“Türkiye Medyası” Harikalar Diyarında

Dün tam bir psikolojik operasyona sahne oldu Türkiye; gazeteler, Öcalan’a söylemediklerini söyletip “silahlara veda edildiği” algısı yaratmaya çalıştılar manşetleri aracılığıyla... Öcalan’ın “nihai hedef” ten vazgeçmediklerine dönük sözlerini ise duymazdan geldiler.

Onlara göre, Diyarbakır’da “Nevruz” alet edilerek girişilen kalkışma günü “olaysız”, “kazasız”, “belasız” sona erdi!
Onlara göre, terör örgütünün, Türkiye Cumhuriyeti toprakları üzerinde kurmayı hayal ettiği “Kürdistan” ın sembolleri “paçavra” değil, “bayrak”tı!
Onlara göre, Abdullah Öcalan “bebek katili” değil “siyasetçi”, “barışın mimarı”, “İmralı sakini”, “sağduyunun adresi” ve hatta “İkinci Cumhuriyet’in kurucusu”, “İkinci Kurtuluş Savaşı’nın başkomutanı”ydı!
Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi’nden yazmıyorum bu yazıyı;
“Ruh” yahut “akıl” hastalarıyla yaptığım görüşmelerde edindiğim izlenimler değil, tam tersine bu ülkenin “akil takımı”nın kaleminden çıkanlar paylaştıklarım!


