Türk Milliyetçileri birleşirse!
Kozmik oda aramaları, darbe planları, suikast iddiaları, intiharlar, Reşadiye katliamı, Generallere yönelik operasyonlar, medyanın makas değiştirmesi, HSYK Kararları ve Anayasanın değiştirilmesiyle ilgili talepler; bütün bunlar büyük bir resmin küçük parçalarıdır. Türkiye, küresel gücün bölgesel ihtiyaçları için yeniden dizayn ediliyor. Yaşanan sancıların gerçek nedeni budur. Günü birlik olarak yaratılan rafine gündemlere takılıp kalmak körlük yaratır.
Küresel aktör ABD ile AB’nin “Çağın en etkili gerici gücü olan milliyetçiliğe” bakışı aynı zamanda AKP iktidarının bakışıyla örtüşmektedir. Türkiye için öngörülen milliyetçilik, etkisizleştirilerek marjinalleştirilmiş, etnografik ve nostaljik bir milliyetçiliktir. Küresel güçler, Türkiye için, iktidara gelecek kadar güçlü olmayan, yeraltına kayarak küresel güçlerin çıkarlarını tehdit edecek kadar da marjinal bulunmayan evcil bir milliyetçilik ön görmektedir. İddiasız, idealsiz ve içeriksiz bir söylem milliyetçiliği öngörülmektedir.
Aidiyetleri ayrıştırmanın, yüreklerin ortak vurmasını engellemenin, farklılıkları kutsamamın tek bir hedefi vardır; o da millete duyulan aidiyet hissini aşiret, etnisite, klan, boy, bölge, hemşeri ve kent boyutuna indirgemektir. Böylece ülkeye, millete ve bütüne duyulan bağlılık bölge, aşiret, mezhep ve etnisite seviyesine indirgenerek güçten düşürülmüş olacaktır.
Milliyetçiliği güçten düşürme!
Bush döneminin ABD’nin Dışişleri Bakan Yardımcılarından Fried, Türkiye’deki milliyetçiliğe yönelik olarak değerlendirme yaparken “Gururlu insanlar, milliyetçi olmaz, gururlu insanlar dünyaya açık olur” demişti. ABD’li yetkililerden birisi de “Türkiye’deki kavgacı milliyetçilikten endişeliyiz” türünden sözler etmişti. Salman Rushdie ise “Bende aidiyet hissi ülkelere karşı değil şehirlere karşı. Irkçılık, milliyetçilik ötekine bakmayı bilmeyenleri cezbediyor” demişti. Bütün bu değerlendirmeleri aynı dönemde gazeteler manşetten vermişti. Ardından da Türkiye’deki bazı siyasetçi ve akademisyenler milliyetçiliği ABD perspektifine ve çıkarlarına uygun biçimde tanımlamaya kalkmışlardır: Bu bağlamda “Milliyetçilik virüstür” ya da milliyetçilik “modernleşme sürecinin ürettiği sari bir hastalıktır” türünden değerlendirmeler yapmıştı.
Bunları hatırlatmamızın nedeni milliyetçiliği etkin bir güç olmaktan çıkarmak için iç ve dış güçler arasındaki koordinasyona vurgu yapmak içindir. Milliyetçiliğin Türkiye’de etkin bir konuma gelmemesi için iç ve dış çıkar çevreleri ellerinden gelenin fazlasını yapmaktadır.
Ayrılık her anlamda yanlıştır!
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Alparslan Türkeş’in vefatının ardından kurulmuş olan Aydınlık Türkiye Partisi’ni ziyaret etmesi bu bakımdan anlamlıdır. Bahçeli’nin ATP’yi ziyaret ederek, “Baba ocağında birleşelim” çağrısı yapması üzerinde durulmayı hak ediyor. Bahçeli’nin Türk Milliyetçilerini bir araya toplama söylemi Türk Milliyetçiliği yönünden umut verici bir gelişmedir.
MHP, Milliyetçiler bir yana Türk milleti kavramıyla sorunu olmayanları bir araya getirmenin yollarını muhakkak bulmalıdır. MHP iktidarı için başka çıkar yol yoktur. Hal bunu şart koşarken ayrılık/gayrılık üretenlerin kime ve neye hizmet ettiklerini bir kez daha düşünmelerinde yarar vardır.
Aydını, siyasetçisi, bürokratı, gazetesi, gazetecisi, sivil toplumcusu bütün milliyetçileri bir hedefe yöneltmeden gerçek anlamda Milliyetçi bir iktidar kurulamaz. Çünkü asıl olan formel değil fonksiyonel iktidar olabilmektir. Fonksiyonel iktidar ise ancak iddiası, tezi, davası, istikameti olan kadroların omuzları üzerinden yükselir.
Fikir, ahlak, iman ve vefa bakımından sıfırı tüketmişlerden bunu beklemek mümkün değildir. Bizden hatırlatması.