Türkiye, Mısır; Erdoğan, Mübarek olmak istiyor

Türkiye’de son günlerde, tezgâhlanan gündemler, ne hikmetse herkesin aynı kareden aynı pencere ve açıdan olayları görmesinin istendiği izlenimi yarattı bende. Ama Ankara’da cereyan eden olaylar ve Başbakan Erdoğan ve yandaşlarının açıklamaları bir başka ülkede yaşananlara çok benziyor. Bilin bakalım neresi ve kim?
Evet, sevgili okurum, Türkiye hızla Mısır’a, AKP ve başındaki Tayyip Erdoğan da Hüsnü Mübarek’e. Yanlış anlamayın, Erdoğan’ın geçmişi Hüsnü Mübarek ile taban tabana zıt. Biri asker öteki dinci orijinli. Mısır ile Türkiye de farklı iki ülke. Ama benzerlik, oynanmak istenen oyun ve ülkeyi ve vatandaşlarını yönetme şekli.
Uzun süredir Başbakan Türkiye’deki parlamenter sistemi tamamen başkanlık sistemine çevirmek istediğini saklamıyor. Geçenlerde gene tekrarladı. Bundaki amacı birazdan açıklayacağım. Erdoğan’a Türkiye’deki liderlik yetmiyor. İslam âlemi de kendisini halife ilan etmeyeceğine göre oynamak istediği rol, Mübarek ve Mısır rolü.
Hatırlayın, İslam âleminde Mısır’a danışılmadan yapılan hiçbir şey yok. Ya da yoktu. Şu anda AKP ve Erdoğan ile ekibinin her olaya nane olmasının da altında bu yatıyor. Filistin’e, Lübnan’a, Suriye’ye, Irak, İran ve Arap yarımadasındaki ülkeler arası sorunlara mutlaka burnunu sokuyorlar. Ha derseniz ki sonuç alıyorlar mı? Yok. Allaha şükür yalnızca uyanık Araplar Türkiye’nin parçalanmasında ampul iktidarını kullanıyorlar o kadar.
Mısır ve Hüsnü Mübarek olmanın da birinci şartı, ülkende halkına baskı rejimi uygulayacaksın; demokrasi, özgürlük derken bir yandan o sözünü ettiğin hak hukuk ve özgürlükleri ortadan kaldıracaksın. Aynı Hüsnü Mübarek’in ülkesinde yaptığı gibi.
İşte bunun için tek adam yönetimine ihtiyaç var. Yani başkanlık sistemine. Ama İslam ülkelerinde demokratik yoldan böyle bir şey olamaz. Ancak darbe veya diktatörlükle bu hedefe ulaşabilir sonra da ya öldürülür veya devrilirsiniz. Saddam, Esat, Nasır, Enver Sedat ya da Hüsnü Mübarek, İslam âlemindeki örnekler. Oradan emekli olup torun büyütmek nasip olmadı şimdiye kadar kimseye.
Gelelim neden Türkiye’de başkanlık sistemi olamayacağına.Daha önce de yazmıştım. Başkanlık sistemi için onu denetleyecek sağlam bir alt yapıya sahip olmak gerekir. Adalet, yürütmeden yani başkanlık makamından bağımsız olmak zorunda. Aynı durum yasama için de geçerli. Parti liderlerinin diktası altında olmayan ve yürütmeyi denetleyebilen bir yasama organına sahip olmak gerek.
Peki, Türkiye’nin elinde ne var? Birincisi siyasî partilerde genel başkan sultası var, demokrasi yok. Halk milletvekilini değil, partiyi seçebiliyor, parti liderine göre oy veriyor. Parti lideri de halk adına milletvekili listesi hazırlıyor. Tam tek adam uygulaması. Bu siyasette demokrasi olmadığını gösteriyor.
Ülkede yürütmeyi denetlemesi beklenen ikinci organ yargı, ama şu anda görüldüğü gibi hükümetin elinde oyuncak. Ne yasalar adam gibi uygulanıyor ne de adalet âdil dağıtılıyor. Denetimin bir bacağı sakat. İkinci bacak olan parlamentoda, Meclis başkanını Başbakan atıyorsa bu yasama organı da denetleme görevi yapamaz. Bu üçüncü bacak da sakat.
O zaman ortaya çıkan ve Tayyip Erdoğan’ın istediği sistem tek adam yönetimi yani demokrasilerde başkanlık denilen ama İslam ülkelerinde diktatörlük olan sistem. Aynı Saddam Hüseyin’in, Enver Sedat’ın, Hafız Esat’ın olduğu gibi bir sistem.
Şimdilerde Türkiye hızla bu ülkelere benzemeye başladı. Adalet kontrol altında, yasama kontrol altında, diktatörleri korumakla görevli bir polis ordusu. Muhalefet yok, olanı da göstermelik ve yeraltına inmiş durumda. Yani hesap soracak kimsenin olmadığı bir sistem.
İşte Tayyip Erdoğan’ın özlemini çektiği sistem bu. İnşallah sonu da Saddam, Esat ve Sedat olmaz.

Yazarın Diğer Yazıları