşen “kadife devrim”ler ciddi bir stratejinin ürünüydü. ABD, Bush döneminde bir yandan askeri gücüyle diğer yandan da yumuşak gücüyle bölgedeki ülkeleri demokratikleştirip, özgürleştirdi (!). Böylece bu ülkelerin yönetimleri ABD çıkarlarının biricik müttefiki haline geldiler. Ukrayna, Lübnan, Gürcistan, Irak, Kuzey Irak ve Afganistan bu ülkelerden bazılarıdır.
ABD’nin Obama sonrası etkinliğini yayma araçlarının başında demokrasi, insan hakları, hukukun üstünlüğü ve serbest piyasa gibi kavramlar vardır. ABD’de Obama iş başı yapmasıyla birlikte Bush döneminde “demokrasi ve özgürlüğe” kavuşmuş (!) olan nüfuz bölgelerinde statükonun değişmemesini öncelikli amaç haline getirdi. Obama, bu bağlamda Türkiye’ye bölgede ikinci bir İsrail rolü verdi. Bunun karşılığı olarak da Türkiye’den Kandil’deki pürüzlerini halletmesini, Erbil ile yakın ilişki içine girmesini, Ermenistan, azınlık ve Kürt Açılımı yapmasını şart koştu.
ABD’nin ihtiyaçlarını karşılama!
Yaklaşık bin yıldır aynı topraklar üzerinde ayrısı/gayrısı olmadan yaşayanlar için “Kürt Açılımı” yapmak böyle bir talebin ürünüdür. Açılımın adının bile bir ayda üç kez değiştirilmesinin nedeni dış telkinlere acele cevap vermenin sonucudur. “Demokratik Açılım” Türkün, Kürdün değil ABD ihtiyaçlarının gereğidir. Aslına bakılırsa da “açılım” denilen şeyin milli birliği tehlikeye sokan etnisitenin siyasallaşmasını sağlayan bazı düzenlemelerden ibaret olduğu görülür. Bu nedenle iktidar yetkilileri durumu kurtarmak ve tersine çevirmek için “Kürt Açılımı”na “Milli Birlik ve Beraberlik” projesi adını vermişlerdir. Kürt etnisitesini siyasallaştıran, Ahmet Türk’ün tabiriyle “cini şişeden çıkaran” bu proje, milli birliğe yönelik en büyük tehdittir.
Yeni Kadife Devrim!
Türkiye’de olan biten özetlendiğinde ortaya şöyle bir resim çıkıyor: Türkiye’de muhalif bütün medya sahipleri ya baskı altında ya da tutukludur. Üniversiteler dönüşüm sonrası olanı biteni sineye çekiyorlar ya da destekliyorlar. TSK, köşeye sıkıştırılmış ve kendisini savunmak zorunda bırakılmıştır. Yargı ise tele kulak, soruşturma ve kovuşturmadan başını alamıyor. Herkes üzerinde inanılmaz bir baskı hissediyor. İktidar her şeye hâkim durumdadır. Yandaş medya olana bitene “tarihi fırsat”, “Yeni Bir Milat” diyor. Yabancı basından, The New York Times; “dönüm noktası”, The Times; “Tarihi Plan” olarak niteliyor. Daha önce de Soros; “AKP, İslami bir ülkenin en demokratik partisidir” demişti. Açıkçası olan biten ABD çıkarlarına uygun yeni bir totaliter nitelikli kadife devrimin Türkiye’de gerçekleştiğini göstermektedir. Gerisi hikâyedir.