Toplantının açış konuşmasını yapan Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Necat Birinci, sözlerine “Türkçe bizim ana sütümüzdür” diyerek başladı ve şöyle devam etti: “Bilimsel bir araştırmaya göre Türkçe, üçüncü bin yılda da yaşayacak dört Avrupa dilinden biri olarak tespit edilmiş durumda.” Öğretim üyelerinden Prof. Dr. Günay Karaağaç da “Yabancı dille eğitim, bir müstemleke zihniyetidir. Bu eğitimden geçen öğrenci ne kendi dilini öğrenebiliyor, ne de yabancı dili öğrenebiliyor.” derken; Fuat Kozluklu “Dünyanın hiçbir ülkesinde, yabancı dille eğitim diye bir şey yok.” şeklinde konuştu.
"RÜYALAR ANA DİLDE GÖRÜLÜR"
Rektör Yardımcısı Prof. Dr. İbrahim Hakkı Aydın konuşmasında “İnsanlar ana dilleriyle düşünür ve rüya görürler” tümcesine yer verirken; eski TBMM Başkanvekili Yasin Hatiboğlu “Bir millet kendi ana dilini bilemiyorsa, başka ne denebilir ki?” ifadelerini kullandı. Diğer konuşmacıların vurguladıkları noktalar ise şöyle: Ortadoğu ve Kafkasya Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürü Prof. Dr. Kamil Veli Nerimanoğlu: “Türkiye ve Türk Dünyası arasında, ortak bir dil ve alfabe geliştirilmesi; kültür bağlarını koruyup güçlendirmek açısından, büyük önem taşıyor.” AKP Milletvekili-Türkiye Dil ve Edebiyat Derneği Başkanı Ekrem Erdem: “Dünya’da ana dil olarak konuşulan beşinci dil Türkçe. Dolayısıyla Türkçenin ne bilim ne de bilişim dili olarak kullanılmasının önünde, engel yok. ’Yetersiz’deniyor. Yetersiz olan Türkçe değil, onu doğru kullanamayan ve hakkını veremeyen bizleriz.”
TÜRKÇE BİLMEYEN LİSELİLER
Fen-Edebiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Şuayip Karakaş: “Bizdeki test usulü sınav sevdası yüzünden, liseden öğrenciler Türkçe bilmeden geliyor. Ders kitaplarındaki Türkçe dökülüyor. Öte yandan bir ülkede eğitim, resmi dilde yapılır. Başka bir dilin eğitim dili veya ikinci resmi dil yapılması, çok tehlikeli.” Mütevelli Heyet Başkanı Dr. Mustafa Aydın: “Türkçe’yi sadece Batı’nın değil, Doğu dillerinin boyunduruğundan da kurtarmalıyız. Tabii bu noktada konuya
hem bilimsel, hem de gerçekçi yaklaşmak gerekiyor. Dile yerleşmiş, herkesin anladığı yabancı kelimelerle bir mücadelemiz olmamalı. Eski dili yeniden gün yüzüne çıkarıp, yeni nesle öğretmeye kalkmak ya da o dile dönmeye çalışmak da doğru bir yaklaşım olmaz.”