Türk Milliyetçiliği ne zamandır hakaret addedilir oldu!..
Aslında sayın Başbakan bunu ilk defa yapmıyor. Kanaatimizce yapmaya da devam edecektir. 24 şubat akşamı ATV’de katıldığı Başbakan Özel programında yanaka gazetecinin kendisine yönelttiği “Halkın nazarında son zamanlarda kullandığınız milliyetçi söylemlerle MHP’nin çizgisine geldiğiniz düşünülmektedir, ne dersiniz?” şeklindeki soruya Başbakan “Bu soruyu kendime hakaret olarak addederim” diye cevapladı. MHP’nin çizgisine gelmeyi kendine hakaret olarak addeden sayın Başbakan şehit cenazelerine katılan ülkücüler için “Kafatasçı, ırkçı, bunlar namaz kılmayı bile bilmezler” derken vatanı ve milleti düşünmekten başka suçları olmayan pırıl pırıl gençlere hakaret ettiğinin farkında değil miydi acaba?
MHP’nin ideolojisi nedir?
Türk Milliyetçiliği.
Türk Milliyetçiliği ne zamandan beri hakaret addedilir oldu ki. Biz ömrümüz boyunca milliyetçiliğimizle övündük. Bu gömleği hala da şerefle taşıyoruz. Kendi gömleklerini çıkartıp atanlar aynaya hiç mi bakmazlar? Kendi misyonlarına ihanet edenler başkalarına gömlek biçmek hakkına sahip olabilirler mi?
Referandum öncesi partisinin grup toplantısında üç beş oy için ülkücü şehit Pehlivanoğlu’nun mektubunu ağlayarak okuyan ve oradakileri de ağlatan sayın başbakan mektubunu okuduğu şehidimizin MHP çizgisinde olduğunu bilmiyor muydu?
İşinize geldiğinde MHP çizgisi güzel, gelmediğinde hakaret öyle mi?
Ey kendilerine eski ülkücü diyen, ey 12 haziran seçimlerinde AKP listelerine girmek için zemin yoklayan MHP kökenli zatlar şimdi anladınız mı nasıl kullanıldığınızı?
Üç kuruşluk menfaat için hala AKP’nin değirmenine su mu taşıyacaksınız, dava arkadaşlarınızın uğradığı hakaretleri sineye mi çekeceksiniz, yoksa vatanın ve milletin bekası için rahmetli Türkeş’in ocağına mı geleceksiniz?
Göreceğiz bakalım.
Av. Selahattin Sekban-Trabzon
+++
Anketlerin efendisi
TBMM henüz seçim kararı almamış,
Yüksek seçim kurulu seçim takvimini belirlememiş,
Seçim ittifakları yapılmamış,
Partiler aday listelerini açıklamamış,
Seçim mitingleri başlamamış,
Partiler seçim meydanlarında programlarını halka anlatmamış,
PKK’nın seçim döneminde nasıl bir tavır alacağı belli olmamış,
Ortadoğu ve Kuzey Afrika’da başlayan isyan dalgasının ekonomi üzerindeki olumsuz etkileri henüz tam olarak hissedilmemiş,
Buna rağmen anket şirketleri, mucizevî bir şekilde üç ay sonraki seçimlerin sonuçlarını şimdiden ilan ediyorlar.
Oysa üç ay önce Kaddafi, Tayyip Erdoğan’a madalya takıyordu. Hüsnü Mübarek İslam dünyasının bilge lideri unvanını koruyordu. Tunus’da Zeynel Abidin Bin Ali’nin kılıcının önü de arkası da kesiyordu.
Bırakınız üç ay önceyi daha üç gün önce Saadet Partisi genel Başkanı Rahmetli Erbakan hastanede seçim hazırlıkları yapıyordu.
Denilebilir ki, biz seçmene “bu
Pazar seçim olsa” diye soruyoruz. Ben de diyorum ki “bu Pazar seçim olmayacak, üç ay sonraki Pazar günü olacak.”
Siyaset dinamik bir süreçtir ve hangi gün, hangi saatin, hangi gelişmeleri ortaya çıkaracağını hiçbirimiz bilemeyiz.
AKP halkın gerçek gündemini saklamaya çalışıyor, anketlerle ayakta kalmanın yollarını arıyor.
Halkı korkak ve cahil sanıyorlar.
Göreceğiz bakalım el mi yaman, padişah mı yaman, anket şirketleri mi yaman!..
Settar Kaya / Kars
+++
Oyun-koyun meselesi
Amerika BOP’ladı
Tunus kaynadı
Mısır patladı
Libya çatladı
Amerika’nın BOP’ladığına bizim medya genelde inanmadı.
Geçen hafta ABD eski CIA ajanı Graham Fuller ; “Büyük Ortadoğu Projesi (BOP) devam ediyor” demiş. Bakalım bizim işbirlikçi takımı ne diyecek buna?
