Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Yavuz Selim DEMİRAĞ
Yavuz Selim DEMİRAĞ

Türkeş'sizlik

Leyleği havada gören sürekli gezermiş. Aylar süren ev hapsim sona erdiği günden bu yana özlediğim dostlarla hasret gidermek için düştüm yollara... Allah eksikliğini göstermesin sadece Türkiye’nin değil geniş Türk coğrafyasının neresine gitsem mutlaka bir “ülküdaş” ile karşılaşıyorum. Kan bağımız, birlikteliğimiz olmadığı halde bizi birbirimizle tanıştırıp, kardeşten öte bir bağ ile bağlayan “ülküdaşlık hukuku”nu tesis eden, kederde, tasada, kıvançta buluşturup, gerektiğinde Türk düşmanlarına karşı vuruşturan Başbuğ Türkeş’ti...
Bahar mevsiminde karlı-fırtınalı bir günde Rahmet-i Rahman’a yolcu ettiğimiz Alparslan Türkeş’i kaybedeli tam 13 yıl geçmiş. Küçük yaşta babasını yitirmiş yetim çocuklar gibi üşümeye devam ediyoruz. 13 defa 365 gün geçmesine rağmen Türkeş’sizliğe çözüm bulamadığımız gibi “Başbuğ olsa bu durumda ne yapardı?” sorusunu tartışıyoruz. Sahi Başbuğ olsa ne yapardı?
Edirne’den Kars’a değil, Adriyatik’ten Çin Seddi’ne kadarki coğrafyada Türk cihan hakimiyeti mefkuresine inanan herkes günlük karşılaştığı olaylar karşısında müzakere ederken “Başbuğ olsa buna asla izin vermezdi...” diye başlıyor sözlerine. Malumunuz çağ iletişim dönemi. Haberleşme ışık hızını çoktan geçti. İnternet ortamında dünyanın en ücra köşesinden birbirleriyle sohbet ediyor insanımız. Sanal ortamda mesafeyi korumakla beraber bizi biz yapan unsurların başında gelen ülküdaşlık hukuku adına Türkeşçilerle görüşüyorum. Fikri mirasının hoyratça harcandığı kanaati oluşmuş O’nun yetiştirdiği elit kadrolarda. Türkeş’çe tavrın sergilenmeyişi üzüyor milliyetçileri... Türk dünyasının sahipsizliği kahrediyor ülkücüleri... Başları her daim dik olanlar, işgal hukukunun yaşandığı dönemde her zamankinden daha çok arıyorlar koca kurdu...
Ege’de Kuvvacı efeler ile kızanları isyanda... Binlerce yıllık yurdun adının birileri tarafından ısrarla kirletilmesine yürekleri dayanmıyor. İnadına Ergenekon tabloları süslüyor evleri, iş yerlerini ve de kışlaları... “Türkeş yaşasaydı, Türk milletini aşk derecesinde seven insanlara mahpus damları reva görülemezdi” diye ızdıraplarını dile getiriyorlar.
“Suçları sadece bölücü terör örgütüyle mücadele etmek olan Türk askeri dağda değil bu defa şehirde pusuya düşürülüyor. Kara çalınıyor orduya... İftira atılıyor subaylara...” sözleriyle bam telimize dokunan Nazilli’deki şehit aileleri “Türkeş olsa bunlara göz yummazdı” diye başını koyduğu omzumda hüngür hüngür ağlıyor...
72 yıl geçmesine rağmen büyük Atatürk’ün yokluğunu daha fazla hisseden canım memleketimin insanı onüç yıla rağmen Türkeş’i unutmadığı gibi bereketli topraklardan yeni bir Türkeş çıkacağı ümidiyle sabırla bekliyor. Ülkücüler öksüzlük ve yetimlik duygusundan daha kurtulabilmiş değil. 13 yıl önce doğup adı Alparslan olan, Türkeş olan çocuklar delikanlılığa adım attı. Ankara’da, Beştepe’de adı artık “Başbuğ Tepe” olan mezara yine sular döküldü ibrikten... Fotoğraf karelerinde protokol sergilenirken, yurdun dört bir yanından gelen Türkeş’in bozkurtları gözyaşlarını içlerine akıtırken, “Sen olsaydın bu hale gelmezdik” diye iç geçirdiler.
13 koca yıl geçti... Türkeş’in ardından yürüyen milyonlar halen O’nun adına bir roman armağanı bile yapamadılar. Türkeş ödüllü bir sinema filmleri yok. Televizyon dizileri olmadı ülkücülerin. Karındaşlıktan daha yakın olan ülküdaşlık bağları zayıflamış... Saçına, sakalına ak düşen altın neslin heyecanını duymuyor yenileri...
Diyarbakır’da, Cizre ve Şırnak’ta tedirgin millet... “Türkeş olsa Kandil’den meydan okuyamazdı hainler, Habur’dan zafer kazanmış gibi giremezdi teröristler” diye hayıflanıyor Türkeş’in Kürt bozkurtları...
Her fırsatta Atsız’ın “Kahramanlık saldırıp bir daha geri dönmemektir” mısralarını terennüm eden Türkeş’in kahraman bozkurtları tam onüç yıldır öksüz ve yetim...
Yetimlik zor zanaat vesselam...

Yazarın Diğer Yazıları