Türkiye’nin gündemi Suriye İran veya Dersim değil
Son günlerde Türkiye’nin başına örülen çorapların ipuçları dış politikada oynanan oyunlarla saklanıyor. Sakın ola ki gelişmeleri tek başlarına birer olaymış gibi değerlendirmeyin, yanılırsınız. Hepsi birbirine bağlı.
Dilerseniz sondan geriye yürüyelim. Mesela hiç dikkat ettiniz mi Dersim tartışması ne zaman başladı. Tam da bizim Kayserili ’şövalye’nin İngiltere’ye yaptığı ziyaret öncesi ve sırası değil mi? Peki, tarihte Dersim olaylarının arkasındaki karıştırıcı dış güç kim? Seyit Rıza kimlere mektup yazıp yardım istemiş ve hangi ülkenin uçakları orayı bombalamıştı, hatırladınız değil mi? Bildiniz, bizim ’şövalye’ye madalya veren
İngiltere.
Şimdi Londra’da bırakılan imaj ve tartışmanın ardından kim bilir neler götürüldü neler? Dikkat ettiniz mi o bölgede yürütülen enerji, yani petrol ve gaz arama çalışmaları aniden arttı. Hani Kıbrıs için arama yapan Shell, İngiliz şirketi değil mi? Şimdi oturun ve Türkiye’de yürütülen iç kavganın kaynağını bir daha düşünün lütfen kimlerin talimatla neleri başlattıklarını kavrayın.
Bu kavgada arada bir Suriye ve İran gündemde yer değiştirerek, öne çıkabilir. Önemli değil. Bunlardan bir sonuç çıkmaz. Amaç bizi bir şekilde gerçek gündemden uzaklaştırmak. Şimdi yıllardır Batı’nın ambargo uyguladığı Suriye’ye karşı ambargo uygulasalar ne yazar. Hem de kim. Krallıklar, şeyhler, emirler ve kabile reisleri. Hepsi de gerçekten çok demokratik ülkeler. Tencere dibin kara, seninki benden kara hesabı. Ayrıca Orta Doğu’ya Türkiye’den yılda 50 bine yakın TIR’ın geçtiği yolu Suriye kapatırsa, biz mi, Suriye mi zarar görür?
Gelelim ikinci konuya. Daha netleşmeden bu füze kalkanı denen radar sistemi için Ruslar sınırlarımıza füzelerini kaydırmaya karar verdi mi? Aynı şekilde Suriye sınırımızla İran sınırımız, füzelerle dolduruldu mu? Hani nerede Ahmet Davutoğlu’nun komşularla sıfır sorun mucizevî politikası? Aniden, daha önce silahtan arındırılmış tüm sınırlarımızda bize yönelik silahlar kaynamaya başladı.
Şimdi ben size konuşulmayan gerçeklerden söz etmek istiyorum. Daha önceki yazımda da altını çizdim, bu bedelli askerlik oyununun arkasındaki neden hükümetin kendisine kaynak yaratma gerçeği. Neden mi? Adamlar, her şeyi sattılar. Ellerinde artık satacak bir şey kalmadı. Kimseden kredi alacak halleri yok. Krediler daha kötü durumda olan ülkelere dağıtılıyor.
Dolar için piyasaya Merkez Bankası her hafta yüz milyonlar pompalıyor ama düşmüyor, aksine yükseliyor. Tabii borsaların durumu ve uluslararası piyasaların bu yükselmede etkisi var ama esas sorun Türk ekonomisi. Bir bakın, Çin’de dolar yükseliyor, Brezilya parası düşüyor mu; yok, böyle bir şey. Türkiye’nin sorunu ekonomi. Ama bu sorun yalaka basın tarafından öyle maskeleniyor ki gören dünyanın en sağlam ekonomisi bizde sanıyor.
Hiç yüzde 50 sorgulamıyor. Et, benzin, sebze ve enerjiye dünyada en fazla parayı neden ben ödüyorum diye. Somali’ye, Gazze’ye, Libya’ya yardım akıtan AKP, neden Van gibi bir ilde çuvalladı diye sorgulanmıyor. Televizyonlardaki tartışma programları goygoy. Karşılarına adam gibi adam çıkarmıyorlar, araştırıp önceden canlarını sıkmayacak, başlarını belaya sokmayacak konuklar getirip, başarılı tartışmalar yapıyorlar. Bu cehalet tiyatrolarını ne kafam ne de midem kaldırıyor.
Bu hafta ABD Başkan Yardımcısı Joe Biden Türkiye’ye geliyor. Bu adam senatörken, Türkiye aleyhinde hangi tasarı varsa altında imzası vardı. Kusura bakmayın ama ben bu gelişi de pek hayra yoramıyorum. Altından mutlaka bir kazık çıkacak muhterem Türk halkına. Tabii bunun sonuçlarını muhterem Türk basınından değil, biz buradan Washington’dan öğreneceğiz.