Türkiye İsrail'den su satın alacak!

“Türkiye İsrail’e su satacak!” masalları dinleyerek büyüyen bizler “İçtiği suyu İsrail’den satın almak zorunda kalacak!” duruma düşmek üzereyiz.
Böyle bir korkuya nereden kapıldın derseniz, “Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu’nun söylediği akıl almaz şeylerden” deriz..
Çünkü o diyor ki:
“- Küresel ısınma Türkiye’yi tehdit etmiyor. Tedbirleri aldıktan sonra her şeyin çözümü var. Türkiye’de ihtiyacımızın on katı su var!”
İşte bu sözler Türk insanını bir yudum su için İsrail’e muhtaç etmenin yollarına kırmızı halılar döşeyen sözler. Eroğlu’nun sözlerine bakacak olursak “Türkiye su zengini!” hatta, “İhtiyacımızdan on kat fazla” olduğuna göre, “Su zengini” demek bile kesmez, “Türk insanı su bankeri, su mülti milyarderi!”

Peki işin hakikati ne?
DSİ Genel Müdürlüğü yani sayın Eroğlu’nun Çevre ve Orman Bakanı olmadan önce Genel Müdürlüğü’nü yaptığı kurumun resmî bilgilerine göre, “Bir ülkenin su zengini sayılabilmesi için, kişi başına düşen yıllık su miktarının 10.000 m3 olması” gerekiyor! Peki Türkiye’de “kullanılabilir su miktarı” kişi başına ne kadar?
Bunu da isterseniz Bakan Eroğlu’nun Genel Müdürlüğü’nü yaptığı DSİ kaynaklarından aktaralım:
“- Sadece 1430 m3!”
İyi de, “su zengini sayılabilmek için!” kişi başına düşen yıllık su miktarı 10 bin m3 olması gerekirken ve bu miktar Türkiye’de 1430 m3 iken ve Türk insanı bu su miktarı ile, kişi başına 2020 m3 kullanılabilir suyu olan Irak’ın bile gerisindeyken, Veysel Eroğlu niçin, “Türkiye’de ihtiyacın on katı su var!” diye esti, gürledi!
Niçin olacak, AKP Türkiye’nin akarsularını satacak da ondan..
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı bu yöndeki çalışmalara önceki hükümet döneminde başladı ve bir hayli de mesafe aldı. “Akarsu ve göletlerin kullanım hakkının 49 yılı geçmeyecek şekilde özel sektöre satılması” odaklı çalışma kapsamında Kızılırmak var, Fırat var, Dicle var.
Biliyorsunuz bir önceki bakanlıkta DSİ Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’na bağlı ve Veysel Eroğlu da DSİ Genel Müdürüydü. Türk akarsularının “özel sektöre” satılmasının altyapı çalışmalarını yapan da Veysel Eroğlu idi. Şimdi o Çevre ve Orman Bakanı oldu, DSİ de kendisine bağlandı.
Nasıl işse, bütün dünyanın etkilendiği “Küresel ısınmadan” Eroğlu’na göre Türkiye etkilenmiyor. Ve dünyada 10 bin m3 su kullananlar bile “Eyvah susuzum!” derken, 1230 m3’lük suyla kıt kanaat yaşayan Türk insanına Bakan Eroğlu, “Sen su zenginisin, senin suyun ihtiyacından on kat fazla!” diyebiliyor.
Çünkü Eroğlu bugün bunları demezse yarın öbür gün Kızılırmak, Dicle ve Fırat’ın sularını 49 yıllığına, müşterisi İsrail olacak bir ihale açtığında bu millet, “Ben burada susuzluktan kırılırken sen benim suyumu İsrail’e nasıl satarsın!” diyecek..
Yani Eroğlu o günler için bugünden kamuoyu oluşturuyor. Ne diyordu AB?
“-GAP sularının paylaşımında İsrail’in de söz hakkı olsun!” İşte gidişat oraya doğru.
“Sivil anayasa” falan deniyor ya, işin içinde bütün bunlar var, yapılacağı söylenen yeni anayasada, mevcut anayasanın 43’üncü maddesine dokunulduğunu görürseniz, biliniz ki, bu, işte Türk insanına kendi göllerinin, kendi akarsularının suyunu İsrail’den satın aldırmak için bir tuzak, bir tezgâh.. Hikâye 1995’te başlıyor.. 1995’in 1 Ocak’ında Türkiye, Dünya Ticaret Örgütü ile bir anlaşma yaptı.
Dünya Ticaret Örgütü demek, “Global güçlerin” kendi dışındakilerin her türlü mal ve hizmetlerine el koymak için, milli unsurların elini kolunu bağlayan örgütlerden bir örgüt demek.
İşte 1995’te Ankara’dakiler bu örgütle kısa adı “GATS” olan bir “Hizmet Ticareti Genel Anlaşması” imzaladı. Anlaşmaya göre Türkiye ’Eğitim, sağlık, çevre temizliği, kanalizasyon, kamu taşımacılığı, haberleşme, elektrik ve su’hizmet ve kaynaklarının “özel sektöre devredilmeyi” taahhüt etti.
Siz buradaki “özel sektör” ifadesinden “global güçler” anlamını çıkarabilirsiniz. Nitekim Telekom’undan Tüpraş’ına kadar her şey öyle gelişti, sıra “su” ya geldi. Devletin arşivleri, “2030 yılında nüfusu 80 milyona ulaşacak olan Türkiye, kişi başına düşen 1100 m3 kullanılabilir su miktarıyla, su sıkıntısı çeken bir ülke durumuna gelecektir” derken, Devletin bu işlerden sorumlu Bakanı tutar, “Bizim su sıkıntımız yok, Türk insanının elindeki su, ihtiyacının on katı!” derse...
Biz de buraya, “Türkiye İsrail’den su satın alacak. Hem de Dicle’nin, Fırat’ın Kızılırmak’ın sularını!” notunu düşer; olacakları beklemeye başlarız.

Yazarın Diğer Yazıları