Türkiye'den bakmak... (22 Ocak 2009)
Türk devlet yöneticisi olaylara ‘Türkiye’den bakmak zorundadır. Türkiye’den bakmak demek; olayları ülke yararına değerlendirme yeteneğine sahip olmak demektir.
Kimi bilgileri sır gibi saklamanın anlamı yoktur; ‘tarihe not düşmek’ adına yayımlamak gerekiyor. Size açıklayacağım bilgi, bir devlet adamının dehşet aymazlığını pek güzel açıklıyor.
1985 yılında TRT Ankara Radyosu’nda “İstiklâl Savaşı’nda Milletimiz” adlı bir program dizisi hazırlamıştım. Bu dizide İstiklâl Savaşı’nda özellikle cephe gerisinde, milletimizin ‘topyekûn savaşa’ nasıl katıldığını, ne gibi özverilerde bulunduğunu anlatmış; az bilinenleri topluma ulaştırmaya çalışmıştım. Programın birisinde de, Erzurumlu Nâfiz Bey’in, Sakarya Savaşı öncesinde İtalyanlardan kendi parası ile satın aldığı iki uçağı İnebolu yolu ile Ankara’ya, ulaştırmasını işledim. Bu program yayımlanınca Hava Kuvvetleri Komutanlığı, bana çok güzel bir takdir yazısı gönderdi. Ben de bu nezaketlerinden dolayı teşekkür etmek için telefonla ilgili birimi aradım. Bana Öğretmen Hava Albay Ergüder Gediz Bey’i bağladılar. Teşekkür sözlerine başlayacaktım ki, Albayımız sözümü kesti; “Hava Kuvvetleri olarak biz, özellikle ben size teşekkür ederim. Havacılığın tarihini yazıyoruz. Erzurumlu Nâfiz Bey’e geldik tıkandık. Oraya-buraya yazdık, araştırdık bir türlü yaşayan aile fertlerine ulaşamadık. Ama siz İstanbul’da kızını bulup, röportaj yapmışsınız” dedi.
Yiğidi öldür hakkını yeme...
Bu telefon konuşmasından iki gün sonra kendisini ziyaret ettim. Sohbet sırasında bana ilginç bir olay anlattı. Burada bir parantez açmak istiyorum: Sayın Necmettin Erbakan’ın dünya görüşüne katılmayabiliriz; ama bir söz vardır; yiğidi öldür, hakkını yeme! Kaldı ki, birisi yurduma, insanıma yararlı iş yapmışsa, onu sevmesem bile, takdir eder; alkışlarım. Parantezi burada kapatıp, olaya dönelim... Evet, Ergüder Gediz Albayımız şöyle dedi: “Sizin ailesini bulduğunuz Nâfiz Bey’e ait bilgi bulabilir miyim diye Cumhurbaşkanlığı Arşivi’ni tararken gözüme bir yazı ilişti. Yazı, Cumhurbaşkanı Celal Bayar’a yazılıyor. (1959 yılı olsa gerek) Yazıda özet olarak şöyle deniliyor: ‘İstanbul Teknik Üniversitesi Öğretim Üyesi Necmettin Erbakan, uçak motorunun prototipini yapmıştır. İzin ve imkân verilirse seri üretim yapabiliriz...’ Bu yazının en ilginç yönü ise, kağıdın altına Celal Bayar’ın ‘ABD’den uçak alıyoruz, gerek yoktur’ diye bir not düşmesidir.”
Tekrar edelim: Ne demiş Celal Bayar? “ABD’den uçak alıyoruz, gerek yoktur!”
Rahatça ‘gerek yok’ diyebiliyor; çünkü Celal Bayar ve ekibi Türkiye’ye ABD’den bakıyordu. DP’nin ‘varisleri’de bu kör bakışı sürdürdüler. Taa... ki, 1974 yılında, Türk katliamını durdurmak için Türkiye Kıbrıs’a çıkıp da, ABD’nin silah ambargosu ile karşılaşıncaya kadar!
Uyanmıştık; ama çok geç!
Bu ABD hayranlığı, bu ABD ‘güvencesi’sonucudur ki; Kırıkkale fabrikaları yıllarca gazocağı ve piyade mermisi benzeri üretimlerle uğraştı durdu. Onlarca yıl heba edildi. Son zamanlarda ordumuzun yönlendirmesiyle ASELSAN bu konuda gurur verici sonuçlar alıyor. Gönül ister ki, sadece askerî değil; her alanda böylesi başarılara koşalım.
Kuşkusuz bu başarının sırrı, Türkiye’den dünyaya ‘bakmak’ta saklıdır.
Başka ülkelerden değil; Türkiye’den ‘ülkem için’ diyerek bakmak gerek!