Türkiye PKK'yı destekliyor!
Başlığı okuyunca küplere bineceğinizi biliyorum amma artık, “PKK’yı destekliyor!” diye ABD’yi, Irak’taki kukla yönetimi, İsrail’i, Avrupa Birliği üyesi ülkeleri ve Barzani’yi kınamaktan bıktım ve bütün samimiyetimle, “Yahu biz galiba ABD ve diğerlerine haksızlık yapıyoruz!” demeye başladım.
Diyelim ki bugün gazeteleri açtığınızda Amerikalı bir parlamenterle bir PKK üyesinin yan yana çekilmiş resimlerini görseniz bir Türk vatandaşı olarak kendinizi nasıl hisseder ve ABD hakkında neler düşünür-sünüz! Yahut Türk askeri ile çatışmaya girmiş bir PKK militanının Irak’ın kuzeyine geçtiğinde ABD ordusuna mensup bir araçla hastaneye, ölmüş ise morga taşındığını görseniz, bu ABD için içinizden hangi duygular geçer? İyi de, bu iki fotoğraftan da Türkiye’de mebzul miktarda yok mu? Yani Türk parlamenterler, “Ben PKK’lıyım” diyen yahut “Ben PKK’lı değilim” diyemeyenlerle el ele kol kola değiller mi ve Türkiye Cumhuriyeti belediye ambulansları PKK militanlarını hastane ve morglara, cenazelerini de, “Şehidimiz!” diyerek mezarlıklara taşımıyorlar mı?
Böyle devlet olunur mu?
İsrail, “Terörist” dediği Hizbullah, ABD terörist dediği El Kaide üyesini parlamentolarına sokar mı?
Biz, PKK şehirlerinizde dernek kuruyor, dükkân tezgâh açıyor diye Avrupa’ya kızıyoruz sonra tutuyor kendi ülkemizde PKK mensuplarına şehirlerimizi teslim ediyor, yani onları Belediye Meclis üyesi, Belediye Başkanı yapıyoruz. Karayılan gitse Paris’e belediye başkanı, Öcalan hapisten kaçsa ABD’de vekil olsa, millet o zaman, “Tamam, bu Batı’nın yeni bir haçlı seferidir” deyip AB ve ABD ile ipleri tamamen koparmaz mı? İyi de, Öcalan ve Karayılan değilse bile Öcalan ve Karayılan gibi düşünenler Türkiye’de vekil ve belediye başkanı değiller mi? Biri bir kötülüğün başı ise öteki de beli, kuyruğu sayılmaz mı? Bir kötülüğün başını okşamak vatana ihanet ve Haçlı seferi de, ensesi ve beline makam-mevkii vermek ve kuyruğunu sevmek, fazilet mi?
Türkiye’nin PKK’ya verdiği destek bu kadar açık ve sonuçları bakımından böylesine vahimken şimdilerde bir, hatta birkaç adım daha ötesi için plânlar yapılıyor, yani, Türkiye “eyaletlere bölünme” tehlikesi ile burun buruna gelmiş bulunuyor.
Diyelim ki bugün için benzer bir şey komşu bir ülkede yapılsa, mesela Atina bir ilçesini PKK’lılara teslim etse, o ilçenin bütün gelirlerini bölücülere verse, o ilçede eğitim dili Kürtçe olsa, bizler yani Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları olarak, Türkiye Cumhuriyeti devleti olarak böyle bir Yunanistan için ne düşünürüz? İyi de bugün benzer bir şeyi Türkiye’yi yönetenler Türkiye’de hayata geçirmek için kolları sıvadılar ve biz işte onun için “Türkiye PKK’yı destekliyor!” deme noktasına geldik.
Dememiz o ki, iki adet Türkiye Cumhuriyeti olsa, şu haliyle öteki Türkiye Cumhuriyeti bizim şu an üzerinde yaşadığımız Türkiye Cumhuriyeti’ne önce, “PKK’ya yardım ve yataklık yaptığı” için çok ağır bir nota verip sonra da savaş açsa, hiç kimse o Türkiye Cumhuriyeti’ni haksız bir savaşı başlatmakla suçlayamaz.
Her şeyin çok iyiye gittiğine dair söz ve yazıların gırla gittiği bir zeminde biz toplumun geneli ile ters düşme pahasına acı şeyler söylüyoruz. “Koronun dışında kalmak hoş bir şey değil” dedikten sonra, geleceğin bizi doğrulamaması millete hiçbir zarar vermez, hatırlatmasını yapıyor, lâkin diyor, soruyoruz:
“- Haklı ve doğru biz isek, bugün susmanın vebal ve faturası yarın çok ağır olmaz mı?”