Türkiye Barbaros'u niye geri çekti?
Anavatan Türkiye'nin, Rum tarafı sondajlardan ve hidrokarbon konusundaki çalışmalarından vazgeçmeden, Barbaros'u bölgeden çekmesi ve Navtex'i uzatmaması KKTC'de tartışma başlattı. Kimileri Türkiye'nin geri adım attığını ve başından yapılmaması gereken yanlıştan dönüldüğünü, Navtex ilanının zaten yanlış bir adım olduğunu söylerken diğerleri ise müzakerelerin yeniden başlaması için Türkiye'nin yeni bir fırsat penceresini araladığını belirtmektedir. Anavatan Türkiye'nin Kıbrıs Türklerinin bölgedeki haklarını korumak ve kollamak maksadıyla başlattığı girişim, Navtex ilanı ve bölgeye Barbaros'un gönderilmesi, bana göre yerinde bir hareketti ve çoktan atılması gereken bir adımdı. Ne var ki Anavatan Türkiye en yetkili ağızlardan açıklandığı üzere Rumların sondajları durdurması halinde, Navtex'in uzatılmayacağı ve Barbaros'un çekileceği açıklanmışken, Rum tarafında ise böyle bir niyet ve çalışma olmadığına göre, şimdi ortaya çıkan durum nasıl açıklanacaktır? Ekim ayı başına, yani müzakerelerin kesildiği noktaya, dönecek ve aynı şartlarda müzakerelere devam edilecekse niye Navtex ilan edilmiş, niye Barbaros bölgeye gönderilmiştir? Niye iddialı mesajlar, beyanatlar verilmiştir? Türkiye'nin amacı nedir? Yoksa bu sadece bölgedeki kaynaklarda Kıbrıs Türklerinin de hakkı olduğu ve Rum tarafının iddia ettiği gibi bölgedeki tek egemen güç olmadığı konusunda basit bir algı operasyonu mu idi? Olası uluslararası tepkileri ölçmek üzere atılmış adımlar mıydı? Türkiye gibi bölgedeki dengelerde söz sahibi bir ülkenin sözünü çiğneyip geri adım diye nitelendirilebilecek bu tür adımları atması, zaten sıkıntılı olan itibarını daha da zedelemeye değer mi? Yoksa 19 Nisan'da KKTC'de gerçekleştirilecek Cumhurbaşkanlığı seçimi göz önünde bulundurularak atılmış, çeşitli amaca ve adaylara hizmet edebilecek bir adım mıdır?
Sırf müzakereler başlasın diye Anavatan Türkiye'nin daha önce açıkladığı duruşundan vazgeçmesi bana göre yanlıştır. Müzakerelere eski şartlarda başlanacaksa, o zaman niye büyük laflar edilmiştir? Türkiye'nin Barbaros'u bölgeden çekerek, Navtex'i uzatmaması ve müzakere masasına kaldığı yerden ve mevcut şartlarla devam etmesi Türkiye'ye ve Kıbrıs Türklerine ne kazandırmıştır? Ekim-Nisan arasında gözden kaçırdığımız bir gelişme mi olmuştur? Kapalı kapılar ardında pazarlıklar mı yapılmıştır? Rum tarafında yayımlanan Politis gazetesinin iddia ettiği gibi Anavatan Türkiye AB Bakanı ve Başmüzakereci Volkan Bozkır Anastasiaidis'le ve Dışişleri Bakanı Mevlut Çavuşoğlu da Rum Dışişleri Bakanı Kasulidis ile gizli görüşmeler yapmış mıdır? Bu görüşmelerde neler konuşulmuş, hangi konularda uzlaşma sağlanmıştır?Anastasiadis'in açıklamalarına göre Güney Kıbrıs hidrokarbon konusundaki çalışmalarına devam edecektir ve ortada bir uzlaşma yoktur. Diğer taraftan ortaya atılan iddialar doğru ise, Anavatan Türkiye'nin tanımadığı sözde Kıbrıs Cumhuriyeti yetkilileriyle gayriresmi olsa da, KKTC yetkililerini devre dışı bırakarak, görüşmesi doğru mudur? Anavatan Türkiye, bölgemizdeki faaliyetlerinden, somut bir kazanım elde etmeden vazgeçmişse bence bu doğru olmamıştır. Yeniden başlaması beklenen müzakerelerin ucu açık devam etmemesi ve bir takvime bağlanarak sürdürülmesi konusunda herhangi bir gelişme sağlanmışsa ve bölgedeki faaliyetlere geçici bir süre için, Rumların müzakerelerdeki samimiyetini görmek ve sağlanacak gelişmelere göre, yeni bir hareket tarzı belirlemek üzere ara verilmişse, o zaman sıkıntı yoktur. Ama bütün bunlar olmadan sırf ne getireceği belli olmayan ve büyük ihtimalle de hüsranla sona erecek müzakereler başlasın diye bölgedeki faaliyetler kalıcı bir şekilde sonlandırılmışsa o zaman vay halimize. Bu olasılığı düşünmek bile midemi bulandırmaktadır. Anavatan Türkiye hükümetinin böyle bir duruş sergileyebileceğini, milletvekili genel seçimlerine giderken Büyük Türk Milleti'ni karşısına alacak, dış siyasette, milli bir davada, bu denli bir sığlık ve yanlış içerisinde olabileceğini tahmin etmiyorum. Bu aradaa seçim gailesinde olan Anavatan Türkiye'deki siyasi partilerin hiçbirinin Kıbrıs'ta cereyan eden çok önemli ve hayati sayılacak gelişmelerle ilgili duyarsız ve sessiz kalmalarını da yadırgadığımı belirtmek istiyorum. Uykularımızın kaçtığı, cevap alınması gereken birçok sorunun havada uçuştuğu bu kritik dönemden umarım hayırlısı ile, yüzümüzün akı ile çıkabiliriz.