Türkiye nefes aldı
Bir:
Dün gece aldığı netice, tartışılmaz şekilde AKP için sonun resmi başlangıcı; net.
Elini sallasan hırsıza, oy çalmaya ayarlı plakasız araca, aslen seçmen olmayan seçmen kılığına girmiş Suriyelilere, seçimin hazırlığı, güven içinde yapılıp, sonuçlandırılmasından sorumlu bütün resmi kurumların AKP’den yana pozitif ayrımcılığına RAĞMEN alınan ya da alınamayan demeli belki bu sonuç bile Türkiye’nin “oh” çekmesine, hanidir dediğimiz o “nefes alma” alanını yaratmasına yetti. Ama bu derin bir nefes mi, ihtiyaç duyduğumuz oksijeni ciğerlerimize depolayabilir mi?
Güç!
Dolayısıyla önümüzdeki maçlara bakmak durumundayız!
7 Haziran 2015 seçim sonuçlarıyla ilgili olarak yapılabilecek en kolay ve gerçekçi yorum; oluşan bu tablonun “sürdürülebilir” olmadığıdır herhalde.
“Bu koşullarda” -kastettiğim seçim sonuçlarından ziyade kartları dağıtma makamında oturan zatın varlığını gerilim stratejisine endekslemiş olması- nasıl bir hükümet yapısı oluşursa oluşsun, belli ki Türkiye -hadi erken seçim deyip kimseyi ürkütmeyelim ama- “yeni gelişmelere” gebe!
* * *
İki:
Denize düşenin yılana sarılabileceği kulağına küpe edilmiş/bu hali içselleştirmiş bir toplum olsak dahi bu tablo sarsmalı bizi;
Nasıl bir “korku” dur ki seçmeni, etnik kimliğinden, ideolojik eğiliminden, rejime dair tercihinden bağımsız olarak bir caninin, kendi evlatlarının katili olan, yıllarca nefret kustuğu, sorsan idamını talep ettiği Abdullah Öcalan’ın kucağına itebildi. HDP tam da o yerdir çünkü; Öcalan’ın kucağı!
Bu sonuç; yani bu ülkenin insanlarının sırf/sadece “Seni Başkan yaptırmayacağız” cümlesinin büyüsüyle, evlatlarını katleden, vatan topraklarından pay isteyen zihniyete siyasi meşruiyet kazandırmanın maşasına dönüşmesi, Erdoğan’ın yapabileceklerine dair oluşan derin kaygının; her gün biraz daha yükselen ses tonunun, artan tehditvari ifadelerinin, sıklaşan “eyyyyy”lerinin faturası!
Öyle olduğu içindir ki, o avazı çıktığı kadar bağırmaları AKP’nin oyuna da kuş kondurmayı başaramadı!
* * *
Üç:
Demek ki mümkün!
Düne kadar muhalefette olan, bugünden itibaren iktidarın olası ortak adayı konumundaki siyasi partiler, önce çuvaldızı kendilerine batırıp -yüzde 99 oranında Müslüman olan toplumun yüzde 40 oranında hırsızlığa onay verebildiğini düşününce- bu garip(!) toplumsal yapıya nüfuz edebilecek, -kim bilir belki de sosyal psikologlar rehberliğinde- yeni bir siyaset dili ve üslubu geliştirdiği takdirde, işten bile değil AKP’nin tarihe gömülmesi.
* * *
Dört:
AKP kaybetti.
CHP kaybetti.
HDP -yazık ki- kendisini “bu seçimin kazananı” olarak konumlandırmayı becerdi.
MHP’ye gelince;
Mesela İzmir’deki, mesela Kayseri’deki belirgin oy artışlarına bakarak denilebilir ki, hem AKP hem de CHP seçmeninin “ikinci partisi” yani “alternatif parti” olduğu gerçeğini bir kere daha tescilledi.
Bu “merkez” de genişlemeye dönük bir stratejiyle, MHP, olası bir erken seçimin birinci partisi olabilir Türkiye’de...
Sürpriz sayılmaz!