Türk Milleti’nin direnme hakkı

İstanbul Baro Başkanı Ümit Kocasakal’ın dün yayınlanan söyleşimizde yaptığı “TBMM’de görüşülen tasarı yasalaşırsa, Türkiye yargısız infaz ve faili meçhuller ülkesine döner” uyarısından sonra dehşetle soruyor okurlar:
- Peki ne yapmalıyız? Kendimizi nasıl koruyacağız?
***
Tasarı yasalaştıktan sonra yargı da devre dışı kalacağı için, “vatandaş” olarak hiçbirimizin, “kamu kudreti” ni sınırsız kullanma yetkisiyle donanan mülki amirler ve emirlerindeki kolluk güçlerine karşı bir “koruyucu”muz kalmayacak; tümden “savunmasız” bırakılacağız.
Ama ondan önce tek atımlık barutumuz daha var elimizde. Başta TBMM’de tasarıya karşı kelle koltukta mücadele eden siyasi partiler, bütün Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının son silahı “direnme hakkı” Kocasakal’a göre.
***
Bu seçeneğin, iktidar tarafından “anarşistler, teröristler, marjinaller, çapulcular” diye toplumun geniş bir kesiminin gözünde nasıl itibarsızlaştırıldığını defalarca tecrübe ettiğimizden, temkinli yaklaşıyorum. Ama söylediğinin arkasında Kocasakal:
“Evrensel hukukta yeri var. Demokrasilerde, 5 yıllığına iktidara gelen bir siyasi partinin ‘her şeyi yapma’ yetkisi yoktur. Alman Anayasasında açık hüküm var: Alman vatandaşları haklarına karşı saldırı ve ihlal olursa direnme hakkına sahiptir...”
- Türk yasalarına göre meşruiyeti var mı?
Anayasa’nın 6. Maddesine göre var: Egemenlik, kayıtsız şartsız Milletindir. Türk Milleti, egemenliğini, Anayasanın koyduğu esaslara göre, yetkili organları eliyle kullanır. Egemenliğin kullanılması, hiçbir surette hiçbir kişiye, zümreye veya sınıfa bırakılamaz. Hiçbir kimse veya organ kaynağını Anayasadan almayan bir Devlet yetkisi kullanamaz.
- İyi de bunu “direnme hakkı” olarak yorumlayacak kaç hukukçu var ülkemizde?
“Hukuk vicdanı olan birinin bunu başka türlü yorumlaması mümkün değil” iddiasında Kocasakal. Bugüne kadar pek gündeme gelmeyen Anayasa’nın “Başlangıç” kısmını okuyor:
“Türk Vatanı ve Milletinin ebedî varlığını ve Yüce Türk Devletinin bölünmez bütünlüğünü belirleyen bu Anayasa, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu, ölümsüz önder ve eşsiz kahraman Atatürk’ün belirlediği milliyetçilik anlayışı ve O’nun inkılâp ve ilkeleri doğrultusunda;
(...) Millet iradesinin mutlak üstünlüğü, egemenliğin kayıtsız şartsız Türk Milletine ait olduğu ve bunu millet adına kullanmaya yetkili kılınan hiçbir kişi ve kuruluşun, bu Anayasada gösterilen hürriyetçi demokrasi ve bunun icaplarıyla belirlenmiş hukuk düzeni dışına çıkamayacağı;
Kuvvetler ayrımının, Devlet organları arasında üstünlük sıralaması anlamına gelmeyip, belli Devlet yetki ve görevlerinin kullanılmasından ibaret ve bununla sınırlı medenî bir iş bölümü ve iş birliği olduğu ve üstünlüğün ancak Anayasa ve kanunlarda bulunduğu;
Hiçbir faaliyetin Türk millî menfaatlerinin, Türk varlığının, Devleti ve ülkesiyle bölünmezliği esasının, Türklüğün tarihî ve manevî değerlerinin, Atatürk milliyetçiliği, ilke ve inkılâpları ve medeniyetçiliğinin karşısında korunma göremeyeceği ve lâiklik ilkesinin gereği olarak kutsal din duygularının, Devlet işlerine ve politikaya kesinlikle karıştırılamayacağı;
Her Türk vatandaşının bu Anayasadaki temel hak ve hürriyetlerden eşitlik ve sosyal adalet gereklerince yararlanarak millî kültür, medeniyet ve hukuk düzeni içinde onurlu bir hayat sürdürme ve maddî ve manevî varlığını bu yönde geliştirme hak ve yetkisine doğuştan sahip olduğu;
Topluca Türk vatandaşlarının millî gurur ve iftiharlarda, millî sevinç ve kederlerde, millî varlığa karşı hak ve ödevlerde, nimet ve külfetlerde ve millet hayatının her türlü tecellisinde ortak olduğu, birbirinin hak ve hürriyetlerine kesin saygı, karşılıklı içten sevgi ve kardeşlik duygularıyla ve “Yurtta sulh, cihanda sulh” arzu ve inancı içinde, huzurlu bir hayat talebine hakları bulunduğu;
FİKİR, İNANÇ VE KARARIYLA anlaşılmak, sözüne ve ruhuna bu yönde saygı ve mutlak sadakatle yorumlanıp uygulanmak üzere,
TÜRK MİLLETİ TARAFINDAN, demokrasiye âşık Türk evlatlarının vatan ve millet sevgisine emanet ve tevdi olunur.”
***
Anayasa metnine dahil olan “Başlangıç” kısmının da “değiştirilemez” olduğunu savunan Kocasakal, “Madem Anayasa koyucu bunu Türk evlatlarının vatan ve millet sevgisine emanet etmiş, ben Anayasa’yı askıya alma girişimine karşı bu emaneti korumak hak ve yetkisine sahibim. İktidar gayrimeşru hale gelirse benim direnme hakkım daha da meşru hale gelir. Siyasi partiler de ’Türk evlatları’ arasında olduğuna göre onlar da bu hakkı en uç şekilde kullanabilir.” diyor.

Yazarın Diğer Yazıları