Yıllarca gerçeği gören aydınlarımıza, “komplocu”, “paranoyak”, “statükocu” suçlamaları yaptılar. Hatta daha da ileri giderek çamur attılar, iftira attılar, hapse attılar!!!
Emperyalist işgal bazen askeri saldırı ile yapılır. Bazen ekonomi ele geçirilerek ve tüm yönetim kademeleri kontrol altına alınarak örtülü işgal biçiminde yapılır. Bunlar yapılırken her türlü araç kullanılır. Gerektiğinde maşalar, gerektiğinde paşalar, bazen yoksullar, bazen varsıllar kullanılır. Bunların içinde BOP’çular, Cumbur-LOB’çular vardır. Gerektiğinde her türlü istismarcılar bir araya getirilerek ve ellerine turuncu bayraklar verilerek isyan ettirilir. Bu isyancılar farkına varmadan Amerikan yanlısı yönetimler işbaşına getirilir.
Emperyalist işgalciler hesabına çalışan yerli-yabancı toplum mühendisleri toplumların algısını yönetir. Bu sayede “bağımsızlık ruhu” taşıyanların sayısını azaltır, “manda ruhu” taşıyanları çoğaltır! Sonra ipleri eline alır, kuklaları oynatır. Okşanarak kandırılan, iğfal edilen toplumlar çaresizlik içinde haline şaşar kalır!
Mesele oyun-koyun
meselesidir!!!
Mustafa Durna / Antalya ADD
+++
Sarp’ı yok sayanlar Şivan’a kalkan oldu
PKK’nın hain ilan ettiği, BDP’nin ise AKP’ye yaranmaya çalışmakla suçladığı Şivan Perver, bir süreden beri Türk medyasında polemik konusu. AKP tarafından icat edilen “açılım” politikaları Şivan Perver tarafından oldukça değerli ve önemli bulunuyor.
Ulus devleti ortadan kaldıran, milli kurtuluş savaşının kazanımlarını yok sayan bu anlayış, Türkleri kendi milli coğrafyalarında yok sayarken, yeni tali unsurları devreye sokarak, federatif bir yapıyı ise topluma dayatmaktadır.
“Şivan Perver’e bütün Türkiye sahip çıkmalıdır” diyen Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç yere göğe sığdıramadığı bu kişi için gösterdiği özel çabayı ne yazık ki Mersin’de Kürtçe türkü bilmediği için öldürülen Türk sanatçı Sarp Öztürk için göstermemiştir. Sarp Öztürk’e sahip çıkmayan hükümet Şivan Perver’e göğsünü siper etme yolunu tercih etmiştir.
Tamer Abuşoğlu Gaziantep27 Gazetesi
+++
Şanslıysanız ölürsünüz(!)
Türkiyede yaşamak zordur; hayatınız pamuk ipliğine bağlıdır. Şanslıysanız ecelinizle ölürsünüz. Şanslıysanız, bir yerlere gelebilir yükselebilirsiniz. Şanslıysanız milletvekili, başbakan veya cumhurbaşkanı olabilirsiniz. Şanslıysanız işiniz olur, şanslıysanız polis devletinde soluk alabilirsiniz. Eşitlik ilkesi, yetenek ve kabiliyetleriniz ikinci plandadır. Şanslıysanız var olabilirsiniz. Şansınızı kendiniz değil, kader belirler. Polis devletinde yaşamak zordur; sabanın dördünde polis kapınızı çalabilir. Evinizi arayabilir, özel hayatınız hiçe sayılır. Özel hayatın gizliği diye bir şey kalmaz. Savcı darbesini ensenizde hissedersiniz. İleri demokrasi diye, sizi Silivri’ye, Hasdal’a kapatırlar... Şanslıysanız bunlardan kurtulursunuz. Dedik ya Türkiye’de yaşamak zordur. Şansa bağlıdır. Polis darbesi her yerdedir. Asıl darbeyi yapanlar savcı emrindeki polislerdir. Bunun hukuk adı altında yapılması acı ama gerçektir. Şans işte, bizde hukuk böyle işliyor. Hitler de demokrasi var diye gelmişti; onun da hukuk sistemi vardı. Hakim ve savcıları vardı, polisi vardı. Hitler’in de kanunları vardı. İnsanlığa nasıl acı çektirdiği ortada. Şanslı olanlar Hitler’den kurtuldu! Türkiye’de de şanslı olanlar kurtuluyor. Şanssız olanların vay haline. Türkiye’mizde, ileri demokrasi diye bloglara dava açılır, bloglar yasaklanır; gazeteciler hapse atılır ; yargılanmadan yıllarca hapiste, tutuklu olarak beklerler. Hatta hapiste ölür veya intihar edersiniz! Buna da Evrensel Hukuk denir. Şans işte: darbe hukuku evrensel hukuk olur çıkar, “Türkiye burası” denir geçilir başka bir gündem yaratılır. Hukuk sisteminin eksiklikleri görmezden gelinir. Yargının bağımsız olmadığı, unutulur gider. Şans işte.
