Türkçü Ziya Gökalp’in İslâmcı makaleleri

d3c3b8f5-8545-44a1-b5a6-7efaa2e84603.jpeg

Türk milliyetçiliğinin bilimsel alandaki öncü ismi Ziya Gökalp’in ölümünün 100. Yıldönümü dolayısıyla pek çok etkinlik ve çalışma yapıldı. “Türkçülüğün Esasları”nı kitaplaştıran ve Atatürk’ün “fikir babam” dediği Ziya Gökalp bugüne kadar pek çok akademik araştırmanın da konusu oldu. Ziya Gökalp’in eserleri ve fikirleri üzerine çalışmalar, vefatının 100. Yılı vesilesiyle yeniden gündeme gelirken bu çalışmalara yenileri de eklendi. Bunlardan biri de Dr. Arslan Tekin’in, “Ziya Gökalp / Bilinmeyen Yazıları, Hakkında Yazılanlar, Tartışmalar, Malta Günleri” adlı kitabı oldu. Dr. Arslan Tekin bu kitabında, Türkiye Cumhuriyeti’nin fikrî temelini atan Ziya Gökalp’ın farklı yönlerini, gölgede kalan fikirlerini ele alıyor.Kitapta Ziya Gökalp’ın iki yıl esir tutulduğu Malta adası hatıraları etraflı bir şekilde ortaya konuyor.

Gökalp’ın “Türkçülüğü” kadar “İslâmcılığı”nı da öne çıkaran makalelerinin zamanımıza ışık tutacak nitelikte olduğuna dikkat çeken Dr. Arslan Tekin, ”Ancak, Türkçü makaleleri kadar İslamcı makaleleri üzerinde durulmamıştır. Hatta bir makalesi hiç yayımlanmamıştır” tespitinde bulunuyor.

Ziya Gökalp’ın “İslâmcılığı”na dikkat çekilen kitapta, onun Türklük hassasiyeti yanında İslâmî hassasiyeti öne çıkarılıyor, imzası görülmeyen, onun olduğu bilinmeyen yazıları ortaya konuyor, dinî görüşleri ve değerlendirmeleri ayrıntılı ele alınıyor.

ea5362dc-505c-4cdb-bed5-6fef688e7d2f.jpeg

Dr. Arslan Tekin’in, “Ziya Gökalp - Bilinmeyen Yazıları, Hakkında Yazılanlar, Tartışmalar, Malta Günleri” adlı çalışması hakkında şunları söylüyor:

“Ziya Gökalp Türk mütefekkirleri içinde ilk sırada alır. Ziya Gökalp’ın hemen bütün kitapları, makaleleri, mektupları yayımlandığı gibi, hakkında da çok sayıda araştırma yapılmıştır.

Biz, burada, vefatından sonra, kendisinin de emeğinin geçtiği, Türkiye’nin en uzun ömürlü dergisi Türk Yurdu’nun özel sayısındaki yazı ve haberleri, Türk Yurdu’nda çıkan, “Türkleşmek, İslâmlaşmak, Muasırlaşmak” makaleleri dışındaki yazılarını aldık.

Ziya Gökalp’ın damadı Ali Nüzhet Göksel’in, kendisinin şahit olduğu özel bilgileri de burada okuyacaksınız.

Ziya Gökalp Malta’da iki yıl esir tutulmuştur. Mondros Mütarekesi’nin hemen ardından İtilâf Devletleri’nce İstanbul’un işgali, aydınların Bekirağa Bölüğü’ne hapsedilişleri ve buradan Limni ve Malta’ya götürülüşleri ayrı ayrı hikâyelerdir.

Malta esareti bir “tefekkür” fırsatı idi. Malta’dan bakınca, Osmanlı’nın hüsranını ve Millî Mücadele’nin gereğini çok açık görebiliyoruz.

Gökalp merkezli Malta hatıralarını etraflı bir şekilde ortaya koyduk. Kendileri kadar birbirlerini de anlattıkları için, devletin üst kademelerinde yer tutmuş insanların zaaf ve meziyetleri de bu hatıralarda belirginleşiyor.