“APOS” Tapınağı Şövalyeleri


“Onlar” kim mi;
Apos Tapınağı Şövalyeleri!
APOS;
Nihat Genç’in ifadesiyle “AKP’nin mitolojik tanrısı gibi takdim ettiği” Abdullah Öcalan!
Bağlar’daki o meydan da, bundan böyle her 21 Mart’ta dev sunaklar kurup, “kanla beslenen” APOS’a -bakalım daha başka neleri- kurban edecekleri bir tür açık hava tapınağı haline geldi!
Bir tür kıble!
Ve bugün sahip olduğumuz ne varsa; “barış”, “huzur”, “mutluluk”, “umut” tümünü;
Gözleriyle görmedikleri, kulaklarıyla işitmedikleri, dokunmadıkları, halihazırda var mı - yok mu olduğuna dair tek veri “elçi”lerinin söyledikleri olan APOS’un yarattığına inandılar bir kere...
Kimi dua etti... Kimi önünde saygıyla eğildi... Kimi selam gönderdi...
Abartmıyorum, buyrun kendiniz okuyun:
* “Öcalan, milyonları ekrana kilitledi, heyecanlandırdı; asıl önemlisi güven verdi. (...) Dün ülkemizde yeni bir dönem başlamıştır; hepimize hayırlı olsun, kutlu olsun; bu süreci yaratanların ve yaşatacakların hepsine selam olsun!”
Tarhan Erdem, Radikal
* “Öcalan, resmen Bijî Türkiye
dedi. Allah aşkına söyleyin, daha ne desin?”
Eyüp Can, Radikal
* “Öcalan Türkiye’nin en deneyimli siyasetçilerinden biri. Devletin reflekslerini iyi tanıyor. Çirkin dedikoduların aksine kendi özgürlüğüne kavuşsun diye ’azgelişmiş’bir barış sürecine destek vermiyor. Ölümü göze almış, en büyük, uzun ve güçlü Kürt silahlı ayaklanmasını başlatmış birinin sırf kendi bekası için adım atacağını düşünmek abesle iştigaldir. Öcalan can alan bir örgütü yönetmiştir, doğru. Ama demokratik bir barış geleceğini bilse gözünü kırpmadan canını verecek nitelikte bir idealisttir.”
Koray Çalışkan, Radikal
* “Türkiye, bir süre öncesine kadar adını bile telaffuz etmek suç kapsamına giren, ‘bebek katili olarak’ tasnif edilmiş Öcalan’ın, düne kadar yasaklı olan dil Kürtçe’yle ‘kurucu ve meşru bir siyasetçi’ olarak meydana çıktığını gördü.”
Ali Bayramoğlu, Yeni Şafak
* “Öcalan düne kadar ‘bebek katiliydi’, şimdi ise ‘barışın mimarı’...”
Mustafa Ünal, Zaman
* “Barış arayış sürecini bu noktaya taşıyanları alkışlamalı ve onlara teşekkür etmeliyiz.”
Mehmet Barlas, Sabah
* “Tüm Türkiye (...) kısa bir süre önce ‘terörist başı’ diye tanımladığı Öcalan’ın Kürtlerin kahramanı olduğunu tüm televizyonlardan izledi.”
Nuray Mert, BirGün
* “Öcalan’ın mesajıyla birlikte, Türkiye ve bölgede başka bir bilinç dönemine girildiğini söyleyebiliriz. Kürtler çok ağır baskılar gördüler, inkar ve imha edilmek istendiler. (...) Helal olsun onlara. Türkiye’nin kendine gelmesine, inkarcı rejimin değişmesine sağlam bir harç oldular...”
Oral Çalışlar, Taraf
* “Bence Öcalan, bu süreçte gösterdiği olgunluk ve liderlik vasfıyla hangi satır arası okunursa okunsun olumluluk akan, hiçbir falsosu olmayan bir açıklamayı çok zor şartlar altında ve çok kritik bir zamanda yaparak bu ülkenin geleceği için sağlam bir adım attı.”
Serdar Turgut, Habertürk
* “Alana yaklaşırken Kürtçe marşlar, “Biz Apo’ya söz verdik/ bu yolda dönüş yok bize” diye haykırıyor.
Görevlilerin formalarında da, kürsünün üzerinde de yine Kürtçe “Başkan Apo’ya özgürlük” yazıyor.
Öcalan orada:
Resmiyle, görüntüsüyle, sesiyle, posteriyle ve en önemlisi mesajıyla...”
Can Dündar Milliyet
* “Nevruz, Öcalan’ın Kürt siyasi hareketinin belirleyici lideri olduğunu bütün çıplaklığıyla hem Türk kamuoyuna hem de dünyaya tescil etmiş oldu.”
Sedat Ergin, Hürriyet
Zafer sarhoşluğu başa bela... Arada Erdoğan’ın pek hoşlanmayacağını tahmin ettiğim “açık etmeler” de oldu tabii:
“Bu durum başlı başına önemli bir gelişmeyi gösteriyor; Öcalan’ın siyasi bir lider olarak önünün açılması anlamına geliyor. Bu cesur adımı kuşkusuz Başbakan Erdoğan attı. Bu aynı zamanda Erdoğan ve Öcalan arasındaki stratejik bir dayanışmayı yansıtıyor.”
Kurtuluş Tayiz, Taraf
Biri yer biri bakar kıyamet ondan kopar... Bir taraf Öcalan’ı yere göğe koyamazken, diğer tarafın Erdoğan faktörünü yok sayması ayıp olurdu. Star’dan Orhan Miroğlu “kıyamet” koparabilecek bu durumu “dengeleyip” Erdoğan’ı Nobel’e aday gösterdi:
“Şimdi düşüncelerimiz, inançlarımız ne kadar farklı olursa olsun, bu güce saygı duymanın ve bu gücü temsil eden lider olan Erdoğan’a dünyanın en prestijli ödülü olan Nobel Barış Ödülü’nü talep etmenin zamanıdır.”


