Türkiye Gazeteciler Cemiyeti kimin örgütü!
Türkiye Gazeteciler Cemiyeti kimin örgütü!
Bekir Coşkun’a destek çıkmayan TGC’ye sert tepki:
“Acaba yazar La Fontaine bugün yaşasa idi, bu tavrı hangi hayvan hikayesi (fabl) ile anlatırdı?”
Geldiğim noktada sormaya başladım:
- Bu TGC kimin örgütü?
- Gazetecilerin mi yoksa hükümetin mi?
Cephenin gizli destekçisi
Cuma günü Bekir Coşkun Cumhuriyet’te yazdı:
“Ülkenin başbakanı bir yazar için ‘Kaleminden pislik damlıyor’ diyor... Arkasından yardımcısı ‘Ağzından lağım akıyor’ diye ekliyor... O kaleme törenle ‘Basın Özgürlüğü Ödülü’ veren TGC’den ses çıkmadı, çıkmıyor. Elin Reuters Ajansı’na düştü iş.”
Sevgili Coşkun bir yazı yazdı diye ortalık karışıyor; Başbakan başta olmak üzere AKP’liler ile yandaş medya ona karşı cephe saldırısı yürütüyor. Anlıyorum ki TGC başını kuma gömmüş.
Bu haliyle de cephenin gizli destekçisi olmuş.
Şimdi soruyorum:
- Bu TGC kimin örgütüdür?
- Gazetecilerin mi iktidardaki siyasetçilerin mi?
Geçenlerde TGC’yi aradım; birisi çıktı telefona; dedim ki:
“Hanımefendi söyleyin yöneticilere; biz gazeteci değil miyiz? Köşe yazım yüzünden yargılandım, TGC bu durumu görmezden geldi. Ama şimdi mahkeme 16 ay ceza da verdi. Yazıyorum; meslek örgütlerimiz duysunlar, tepki göstersinler istiyorum ama hiçbirisinin aldırdığı yok. Gazeteciler Cemiyeti yönetimi ben muhalif olduğum için mi sesini çıkartmıyor?
Ölümle tehdit edililyorum yine arayan soran yok. İlla da TGC’nin ilgilenmesi için yandaş medyadan birisi mi olmalı?”
Söylediklerimle kaldım. TGC yönetimi için benim sitemim vız geldi tırıs gitti.
Şimdi yeniden soruyorum:
- Bu TGC kimin örgütü?
- Gazetecilerin mi?
- İktidara güzelleme düzen yandaşların mı?
Casus gazeteciye ödül verdi
Bu TGC; Taraf isimli özel imalat gazetede, kurgulandığı belli olan dökümanları yayımlayan sözde gazeteciye ödül verdi. Böylece iktidarın işine gelen büyük bir operasyona psikolojik destek sağlanmış oldu. Kopya CD’leri gerçek gibi kabul eden TGC zihniyeti; James Bond havalarında gazetecilik yapanları kınayacağına onlara ödül veriyor.
Şimdi soruyorum:
- Bu TGC yönetimi ile hükümet arasında herhangi bir özel ilişki var mıdır?
- Bu yönetimin üyelerinden birilerinin iktidardan beklentileri mi bulunmaktadır?
- Yoksa bu TGC; Türkiye’de ileri demokrasi olduğunu düşünüyor da bizim gibi muhaliflere yargının ceza kesmesini normal mi buluyor?
Yoksa yoksa... Fikir özgürlüğünü sadece hükümeti desteklemek olarak mı tanımlıyor?
O yüzden Bekir Coşkun’a edilen hakaretler karşısında “Duymadım!” havalarına girdi?
Acaba yazar La Fontaine bugün yaşasa idi, bu TGC’nin tavrını hangi hayvan hikayesi (fabl) ile anlatırdı?
Rıza Zelyut / Güneş
İyi ki Atatürk yoktu...
Bir asker katıldı törene... O da sivil kamuflajlı... Zaten yakalayıp götürdüler...
*
Vali gelmedi...
İstanbul’a iktidardan kim gelse gece gündüz acele havaalanına karşılamaya koşuyor da, Atatürk’ün gelişinde Taksim’e kadar zahmet etmedi...
*
Cumhurbaşkanı yoktu...
Başbakan yoktu...
O, 19 Mayıs’ın adını taşıyan stadyuma da gelmedi... Adını eski Roma’dan alan “Arena” da özel tören düzenledi kendine...
*
“Müdür” düzeyinde katıldılar bu sene... “İl Gençlik Hizmetleri Müdürü” vardı... Neyse ki konuşmayı ambar memuru yapmadı...
