Türkiye'nin harekatına Rusya'dan tehdit
Soğuk savaşın sona ermesiyle birlikte iki kutuplu dünya düzeninin nasıl ve kimin kontrolünde bir yeni dünya düzenine dönüşeceği henüz büyük bir belirsizlik içinde. 1990'lardan 2000'li yılların başına kadar ABD'nin tek süper güç olduğu dönemin sonunda dünya genelinde yeni güç merkezlerinin (Çin, Rusya, AB (Almanya), Brezilya, Türkiye, Endonezya, İran vb) ortaya çıktığını görüyoruz.
Bölgesel ve küresel yeni ittifaklar ortaya çıkarken küresel güç mücadelesinin ağırlık merkezinin de Asya-Pasifik'e kaymakta olduğuna şahit olundu.
Buna rağmen yeni dünya düzenini belirleyecek mücadelenin merkezi ise Ortadoğu. 2001'deki El Kaide'nin 11 Eylül saldırılarıyla başlayan kanlı mücadele, 2014'te IŞİD'in Musul'u işgaliyle yeni bir safhaya geçti.
Bu süreçte uluslararası ilişkiler ve diplomasinin yapılış şekli de değişti. Terör örgütleri veya devlet dışı silahlı yapılar uluslararası ilişkilerin yeni aktörleri oldu. Terör devletlerin dış politika aracı oldu. Örtülü operasyonlar, özel kuvvet operasyonları yaygınlaştı.
Devletlerin ilişkilerinde liderlerin kişisel ilişkileri belirleyici olmaya başladı. Birçok ülkenin başındaki liderlerin donanımsız olması, kişisel konumlarını öne çıkarmaları ise devletler arası ilişkileri çoğu zaman açmaza ve kaosa sürükledi, sürüklüyor.
Diğer yandan, devletlerin kendi politikalarını dayatmak için açıktan tehdit ve şantaj yapmaları da sıradanlaştı. Birçok örnek var. Örneğin, Trump'ın daha önce güvenlik anlaşmaları yaptığı ülkelere daha fazla para vermezseniz artık sizi korumayız tehdidi orada duruyor.
Trump'ın eğer Türkler Kürtleri katlederse Türkiye'nin ekonomisini mahvederiz tehdidi demoklesin kılıcı gibi sallanmaya devam ediyor.
Şüphesiz kamuoyuna yansımayan perde arkasında yaşanan çok sayıda tehdit ve şantajlar, özel pazarlıklar da yapılıyor.
Bütün bu örnekleri belki de yeni dünya düzenin nasıl şekilleneceğinin örneğini teşkil edecek Suriye'de fazlasıyla yaşıyoruz.
Türkiye ile ABD arasında yaşanan krizler malum. Suriye, PKK/YPG, S400-F35 krizleri bağlamında gün geçmiyor ki ABD'den tehdit gelmesin. ABD'nin tehdit odaklı politikasına Türkiye'nin de benzer şekilde karşılık vermesiyle şimdi bu krizlere NATO konusunun da eklendiğini görüyoruz.
ABD'nin Suriye'deki PKK/YPG terör tehdidine yönelik Türkiye'nin savunma plan önerisine ABD'nin onay vermemesi üzerine Türkiye de NATO'nun Polonya ve Baltık ülkelerinin Rus saldırılarına karşı korunmasına ilişkin savunma planına onay vermeyeceğine ilişkin çıkışı yaşandı. Karşılıklı tehdit içerikli çıkışlar NATO'yu da kriz konusuna dönüştürüyor.
Trump yönetimiyle birlikte ABD'nin tehdit-şantaj-yaptırım içerikli politikaları iyice ayyuka çıktı, görünür konuşulur oldu. Ama bu diğer devletlerin bunu yapmadığı anlamına gelmiyor.
Suriye'deki yanlış politikaları Türkiye'yi Rusya ve ABD arasında sıkıştırmış durumda. Türkiye'nin sıkışmışlığını gören ABD tehdit ediyor da Rusya tehdit etmiyor mu? Tabi ki ediyor. Bakın nasıl.
Suriye'de Türkiye ile Rusya arasında Rusya inisiyatifinde gelişen ama kırılgan bir ilişki var. Trump'ın sonuncusu 06 Ekim'de olmak üzere üç kez Suriye'den asker çekme kararını biliyoruz. ABD 06 Ekim sonrasında Suriye kuzeyinde asker sayısında azaltmaya gidip Suriye doğusunda yeniden konuşlanmasıyla birlikte Suriye kuzeyindeki YPG/PKK varlığı konusu da bir nevi Rusya ile Türkiye arasında soruna dönüştü. Kırılgan ilişkideki kırılganlıkları daha da artırdı.
Çavuşoğlu'nun ABD ve Rusya'nın imzaladıkları mutabakattaki sorumlulukları yerine getirmediğini, YPG'nin çekilmediğini, Türkiye'nin gerektiğinde harekatı yeniden başlatacağını açıklaması Rus tarafında şok etkisi yarattı.
Lavrov önce Çavuşoğlu'nun açıklamalarının kendilerini şaşırttığını söyledi. Kısa bir sonra da Türkiye'nin Fırat doğusunda yeni bir harekat başlatmayacağı yönünde garanti verdiğini açıkladı.
Peki ne oldu da Türkiye böyle hızlı bir U dönüşü yaptı? Yerel kaynaklar işte bu kısa süre içinde perde arkasında aslında Rusya'dan Türkiye'ye yönelik gelen tehditler sonucu Türkiye'nin geri adım atmak zorunda kaldığı ve yeni bir harekat başlatmayacağı sözü verdiğini bildiriyor.
Peki Rusya'nın bu tehditleri ne?
- Putin'in Rus gazının Türkiye'ye akışının başlayacağının duyurulacağı muhtemelen Ocak ayında olması planlanan Türkiye ziyaretini ertelemek.
- İdlib gerginliği azaltma bölgesi anlaşmasını fesih etme ve Suriye ordusu ile birlikte askeri operasyonları başlatmak.
- Fırat doğusunda Türkiye'nin harekat bölgesinin sınırlarını genişletmeye karşı Rakka vilayeti istikametinde kuzey batı Haseke kırsalında Tel Temir nahiyesinin batı ekseninde, Ayn İsa bölgesinde konuşlanmasını genişletmek (bunu yaptı).
Aynı ABD gibi Rus tehditleri de Türkiye'ye geri adım attırdı.
ABD ve Rusya'nın tehdit-şantaj-yaptırım politikalarına karşı koymak için ise bilgi ve teknolojiye sahip olmak şart. Aksi halde kaybetmeye mahkumsunuz.
Bilgi ve teknolojiye sahip değilseniz, üretemiyorsanız tehdit politikalarına aynı şekilde karşılık vermeniz mümkün değil. Çünkü sürdürebilme gücünüz olmayacak. Bunu Suriye'de yaşıyoruz. NATO'daki son krizde atacağımız geri adımla da göreceğiz.