Ne içtiği tam olarak kavranamayanlar


Anladığınız üzere, kim ne yazmış daha anlaşılır olsun diye kategorilere ayırmayı tercih ettim. Bu grupta “halüsinasyon” gördüğünden şüphelendiklerim var:
* “Sadece Diyarbakır meydanındakilerin değil bütün insanların yüzünde ne zafer duygusu ne de yenilgi ifadesi vardı. Doğru olanı bulmak ve doğru olanı yapmanın huzuru vardı sadece.” Mustafa Karaalioğlu, Star
* “Öcalan’ın yaptığı çağrı, tam olarak PKK’ya silahlı mücadeleye son verme çağrısıdır. (...) ‘Kürdistan’ sözcüğü mektupta bir kez, o da Anadolu gibi coğrafi bir deyim olarak geçmektedir, siyasi bir varlık olarak değil.”
Murat Yetkin, Radikal
* “35 yıllık acı ortadayken, Öcalan’ın tarif ettiği o noktadan, siyaset ve fikirlerin konuşacağı yeni bir yolun başına ulaşabilmek, ancak büyük bir helalleşmeyle mümkün olabilir.”
Deniz Zeyrek, Radikal
* “Öcalan’ın sözleri, beklentilerin çok üzerindeydi.(...) Hiç kimse bu sözleri taktik hesaplara indirgeyemez.”
Mümtaz’er Türköne, Zaman
* “Önce silahlar susacak, ardından PKK’nın silahlı güçleri Türkiye dışına çıkacak, sonra da silahlı mücadele bir daha başlamamak üzere sona erecek. Sıralama bu. Bu çağrı Diyarbakır’dan yapıldı. Muhatabı Türkiye Büyük
Millet Meclisi. Acaba Meclis,
Diyarbakır’dan uzatılan bu barış elini ne yapacak?”
İsmet Berkan, Hürriyet
* “Türklerin ve Kürtlerin barışı yeniden inşası başlamış durumda ve bunu kimse engelleyebileceğe benzemiyor.”
Ruşen Çakır, Vatan
Diyarbakır’da olandan bu sonuçları çıkarabildiklerine göre kesin birileri “ilaç” kattı bu arkadaşların gazozlarına;
Başka türlü ulaşılamaz herhalde bu kafaya!


Çakma Polyannalar


Bu arkadaşlar da günün -en iyi niyetli bakış açısıyla tanımlamak gerekirse- safları (veya saf ayağına yatanları):
* “Gün içindeki törenler, çoktan beri ilk defa olaysız ve korkusuz bir hava içinde kutlandı. İnşallah devamı da hep öyle olur.”
Altan Öymen, Radikal
* “Eylemsizlik kararı, çatışmasızlık ortamının ilanıyla birlikte Güneydoğu sakin bir döneme girecek.. Yani bu yıl ’eyvah karlar erimeye başladı’cümlesini sarf etmeyeceğiz.. Hal böyle olunca PKK gündemin ilk sırasından düşecek.. Bu düşüş ülke üzerinde yarattığı stresi de azaltacak.. Çocukları askerde olan analar-babalar daha rahat uyuyacak..”
Mehmet Tezkan, Milliyet


Doktor ‘kendi haline bırakın’ dedi


Geldik en eğlenceli gruba. Onlar bütün çarelerin tükendiği noktadalar; amiyane tabirle “doktor kendi haline bırak dedi” diye tasvir edilir ya... İşte öyle bir şey halleri... Nirvana’ya ulaşmışlar bir kere, indir indirebilirsen yere:
* “Çok şükür! Asker olup yelek giyenler, sevinsin bugün! Sevdiğine hasretlik çeken suna gelinler sevinsin bugün! Davulların zurnaların bastıramadığı endişeleriyle beraber, kınalı kuzularını ‘en büyük asker’ edenler sevinsin bugün! İster dağ ister asker yolu gözleyenler, sevinsin bugün!
Evlâdının şehitlik makâmının, bu dünyadan bağımsız ve bâki olduğunu
bilen analar, sevinsin bugün!.. Selamun Aleyküm, Silav, Parev, Şalom, Merhaba!”
Hilal Kaplan, Yeni Şafak
* “Bahar hiç bu kadar güzel gelmemişti bu ülkeye. Newroz hiç bu kadar anlamlı olmamıştı. Bugün büyük bir gün yaşıyoruz. Diyarbakır’daki meydandan dalga dalga umut ve sevinç yayılıyor bütün Türkiye’ye. (...) Gördünüz işte; korkacak, kaygılanacak bir şey yok. Gizli anlaşma yok! Gizli pazarlık yok! Özerklik yok! Federasyon yok! Bölünme yok! Statü yok!”
Gülay Göktürk, Bugün
* “Bir anda barış çiçekleri açıverdi. Yepyeni umutlara merhaba diyoruz. Böyle bir noktaya gelinmesini sağlayan, bunun için risk alan, basiret gösteren herkese teşekkürler”
Nazlı Ilıcak, Sabah
* “Acıyla ve kanla yoğurulmuş bu topraklarda nihayet gün ışıyor.
Güneş siyasette de doğudan doğuyor. Türkiye için büyük adım.
Heyecan verici, tarihi bir başlangıç. Gerisi de böyle gelirse “milat”
olacaktır.”
Güneri Cıvaoğlu, Milliyet


