"Türkçenin Diriliş Hareketi!"
Sevgili okuyucum; Ankara'da lisede okuyan torunum Yağmur Ozan, beni geçen hafta Türkçenin Diriliş Hareketi Derneği'ne götürdü. İyi ki de gitmişim. Çok değerli, bilge insanlarla karşılaştım. Sayın Yalçın Mıhçı ve Sayın Suat Özer derneğin kurucusu. Dernek gönüllüleri Türkçemize ve geleceğimize yön vermek üzere, her yaştan ve meslekten bu görkemli derneği gözleri gibi koruyorlar.
Sayın Yalçın Mıhçı ve Sayın Suat Özer'in dernekle ilgili sözleri şöyle:
"Türk demek Türkçe demektir. Ne mutlu Türk'üm diyene! diyen, büyük Atatürk'ümüzün başlattığı dil devrimini tamamlamak ana ilkemizdir. Amacımız Türkçemizin yozlaşmasının önüne geçmek ve olabildiğince arı, duru bir Türkçe yaratmaktır. Dünyada hiç yabancı sözcük içermeyen bir dil yoktur; ancak, amacımız bu oranı olabilecek en düşük düzeye çekmektir.
Tarih boyunca dilimiz; önce Farsça ve Arapça, daha sonraki yüzyıllarda ise Fransızca ve İngilizce kuşatmasına karşı, sayısız ölüm kalım savaşı vermiştir. Türkçemiz, sapasağlam olan ulu kökleri sayesinde bu fırtınalardan kurtulmayı başarmış, ancak çok büyük yaralar almıştır. Türkçemiz elbette ölmemiştir ki dirilsin!
"Türkçenin dirilişi" derken simgesel bir ayağa kalkış, bir silkinme ve köklerinden yeniden doğuştur, vurgulanmak istenen... Türkçenin Diriliş Hareketi; Türkçemizin yazgısını değiştirmek, onu yüceltmek ve hak ettiği yere yükseltmek üzere kurulmuş olup, çalışmalarını yılmadan sürdürecek ve sömürgeci dillerin bayrağını indirerek ses bayrağımız Türkçeyi dalgalandıracaktır."
"Türkçenin Diriliş Hareketi Bildirgesi...
Artık Söz Türkçenin!
Dili elinden alınmış bir ulus, usu elinden alınmış bir ulus demektir! Türk ölürse Türkçe, Türkçe ölürse Türk yaşayamaz! Ulusal bir dil ayaklanışı (seferberliği) olmadan, ulusal bir devlet kurulamaz! Dilimizi; ulusumuzun inancı, direnci ve kararlılığı kurtaracaktır! Dilimizin bu yıkık durumundan herkes sorumludur. Basın yayın görevini, Türk Dil Kurumu işini, öğretmenlerimiz bilinçlendirmelerini, toplum savunuculuğunu, devlet de gereğini yapsaydı bugün dilimize ağlamazdık...
Dilimizi yok etmek isteyenlerin gerçek amacı ülkemizi yok etmektir. Usu ve yüreği yara almamış her yaştan Türk gençleri olarak, dilimizi de ülkemizi de yoktan var etmeyi biliriz! Bilinmelidir ki, sızlananlar ancak çapsızlar ve güçsüzlerdir. Bizler yolumuzda kararlılıkla yürüyecek ve ulusal bir dil bilinci yaratana dek ülkülediğimiz amaç için yılmadan çalışacağız...
Dilimizin sahibi yalnızca dilbilimciler, aydınlar, okur-yazarlar değildir. Türk'üm diyen köylü-kentli herkesin Türkçe üzerine söz söyleme, görüş bildirme hakkı vardır. Dilimizin tek ve gerçek sahibi, kalıtını görkemli ekinimizden alan ulusumuz ve onun çalışkan çocuklarıdır.
(kalıt: miras, ekin: kültür)
Türkçenin Diriliş Hareketi; Türkçemizin yazgısını değiştirmek, onu yüceltmek ve hak ettiği yere yükseltmek üzere kurulmuş olup, çalışmalarını yılmadan sürdürecek ve sömürgeci dillerin bayrağını indirerek, ses bayrağımız Türkçeyi dalgalandıracaktır...
Türkçenin dirilişi Türklüğün dirilişidir!
Saygılarımızla..."
Değerli okuyucularım; Türkçenin Diriliş Hareketi Derneği'ne başarılar diliyorum. Derneğe suatozer1919@gmail.com adresinden ulaşabilirsiniz.
Ve Millî Düşünce…
Efendim, Millî Düşünce Merkezi'nin 376. Bilgi Şöleni'nin konuşmacısı; Siyaset Bilimci, Uluslararası İlişkiler Uzmanı Sayın İsmail Cingöz idi. Sayın Cingözden aldığım bir-kaç cümle şöyle: "Musul'u Şeyh Sait isyanıyla kaybettik.", "Süleyman Şah Türbesi'nin Türk toprağı olduğunu Mustafa Kemal sağlamıştır", "ABD Türkiye'nin Suriye'ye girmemesi için PYD'yi donatmaktadır", "Artık NATO da Türkiye'yi dışlamaktadır", "Türkiye'nin demografik yapısının Suriyeli sığınmacılarca bozulmasına dikkat edilmelidir".
Esen kalın efendim.