Ziya Gökalp’ın İttihat ve Terakkî Fırkası’nın 1916’da yapılan kongresine sunduğu “İslâm” merkezli değerlendirmeleri, önce Tanin gazetesinde çıkmış, sonra İslâm Mecmuası’nda yayımlanmıştır. İslâm Mecmuası’nda yayımlanırken, makalede Ziya Gökalp’ın adı bulunmamakta; ancak, derginin jeneriğinde, başlangıçta Ziya Gökalp adı yer almaktadır. Sonra jenerikte de isme yer verilmemektedir. Makaleleri okuduğunuzda, birbirine yapılan atıflar, gelecek sayıda devam edileceğinin belirtilmesi, üslûp ve bilgi yoğunluğu, makalelerin Gökalp’ın olduğunu ortaya koymaktadır. Gökalp’ın “Türkçülüğü” kadar “İslâmcılığı”nı da öne çıkaran bu makaleler, zamanımıza ışık tutacak niteliktedir ve ne yazık ki, “Türkçü” makaleleri kadar üzerinde durulmamıştır. Hatta bir makalesi hiç yayımlanmamıştır. İslâmî konular çok hassastır. Bizden önce okunan makalelerde birtakım yanlışları tespit ettik ve düzelttik.

Biz bu çalışmamızda, millî hassasiyetten dolayı Malta esaretini öne çıkardığımız gibi, dinî hassasiyetten dolayı, Ziya Gökalp’ın dinî görüşlerine ve değerlendirmelerine daha fazla yer verdik. Ayrıca temel görüşlerini ortaya koyduğu için Küçük Mecmua’da imzasıyla çıkan “Dine Doğru” ve “Hilafetin Hakikî Mahiyeti” yanında, Kâzım Nami Duru’nun “Ziya Gökalp” kitabında, onun olduğunu belirttiği İslâm Mecmuası’nda imzasız yayımlanan “Din ve Şeriat” makalesini kitabımıza aldık. Gökalp’a dair bu çalışmamızla bir eksiği tamamladığımızı düşünüyoruz.”

Bilge Kültür Sanat

Tel:(0212) 520 72 53

Bu hayat bir oyun mu?

İlk kitabı “Eşikte” ile gidenlerin hikâyelerini anlatan Metin Özdemir, yeni kitabı “Körebe”de kalmayı seçenlerin, terk edilenlerin ya da yaşam sahnesinde kaybolup gidenlerin öykülerine odaklanıyor.

Çocukluğun saf dünyası ile büyüklerin karmaşık dünyası oyun düzleminde buluşuyor. Oyun ve gerçekliğin sınırları kaybolurken her şey oyunun bir parçası, bir göstergesi hâline geliyor; kahramanlar da hayat denilen büyük oyunun trajik oyuncuları.

523ce568-987f-41ea-8b96-a4e35e736812.jpeg

Körebe, okuyucuyu hayatın oyunbaz yönlerini keşfetmeye davet ederken kaçınılmaz olarak şu sorularla yüzleştiriyor:

Oyun nerede başlıyor, nerede bitiyor? Oyunda mıyım yoksa oyunun dışında mı?

“Bir şeyi çok isteyip ona uzandığımda; kaybetme kaygısıyla baş etmem gerekiyor. Fakat istememek de elde edildiğindeki doyumdan vazgeçmek anlamına geliyor. Öte yandan bir şey elde edildiğinde zaten yitirilmiş olmuyor mu? Bilemiyorum. Asla oyuna girmeme yetecek kadar koz tutmamaya çalışıyorum elimde, tutsam bile sanki hayatımı ortaya koyuyormuşçasına zamanı gelmeden önce sürmekten korkuyor ve eylemsizlikle çıkabiliyorum bu kaostan. Duygularımın felç olduğu bir eylemsizlik!”

Ötüken Neşriyat

Tel:(0212) 251 03 50

Yazarın Diğer Yazıları