Türkiye sanık sandalyesine sürükleniyor

Günlerden pazartesi... Bir “Sizden Gelenler” sayfasına daha hoş geldin sayın okur. Yılmaz Gürbüz, Ermeni Soykırımı Yalanı kitabından, gündeme dair bir bölüm paylaşmış; aktaralım:

“(...)1571’de donanmamızın büyük kısmını, on bin askerimizi ve iki paşamızı kaybettiğimiz İnebahtı da bir Haçlı seferiydi. (...) bu felaketten sonra Ermeniler Gregoryen olduğu halde Katolik Papalığa yanaşmaya başladılar. 1698’de Papaz Öri, 1717’de Ermeni Papaz Mihitar, Roma’ya gitti. XI. Clement’ten yardım istedi. Oysa Osmanlı İmparatorluğu’nda “Milleti Sadıka” olarak sulh ve sükun içinde zenginleşerek yaşıyorlardı. Papalar onları Katolik yapmak için her çareye baş vurdular. Ermenileri Gregoryenlikten koparıp Katolik yapmak için ST.Lazar okulunu açtılar.

Kendinden sonra gelecek Papalara Türkleri Anadolu’dan atma ve Ermenilere yardım etme emri ve vasiyetini 1644-1655 yıllarında Papa olan X. Innocentius vermişti. Ne acıdır ki (...) -Tayyip Erdoğan ve Abdullah Gül- 29 Ekim 2004’te bu Papa X. Innocentius’un Büyük Haçlı resmi ve tablosu önünde AB’ye giriş talebini imzaladılar. Baş uçlarında onları istihza ile seyreden Hıristiyan cumhurbaşkanı ve başbakanlar Türkleri AB’ye almayacaklarını biliyor, onları aldatıyorlardı.

* * *

İşte bu zihniyetteki... Yani İslam ve Türk düşmanı olan bir Papalık 12 Nisan 2015’te Vatikan’da düzenlediği ayinde Papa Francesco iki yanına Ermenistan Cumhurbaşkanı S. Sarkisyan’ı ve KatalikosKarakin’i alarak 1915’te olan tehcire ” 20.yüzyılın ilk soykırımı olarak görülen ve Ermeni halkına karşı yapılmış olan soykırımdır “ diyor ve bu çağrısı ile hâkimi olduğu Katolik dünyasını yeni bir Haçlı seferine çağırıyor. Vatikan bir devletse bağlı olduğu Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM)nin ” Ermenilere soykırım yapılmadı “ kararına uymak zorundadır.

Dinlerarası diyalogcu ve ılımlı İslamcı hükümet beş ay önce ağırladığı Papayı bu Türk düşmanı tutumundan zamanında vazgeçiremediği için şimdi sadece elçisini çekerek aciz bir tepki ortaya koyuyor. Eseyan adlı “Soykırım yapıldı” diyen Ermeni’yi de İstanbul’dan aday göstererek devlet yönetmede ve Türk’ü temsil etmedeki aczini ortaya koyuyor.”

Türkiye sanık sandalyesine sürükleniyor

Avukat Gülseren Aytaş, Avrupa Parlamentosu’nun kararı üzerine ikazlarına devam ediyor:

“Eğer bu protokoller ABD’nin ve AP kararının istediği gibi onaylanıp yürürlüğe konulursa Türkiye sanık sandalyesine oturtulacak, menfaati olan diğer devletler de Milletlerarası Adalet Divanı Sözleşmesi’nin 62. maddesine göre uyuşmazlıklara katılabilecek. Yani Yunanistan “19 Mayıs Pontus soykırımı” iddiasıyla ve Irak “Kürt soykırımı” iddiasıyla müdahil devlet olarak davalara katılabilecek; iflâs masası kurulur gibi..

“1948 Soykırım Sözleşmesi geriye yürütülemez” şeklindeki temel hukuki gerçeği bile anlatamıyorum, kahroluyorum, “soykırım yok, yok etme kastı yok, soykırım kararı çıkaramazlar” şeklinde gri bir propaganda var... Ancak “insanlığa karşı suç” kararı çıkarırlar değil mi? O da uluslararası suç.. 1998 Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM) Sözleşmesinde tanımlanmış ki UCM Savcısı Ocampo 2010’da Ermenistan’a gitti, Adalet Bakanı Daielyan ile görüştü ve beraberce UCM’nin soykırım iddialarını ele alabileceği sonucuna vardılar. Fakat aynı UCM’nin Savcısı Bensouda, 8 Nisan 2015’de yaptığı açıklamada UCM’nin Suriye ve Irak’ta yetkili olmadığını söyledi. UCM, sadece Türkiye’de yetkili öyle mi? Ve 1998 kuralları 1915’e ışınlanabilir. Üstelik Türkiye bu sözleşmeyi kabul bile etmemişken. İşte böyle “Ermenistan tarih komisyonu teklifinden kaçıyor” ve “soykırım kararı çıkaramazlar” gibi düşüncelerimizi kilitleyen yanıltıcı propagandalarla Türkiye sanık sandalyesine sürükleniyor..”

Kışkırtıcı

Erdal Veli’nin talebi muhalefetten; elçiye zeval olmaz iletelim: - Reyhanlı’daki bombalamada dönemin Başbakanı “Benim 52 tane Sünni vatandaşım şehit oldu” demişti. Muhalefet açık seçik halkı kışkırtıcı nitelikteki bu sözleri hatırlatıp, bu seçim döneminde sorabilir mi “Niye söyledin?”

Senin adını mı silecekler?

AKP’nin Türklüğü Anayasa’dan çıkarma vaadi(!)ne karşı yazmış Ç. Kavaklıoğlu; şiir tadında:

“Ak donlu, kara donlu atlarıyla geldiler.

Yağız yüzleri, sert duruşları, dev kılıçlarıyla geldiler.

Dünyanın en büyük imparatorluğunun ordusuydu karşılarındaki. Otuz yılın sonunda Çaka Bey İzmir’e indiriyordu donanmasını. Geldiler; akın akın geldiler. Dağ taş Oğuz doldu diyordu Batılı tarihçiler. Dağlarına Karadağ, Akdağ, Aladağ, Karaman, Bolkardağ, ırmaklarına Kızılırmak, Yeşilırmak, Seyhan, Ceyhan dediler.

Kararlıydı düşman; bir iki üç kez yığdılar ordularını dört bir yandan. Karşılarında ruhu Aslan bedeni kılıç olan Kılıçaslan.

Kanları döküldü; her bir yana serpildiler saçı misali. Ama yine de geçit vermediler.

1000 yıl bu dağlarda onların türküsü söylendi.

Muğla’da Efe, Ankara’da Seymen, Erzurum’da dadaş oldular. Gelinleri al, güveyleri ak giydi. Çelik çomak, beş taş oynadı yanakları al al çocuklar.

Sonra çok sonra 1915’te çıktı karşılarına yine düşman. Gelin olacaklar çeyizlerini geri koydular sandukalarına. Çocuklar her seher babalarını beklediler kara tepenin doruğunda. (...)

Antep’te Karayılan, Maraş’ta Sütçü İmam, Erzurum’da Nene Hatun, Ankara’da Mustafa Kemal oldular.

(...)

Sileceklermiş; adını sileceklermiş kağıt parçalarından. Gülümsedi Akdağ, Aladağ, Karadağ gülümsedi Kızılırmak, Seyhan, Ceyhan...

Al bayrakla donandı gelin alayları...

Misketi çıkardı cebinden ve attı kuyuya, sonra baktı güneşe ve gülümsedi çocuk...”

Yazarın Diğer Yazıları