*
CHP, illerde Atatürk anıtlarına çiçek bırakmak için izin istedi... Vermediler...
Müstahak... Yani siz 19 Mayıs günü Atatürk’e çiçek bırakmak için AKP’den izin mi istediniz?..
*
Bu sene kızlı oğlanlı danslı gösteriler de yapılmadı...
Bir yerde denediler; YURTKUR gecesinde oğlan kıza doğru iki adım atmıştı ki maazallah, Gençlik ve Spor Bakanı gördü... Eliyle “dur” işareti yaptı.. Arada tam 45 santim kalmıştı... Orkestra kesti... Zaten kız da kaçtı, paltosunu giymeye...
Bu gibi “dindar nesil” ile uygun olmayan gösteriler yerine yenileri konuldu bu yıl; bilek güreşi, erkekler arası judo, kızlar arası nakış işleme, masa topu, üç adım, birdirbir, okçuluk, gülle atma, yumurta müsabakası... Binicilik müsabakası vardı mesela... Ama at yoktu...
*
Resmi kutlamalar böyle olunca, insanlar çocuklarını ve bayraklarını alıp kendi başlarına çıkıp kutladılar 19 Mayıs’ı...
Her şeye rağmen...
Yasaklarla...
Sinsi ya da açık açık tüm engellere karşın... Örgütsüz, öndersiz, moralsiz oldukları halde...
Olsun... Sonuçta 19 Mayıs böyle kutlandı... İyi ki Atatürk yoktu...
Bekir Coşkun / Cumhuriyet
Anıtkabir ziyaretinin devlet ve hükümet başkanları tarafından ihmal edilmesi, saygılı ve hakşinas bir duruş olmamıştır.
Atatürk’e görünmemek için bahane yaratmak Atatürk’e bir şey kaybettirmez. Ama saygıda kusur işleyenlere halkı kaybettirir.
Güngör Mengi / Vatan
“Ayrışma günü”
Askeri geçitler artık dünyada kalmadı, 19 Mayıs da daha çok sivil bir anlayışla kutlansın derken, devletin uzak ve soğuk durduğu bir güne dönüştürülmemelidir.
19 Mayıs, Anadolu halkının, kurtuluşuna, ulus birliğine ve bağımsızlığına ulaşan ulusal kurtuluş mücadelesini başlattığı gündür.
Bu nedenle birlik içinde, ulusça kutlanmalıdır.
Ancak tanık olduğumuz kutlamalar, bir ayrışma günü olma yolunda ciddi işaretler taşıyordu.
19 Mayıs, her partinin, her gençlik derneğinin, her belediyenin, her valiliğin kendi siyasi görüşüne göre değişik şekillerde kutladığı bir ayrışma günü olmamalıdır.
Fikret Bila / Milliyet
Dün(önceki gün) bu ülkenin günlük gazetelerinde yine 200’e yakın “köşe yazısı” yazıldı ama 100’e yakın yazar 19 Mayıs Atatürk’ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı’nı kutlamaya ihtiyaç bile duymadı. Günün sorusunu o yazarlara siz sorar mısınız?
Mustafa Mutlu / Vatan
Resmen dalga geçiyorlar...
“Oh, aman ne güzel oldu, 19 Mayıs bayramı o militarist görüntüsünden kurtuldu, öğrenciler derslerinden olmuyor, kızların bacakları görünmüyor, bayram sivil bir ruhla kutlanıyor...”
Bazı saf yurttaşlar statlardaki kutlama yasağı sonrasında böyle düşündü kuşkusuz... Acaba onlar dünkü manzaradan sonra hâlâ aynı fikirdeler mi?
(...) Birçok yerde ikili tören yapıldı... Gençlik ve Spor Müdürü tek başına çelenk koydu... Ardından trişkadan Uzakdoğu spor gösterileri yapıldı. Tören bitti.
Belediye başkanları, parti temsilcileri, sivil toplum örgütleri bir saat arayla ayrı bir tören düzenlediler. Vali, kaymakam, garnizon komutanı gibi resmi yetkililer iki törene de katılmadı. TSK temsilcileri Atatürk’ün Samsun’a çıkışı ve doğum yıldönümünde hiçbir resmi törende yoktular.
Bütün bunların ne anlama geldiğini dün Kadıköy Belediye Başkanı Selami Öztürk’e sorduk: - 19 Mayıs, Atatürk’e saygısızlık ve onu küçümseme gösterisine dönüştü, resmen dalga geçiyorlar, dedi...
Hedefleri Cumhuriyetin temelindeki değerler... Hâlâ anlamayan var mı?
Melih Aşık / Milliyet
Abede’de bayram!