Madalyonun öteki yüzü


Ve geldik zurnanın zırt dediği yere. İşte bunlar da kendi kendilerini yalanladıkları, “barış” tezini, “üniter yapıya zarar gelmeyecek” vaatlerini kendi elleriyle çürüttükleri; kendi kendilerini yalanladıkları satır araları:
* “Abdullah Öcalan, ‘bağımsız Kürdistan’a ya da ‘ulus-devlet formatında’ bir ‘Kürt ulus-devleti’ne kapıları kapayan açıklamasında, dikkatle okunduğu ve değerlendirildiğinde bir ‘Türk ulus-devleti’ne de ‘itirazı’nı açıklıyor (...) Abdullah Öcalan’ın açıklamasında, günlerdir beklenen ama açıklamada yer almayan bir husus ya da hususlar var mıydı? (...) ‘Sürekli ateşkes’ ve ‘çatışmasızlık’ sözcüklerini bir kez bile telaffuz etmedi.”
Cengiz Çandar, Radikal
* “Diyarbakır’ın Newroz Meydanı’nda hem ‘Savaşa da hazırız, barışa da’ pankartı açılmıştı hem de ‘Heta ku serok azad nebe aşiti şaşitiye-Başkanın özgür olmadığı bir barış yanlıştır’ pankartı. BDP vekilleri henüz alana gelmeden Amed Halk İnisiyatifi’nden şehir gerillaları sahneye çıktı ve uzun bir konuşma yaptı. Konuşmanın çarpıcı cümlesi şuydu: “Kürdistan’dan çekilmek diye bir şey yoktur. Kürdistan bizim toprağımızdır.
(...)
Öcalan’ın, Türkiye halkına seslendiği bu mektupta anayasadaki vatandaşlık tanımından, anadilde eğitimden, yerel yönetimlerin güçlendirilmesinden yahut KCK tutuklularının salıverilmesinden söz etmemesi bu adımları düşünmediği ya da planlamadığı anlamına gelmiyor.”
Ezgi Başaran, Radikal
* “Öcalan’ın ikna olduğu barış, bir ‘Osmanlı barışı’. Ulus devletin Cumhuriyet dönemi deneyimini reddeden, çok dilli, çok etnisiteli, çok kimlikli bir ‘Osmanlı barışı’.”
İhsan Dağı, Zaman
* “Diyarbakır’da okunan Öcalan mesajı, sanki ana gövdesi ile Davutoğlu’nun kaleminden çıkmış gibiydi.”
Ahmet Taşgetiren, Bugün
* “Bu vizyon Osmanlıcı bir vizyondur ve stratejik derinlikle uyumludur.”
Emre Aköz, Sabah
* “Özetle (...) İslam’da birliğini oluşturmuş, neo-Osmanlı tarzı federasyon arzusunu dile getiriyor.”
Muharrem Sarıkaya, Habertürk
Demek ki, size gösterdikleri havuca kanıp da o tavşan deliğine girerseniz başınızı çıkardığınızda kendinizi bulacağınız yer “harikalar diyarı” değil esamenizin okunmayacağı bir “Neo-Osmanlı” sultanlığı...
“Parya”lığa razıysanız, yolunuz açık olsun...
Yalnız size kötü bir haberim var:
Suriye’de ülkenin en saygın din adamlarından birinin Sünni El Buti’nin Sünni “isyankarlar” tarafından üstelik de camide katledildiğini düşününce;
Eğer bunca kepazeliğe, canınız vatana feda edemeyeceğiniz kadar tatlı diye katlanıyorsanız; galiba “millet” çatısından çıkıp “ümmet” çatısına girdiğinizde, Davutoğlu’nun ve Apos’un buyurduğu “İslam Birliği” çerçevesinde de pek güvende olamayacaksınız!

Yazarın Diğer Yazıları