Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Özcan YENİÇERİ
Özcan YENİÇERİ

Türk Yurdu

“Tanrı buyurdu/Sessiz duyurdu/Sancakla geldik/Aldık bu yurdu!” diye bir dörtlük vardır. İşte bu dörtlüğün tarif ettiği yurt “Türk Yurdu” dur. “Türk Yurdu” Türklerin yurdu demektir. “Türk Yurdu”, aynı zamanda Balkan Savaşları sırasında zamanın Türk aydınları tarafından çıkarılan bir fikir dergisinin de adıdır. Efsanevi Türk Ocakları’nın yayın organı olarak çıkmıştı. Cumhuriyet’in fikri temelleri bu derginin etrafına toplanmış mütefekkirler tarafından atılmıştır. Bu dergi halen Türk Ocakları’nın yayın organı olarak çıkmaya devam etmektedir. “Türk Yurdu” özelde Osmanlı’yı, genelde bütün Türk devletlerini ve tarihini Türkiye’ye bağlayan fikir köprülerinden birisi, belki de en önemlisidir.
Sessiz sedasız, bugün de binbir zorluk içinde Türk fikir hayatına hizmet etmeye devam eden bu derginin her sayısı ciddi bir biçimde okunmayı hak etmektedir. Bu derginin çoğu varlıklı kişi farkında olmasa da Türk kültürü, edebiyatı, sanatı, estetiği, etiği, tarihi, etnografyası, folkloru, efsanesi, coğrafyası ve düşünürlerini konu alan onlarla ifade edilecek sayısı yayımlanmıştır. Varlığı sürdürmenin sahip olunan kurum ya da savunulan düşünceyi rehin vermekle mümkün olduğu küresel çağda, Türk Yurdu’nun ilk günkü düşünce ve duruşunu bozmadan devam etmesi önemlidir. Ancak konumuz bu değil.

Nasrettin Hoca üzerine!
Bizim üzerinde durmak istediğimiz Türk Yurdu’nun son sayısıdır. “Nasrettin Hoca 800 yaşında” başlığı altında yayımlanan sayısı ciddi analiz ve teklifleri içeriyor. Özkul Çobanoğlu “Nasrettin Hoca çalışmalarında ihmal edilen problematikler üzerine tespitler” başlıklı bir yazı kaleme almış. Yazısında “Nasrettin Hoca adına bağlanan her türlü materyali bir araya getirerek büyük bir külliyet halinde yayımlamak ve bu külliyatı bir motif-indeksini oluşturarak karşılaştırmalı araştırmaları kolaylaştırmak” için bir “Nasrettin Hoca Çalışma Enstitüsü” kurulması teklifinde bulunmuştur. Hakan Poyraz; “Nasreddin Hoca ile anlamak” adlı yazısında “O, bize kendi kendimizi gösteren, kendimizi anlatmak için ayna tutan model insandır.../...Müracaat merkezidir. Sorunlara çözüm aranan bir noktadır” diyerek yazısına başlamış. Serdar Sağlam ise makalesinde “Nasreddin Hoca mizahı doğrudan insan zekâsına hitap eden, üstün nitelikli bir mizah anlayışına sahiptir” diye yazar. Devamında da “Nasreddin Hoca’da etnik farklılıklar konu edilmez. Bu fıkralarda insanların ait oldukları kavim, topluluk, dini grup ve cemaatler ile çeşitli alt kültürlere dair motifler kullanılmaz.../...fiziki ve bedeni farklılık ve sakatlıklarla alay edilmez ve en azından mizah unsuru bunların üzerine kurgulanmaz” tespitinde bulunmaktadır. Eriman Topbaş “Nasrettin Hoca ve olabilirlik felsefesi” ; Seyfettin Sağlam “Türk Dünyasında Nasreddin Hoca” ; Ömer Özcan “Nasreddin Hoca’dan Molla Nasreddin’e” ve daha birçok düşünür Türk Dünyası’nın bu ünlü şahsiyetiyle ilgili yazılar kaleme almış.
Dede Korkut, Nasreddin Hoca, Karacaoğlan, Manas, Abay, Köroğlu, Yunus, Yesevi, Yusuf Has Hacip, Nevai, Aytmatov vb. kişiler Türk dünyasının milli ve manevi abideleridir. Onları bu yönleri itibarıyla mekân ve zamana sığdırmak mümkün değildir. Dünde yaşamışlar ama nesillere, geleceği yönetecek ipuçlarını da bırakmışlardır. İnsan sevgisi, inanç doyumu, etik ve estetik bakışı bu “insan-ı latif” lerin bütün eserlerinde ve sözlerinde görmek mümkündür. Eserlerinden yeteri kadar yararlanabilmek için onları anlamak, anlamlandırmak ve fark etmek gerekir. Bunun yolu da onların yaşam ve eserlerini yakından tanımaktan geçmektedir. Nesillerin “Ben de bir vârisin olmakla bugün mağrurum” diyebilmesi için hem Süleymaniye’lere, hem de onu inşa eden mimar ahlakına ihtiyaç vardır. Nasreddin Hoca işte Anadolu’yu imar edenlerin ruhunu mayalayanlardan birisidir. Türk Yurdu 255. sayısını Türklüğün bu dizginlenemeyen zekâsı Nasrettin Hoca’ya ayırarak onun daha iyi anlaşılmasına yönelik mütevazı bir katkıda bulunmuştur.

Yazarın Diğer Yazıları