19 Mayıs’ı abede’de kutlayan 29 ekim doğumlu Cumhurbaşkanımız, san fransisko’ya gidip, silikon vadisi’ni gezecek, epıl, gugıl, tivitır ve feysbuk’u ziyaret ederek, gençlerimizin rüyasını gerçekleştirmiş olacak. Ki, daha önce, sitiv cabs hayranı olduğunu, oğlu Ahmet’in de sitiv’den çok etkilendiğini söylemişti. Först leydi mişel ise, bizim först leydi’yi, pirezident hüseyin’in büyüdüğü şikago’da gezdirecek, gençlik merkezinde hiphap konseri dinletip, yerli malı yurdun malı kapsamında, ilinoyi’de yetiştirilen bufalo’lardan pastırma ikram edecek.
Resmi programda yok ama, tahminim odur ki, niyork’taki yanki stadı’nda virjinya, mişigın, luyiziyana ve kuzey karolayna’lı gençlerin, davul-zurnayla halkoyunları gösterisini seyrettirebilirler Cumhurbaşkanımıza... Ditroit zeybeği, milvaki horonu, sinsinati halayı, solt leyk siti atabarı filan... Mizuri ve ohayo’lulara şiir okutup, föniks’lilerle yutah’lıları güreştirirlerse, şaşmam.
Kim bilir, belki de, rahmetli dona samır’ın cenaze törenine götürürler.
Veya, hazır gelmişken, Oregon’a geçirip, kendi adını taşıyan, roz gardın salonu’nda portlınd tireyıl bilezır’la los encılıs leykırs arasındaki birdirdir maçının başlama düdüğünü çaldırırlar.
Ya da ne bileyim... Ayova’lı hispanik gençler buluzz tarzında tıngırdatır, nivorliıns’lı afroamerikan gençler de, gesi bağlarında dolanıyorum’u söyler. Masaçusets’in gariban boston köyünde dokunan bünyan halısının hediye edilmesinden sonra, kentaki’li
kızların el açması fırayt mantı’sı yedirilip, siyetıl’da pişirilen sıtarbaks espıresosu içirildi miydi, okeydir gari.
Thanks god bi nevi.
Yoksa, başka gün kalmamış gibi, Atatürk’ü Anma Haftası, komple, niye abede’de geçirilir ki?
Yılmaz Özdil / Hürriyet
Çirkinliğin ve çirkefliğin bu kadarı
19 Mayıs’ın var ettikleri, 19 Mayıs’ın yarattığı ortamda iktidara gelenler, “analarını” beğenmiyorlar. Ana kutsaldır! Meydanlarda atıp tutmuyor musun kutsaldır diye! Hayır, bu ülkeyi var eden her şeyi yok etmeye giriştiler. Önce okumuş yazmış inkârcılarını saldılar dört bir yana. Sözde, Kurtuluş Savaşı dahil, öncesi ve sonrasıyla her şey kötüdür, yanlıştır... Yıkılıp yok edilmesi, bu ülkeden kazınması gerekir... Bu, ülkeyi kazımaya kalkışmaktır!
Başı poşetlenerek köşe yazarı yapılmış biri, tarih çarpıtıcılarının ortalığa saçtığı herzeleri geçenlerde köşesine taşımış. 19 Mayıs aslında resmi tarihin ve yalanın sıfır noktasıymış! Çirkinliğin ve çirkefliğin bu kadarı!
“Yeni Türkiye”nin “Yeni Kurucusu”
RTE’nin 10 yıllık “Türkiye pratiği”, ülkede kendisinden başka hiçbir “lidere”, yani rakip bir liderin “çıkmasına” asla tahammülü olmadığını gösterdi! Erdoğan Devlet demektir.. Türkiye demektir... Her şey demektir! Taa, kupanın Galatasaray’a Fener sahasında verilip verilmeyeceğinin kararına kadar!
Erdoğan, en büyük yasadır ülkede! “Beyefendi”den izin almak yeterlidir, yasaların uygulanmaması ve üzerine çıkılması için...
Beyefendi’nin geldiği yer, “ideolojik ekol”ü, zaten Mustafa Kemal’i reddeder. 10 yıllık zamanda, bu reddiyeye, bir de “yalan tarih” yazıldı, yazılıyor.
(...) Atatürk, zoraki bir “sahte lider” e, 19 Mayıs “yalan tarihin sıfır noktasına” indirgendiğinde ve bütün bunlar kitaplara da girdiğinde... O zaman geride bir RTE kalacak ve onun yazdırdığı tarih...
Yeni bir “Kurucu Lider”e oynuyor RTE...
Orhan Bursalı / Cumhuriyet