Türkiye işgal altında değil mi?
Türkiye’den dönüşümden sonraki ikinci yazım bu. Bir süredir yazayım mı, yazmayayım mı karar veremiyordum, oysa sizin de bildiğiniz bir konuydu yazacaklarım. Benim elimi bağlayan yazacaklarımın sizleri üzebilme olasılığı, belki de kendinizi saldırı altında hissedecektiniz. Ama samimi ve yürekten söylüyorum gördüğüm gerçekleri yazmak zorundaydım. Ve bu niyetle kâğıda döktüm.
Sevgili okurlarım, kabul etmek istemediğiniz ya da kabul etmesi zor olan bir gerçeği dillendirmek istiyorum. Bu gerçek “Türkiye fiilen işgal altında” fikri. Aslında bir ülkenin işgal altında olduğu nasıl anlaşılır bu bilinen bir şey. Ülkenin işgal altında olduğunu kanıtlayan belli göstergeler vardır. Onları dillendirmek gerek.
İşgal altındaki bir devletin iç ve dış politikaları güdümlüdür. Şimdi gözlerinizi yumun ve elinizi vicdanınıza koyarak bir düşünün. Irak politikası, Kafkaslar, Ortadoğu politikaları, Ege, Kıbrıs gibi ana sorunlarda bağımsız bir yol izleyebiliyor muyuz? Türkiye’nin iç ve dış politikaları bağımsız mıdır? Cevabı siz de gayet açık biliyorsunuz.
İşgal altındaki bir devletin ekonomisini, kendi ekonomik koşulları değil, iç ve dış güçler belirler. Hangi malların satılacağına, hangi tür sanayinin kurulacağına hangi üretimin gerçekleşeceğine dış güçler karar verir. Bankalarınız yabancıların elinde, ülke güvenliğindeki önemli etken haberleşme sistemleri sizin değilse, siz Türkiye’nin milli ekonomisi olduğuna hâlâ inanabiliyor musunuz?
İşgal altındaki bir ülkenin toprakları kurum ve kuruluşları millilik özelliğini yitirir. Bizim topraklarımızı, bankalarımızı, kurum ve kuruluşlarımızı satmadılar mı? Milli sınırlarımız konusunda ne kadar söz hakkımız var?
İşgal altındaki devletlerin kendi yasaları olmaz. Adalet mekanizması sürekli manipüle edilir. Kendisini işgal eden ülkelerin yasa ve hukuku ile hukuki usulleri yürürlüktedir. O adalet, ülkesini sevenleri milletin bütünlüğünü savunanları, terörle mücadele edenleri yargılıyorsa bunda bir tuhaflık yok mu? Çok özür dilerim ama Türkiye’de adaletten umudunu kesenler nereye gider ve Türkiye hakkında nereden kararlar çıkarır dersiniz acaba?
Sınırlarınızı korumada başkalarına muhtaçsanız, askerinizin kanını akıtanları inine kadar takipte başkalarından izin almak zorundaysanız, yakaladığınız teröristi mahkûm etmede başkaları da karar mekanizmasıysa, siz kendinizi işgal altında hissetmiyor musunuz?
İşbaşındaki hükümetin yetkilileri, ülke ekonomik ve siyasi tehlike içindeyken günlerinin büyük bir kısmını yurtdışında geçiriyorlarsa, kendi yurttaşları, köylüsü, işçisi, askeri ile kavgalıysa bu politikacılar sizin mi haklarınızı korumak için iş başındadır, yoksa başkaları adına vekâleten mi ülkeyi yönetmektedir?
Ülke basını kendi çıkarları için vatandaşlarını satıyorsa, medya patronları dansöz gibi halktan görünüp kendi ihalelerine göre tavır alıyorsa, ülkenin önde giden televizyon istasyonları dünyada başka bir benzeri olmayan şekilde başka ülkelerin devlet radyo ve televizyonlarının yayınlarına kendi yayınları içinde yer veriyorsa ve bunu da övünerek anons ediyorsa, bu medya bağımsız mıdır?
Peki, o zaman hastalık bizde değil mi? Bağımsız olmayan bir ülkede bağımsızmışız gibi hareket eden bizler de tuhaf değil miyiz? Bizler bağımsız bir ülkenin vatandaşı olmadığımıza göre her şeyin faturası bizi işgal edenlere değil de bize çıkarılırken neden susarız, suçlu ben değilim beni bu duruma getirenlerdir diyemez miyiz?
Türkiye üzerinde Sevr’e göre planlar yapılırken, yeniden bir Mustafa Kemal beklemek suç mu?