Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Mevlüt Uluğtekin YILMAZ
Mevlüt Uluğtekin YILMAZ

Türk Ordusu'nu anlamak (2)

Cumhuriyetimizin ordusunu Mustafa Kemal Paşa kurdu. Bu kesin. Çünkü, Mondros Ateşkes Antlaşması’ndan sonra elde ordu filan kalmamıştı. Kemal Paşa, Meclis’in açılışından hemen sonra bu işe başladı. Terhislerle içi boşaltılmış kolorduları yeniden örgütledi. Nitekim 31 Temmuz 1920’de Afyonkarahisar Kolordu Dairesi’nde subayların değerini anlatırken şöyle sesleniyordu:
“Orduyu imha etmek için mutlaka subayları mahvetmek, aşağılamak lazımdır. (İngilizler) Buna da teşebbüs ettiler.”
Bir gerçeği burada saptamak gerekiyor: O gerçek şudur: Türk Kurtuluş Savaşı’nın öncüleri asker aydınlarımızdır. Türk milleti-ulusu asker aydınlar öncülüğünde Kurtuluş Savaşı vermiştir. O felaket günlerinde paşalar (generaller) olmasaydı, sonuç ne olurdu? İşte bu sorunun yanıtını düşünmek bile istemiyorum.
Değerli okurlar; Türk devletlerinin varlığı hep askerler öncülüğünde sağlanmıştır. Tarihte hiçbir Türk devleti söz gelimi -Belçika gibi- anlaşmalarla; veya -Irak, Suriye gibi- işgalci bir devletin lütuflarıyla kurulmamıştır. Tüm Türk Devletleri, eli kılıçlı askerlerimiz öncülüğünde kurulmuştur. “Asker millet” sıradan bir söz değildir. Tarihteki devlet başkanlarımız bile dünyadan farklıydı. Yakın örnek Osmanlı’dan söz edelim... Avrupa’da bir prens veya prenses ’taç giyme töreni’yle tahta geçerken; Osmanlı şehzadeleri ’kılıç kuşanma’ töreniyle tahta otururlardı. (Bir iliştiri: Bu anlamda her Osmanlı Padişahı birer Büyük Mareşal’dir).
Türk Ordusu’nu bir-iki yazıyla anlatmak olanaksızdır; haftalarca yazmak gerek. Ancak bu konuyu ’pehlivan tefrikası’gibi de uzatmak istemiyorum. Sözlerimi 2000 yılında Kırşehir Türk Ocağı’nda verdiğim konferanstan küçük bir bölümü sunarak bitireceğim:
“Türkiye Cumhuriyeti Ordusu, savaş yeteneği ve komuta kademesinin yeterliliği bakımından dünyanın en büyük ordusudur. Yurdumuzdaki teknolojik üretim geriliği sonucu kimi silahların yurtdışı kaynaklı olması, Türk Ordusu için bir zaaf değildir. Çünkü insan zekâsı olmadan en üstün teknolojik bir ürünün savaş alanında başarılı işlev görmesi olanaksızdır. Türk askerinin her biri -erinden generaline kadar- kendi alanlarında birer dehâdır. Bundan kimsenin kuşkusu olmasın. Atatürk’ün kurduğu bu ordu, zaferlerin nedenlerini bildiği kadar; yenilgilerin de nedenleri çok iyi bilir; ona göre hazırlanır. Bu ordunun müthiş bir belleği vardır; hiçbir şeyi unutmaz’85 Sözün özü; Türk Ordusu, Türk Milleti’nin buyruğunda, geçmişi göz kamaştıran başarılarla dolu, milletimizin gurur kaynağı kutsal bir ocaktır. Türk Ordusu’nu yıpratmaya yönelik hiçbir sözü haklı bulmuyorum. Hele Türk subaylarını, generallerini bir şeyler üzerinden aşağılamaya kalkmak ancak düşmanın yapacağı bir iştir. Silahsız, savaşsız bir dünyayı kim istemez? Ama dünya gerçeği böyle değil; her coğrafyada hak ve adalet acımasız bir güç kıskacında her an boğulabilir. Boğuluyor da. Bu durum insanlığa Habil ile Kabil’den miras genetik bir hastalık mıdır; nedir bilmiyorum; ama dünya gerçeği budur. Barış için savaşa hazır olmak gerekliliği tartışılamaz. Yoksa sizi çiğner geçerler. Antalya Serikli Yörük Beyi rahmetli Mehmet Akıl ” Yurdu yumruk zapteder “ derdi. Bu sözün fizikî güç çağrıştırması hoşumuza gitmese de, katı bir gerçeği belirtmektedir; zayıfsanız yurdunuz gider; işte Irak, Afganistan...
“Türk Ordusu Türk’ün yumruğudur!
Haftaya buluşmak dileğiyle esen kalın.

Yazarın Diğer Yazıları