Atilla Üyetürk
+++
Demokrasi anarşinin kalkanı mıdır
Tarih boyunca barış içinde yaşamış et ve tırnak olmuş bir milleti, Türk-Kürt diye etnik kökenlere göre bölmeye yemin etmiş bir ihanet şebekesinin ellerini kollarını sallayarak yurt içinde dolaşmaları, milletin kanına dokunmaktadır. Bu tehlikeli gelişmelerin yanında bazı liberal aydınların, saldırıya uğrayanı değil de saldırganı koruyan ve PKK’nın Türkiye’yi bölmeye ve parçalamaya yönelik faaliyetlerini ‘demokratik talepler’ ‘demokratik özerklik’ diye göstermeleri, yani fitneye çanak tutmaları, bölünme sürecine ivme kazandırmaktadır. Devlet, her gün bir taraftan darbe alırken mevzuat boşluğundan dolayı kendini savunamaz bir duruma düşmüş, adeta kötürümleşmiştir.
***
Demokrasi nedir? Vatan hainliğine, bölücülüğe, teröre ve anarşiye göz yuman ve onları koruyan bir rejim midir? Durum gerçekten vahimdir ve ülke her geçen gün daha da kötüye gitmektedir.
Vatandaş, devleti arar hale gelmiştir.
Vatan tehlikedeyken bitaraf olanlar, sonunda bertaraf olmaya mahkûmdurlar.
Kennedy’nin Amerikan halkı için bir zamanlar söylediği bir sözü Türkiye için de söylemenin tam zamanıdır:
“Bugün artık büyük bir tehlike ile yüz yüzeyiz. Riskler büyük yük ağırdır.”
Her devlet gibi Türkiye’de, milli
varlığını ve ülke bütünlüğünü her türlü iç ve dış tehlikelere karşı korumak ve
kollamak zorundadır.
Fahri Yakar
+++
Hadi referandum yapalım
Öcalan’a ev hapsi için CHPli Çetin Soysal “her şeyi tartışmalıyız” dedi..
O zaman tartışalım bakalım:
Apo’yu ‘apologies’ dedikten sonra hangi evinde hapsedelim?
a) Kandil’deki mağarasında
b) Şam’daki villasında!!!
c) Devlet gözetiminde İn Suyu mağarasında...
Var mısınız o çok güvendiğiniz halka gidip referandum yapmaya?!
Engin Balım
+++
Zenginin malı, züğürdün çenesi
Bir konuşmasına şahit olduğum MHP Ankara milletvekili Deniz Bölükbaşı “AKP’nin refahı yandaşlarına, yoksulluğu ve yapılan borçları ise vatandaşlara paylaştırdığını” söyledi ki, tespitinde yüzde yüz haklıdır...
Geçenlerde ekonomi alanında dünyaca ünlü Forbes dergisinde; Türkiye’den dolar milyarderi olup da, listeye alınan 100 kişiyi açıklandı.. Forbes’in dışında bazı kaynaklarca bir başka şey daha açıklandı ki, esas işin can alıcı noktası bence budur. Bu kişilerin sahip oldukları servetin toplam tutarı olan 104.4 milyar dolar; 36 milyon (rakamla 36.000.000) Türk vatandaşının gelirine denk olduğu yönündedir..
A benim cebi ve cepkeni delik
vatandaşım;
Sizler, işsizlerinize iş, çocuklarınıza sadece ve sadece doyacak kadar aş bulma telaşındayken..
Ne kadar inkâr edilse de, iktidara yandaş olma özelliği ve önceliği taşımaları nedeniyle, deveyi hamutuyla götürenler var. “Haktan, hukuktan” ve sürekli Hz. Ömer (RA)’in dillere destan “adaletinden” bahsedip, yüklü miktardaki servetlerin götürülmesine maalesef göz yumanlar var...
Eğer sizler sesimize “ses” vermeyip, önümüzdeki seçimlerde de demokratik yollardan “yaşanan bu haksızlıklara, yolsuzluklara ve terör örgütüyle kapalı kapılar arkasında müzakere yapan kötü idareye” hâlâ dur demezseniz. En yoksul yüzde 20 ile, en zengin yüzde 20 arasında oluşan 8,5 katlık gelir farkı gittikçe artar. Haliyle de zenginin malı, bizim gibi, sizin gibi züğürdün çenesini yormaya devam eder.
Harun Kılıç / Bizim Çankırı Gazetesi