‘Türk Milletine Çağrı III’
Aralarında Türk Dil Kurumu eski Başkanı ve gazetemizin yazarlarından Prof. Dr. Ahmet Bican Ercilasun, Dışişleri eski Bakanlarından Şükrü Sina Gürel, TBMM eski Başkanvekili Uluç Gürkan, Hocaların Hocası Prof. Dr. Mustafa Kafalı, muhterem eşi Sevgi Ablam, Türk Milliyetçiliği fikir sisteminin mimarlarından Prof. Dr. İskender Öksüz, 21.Yüzyıl Türkiye Enstitüsü Başkanı Prof. Dr. Ümit Özdağ, emekli Büyükelçilerimizden Müfit Özdeş, Milli Düşünce Merkezi Başkanı Sadi Somuncuoğlu gibi gerçek Türk aydınlarının kaleme aldığı iki bildiriyi bu sütunlardan daha önce paylaşmış ve okuyucularımızın imzasına açmıştım. Milletimizin önemli bir bölümü siyasi partilerden, muhalefetten umudunu kestiği için, ülkemizin içinde bulunduğu durumu gönüllü teşekküllerimiz yerine getiriyor. Israrla “Sivil Toplum Kuruluşları” deyimini kullanmak istemiyorum. Sevgili Arslan Bulut’un yıllar önce ifade ettiği, Mustafa Yıldırım’ın “Sivil örümceğin ağında” adlı dev eserinde belgelediği gibi adı sivil olan kurumların bir bölümü “güdümlü” kuruluşlardır. Soros gibi ucu dışarıda olan vakıf ve istihbarat örgütlerinden nemalananlar da arada bir bildiri yayınlayıp imzaya açarlar. Yazdıkları genellikle “insan hakları, demokrasi, özgürlük” gibi temaları işler ama Türkiye’nin bölünüp, federatif sisteme geçmesini önerirler. Bunların büyük bir bölümü aynı zamanda “akil” sınıfından olup hükümetin saraylardaki sofralarında meze olmuşlardır. Son bir yılda iki ayrı bildiri kaleme alan yukarıda isimlerini zikrettiğim “ziyalılar” ımızın çağrısına yüz binlerce vatandaşımızdan destek geldi. Sanal ortamda çeşitli internet sitelerinde yayınlanan daha önceki bildirilere ne yazık ki siyasi partilerden destek gelmedi. Dahası “biz var iken bunlara ne oluyor? Biz zaten haftalık grup toplantılarında benzeri açıklamaları yapıyoruz” mealinde savunmaya çekilirken, bildiriyi kaleme alan, imzalayanlara karşı da kulislerde atıp tutuyorlar.
Dün (Cuma) Ankara Güvenpark’taki Atatürk heykeli önünde yapıldı bu çağrı..
Değerli okuyucularım sizleri, aşağıdaki bildiriyi internet ortamında paylaşarak milyonlara ulaştırıp imzalanmasını sağlamaya çağırıyorum. İmralı-Ankara arasındaki “kişiye özel gizli mutabakat” ortaya çıktı. Hükümet ile terör örgütü arasında “seçime kadar eylem yok” kararında memleketin Başbakanı bile baypas edilmişken bir kenarda sessiz oturup makus talihimizi beklemenin anlamı yok. CHP’nin Dersim tartışmaları ile çizgisinden uzaklaştırıldığı, anası ve yavrusuyla muhalefetin “Kaçak Saray” gündemiyle meşgul olduğu sırada ülke bütünlüğü elden gidiyor. Türk Ordusu malum kumpaslarla devre dışı bırakılmış, sınırlarımız yol geçen hanına dönmüş, devlet erkini elinde tutanlar kamu güvenliğini terör örgütüne devretmiş durumdayken yükselen bu çığlığa kulak vermek zorundayız. Sadece sanal alemde değil 5 maddelik bu bildiriyi evlerimize, iş yerlerimize, okullarımıza taşıyarak mevcut durumdan haberdar olmayan tüm kesimlere ulaştırmakta görevlerimizin arasında olmalı.
Bu sütunlardan “sivil itaatsizlik-pasif direniş metotları” konusunda uzun uzun ahkam kesmeye niyetim yok. Her şeyden önce TBMM’de görev yapan milletvekillerine bu bildiriyi ulaştırıp göreve çağırmanın yolları bulunmalıdır. Bu çağrıya sessiz kalmayacağınız umuduyla bildiriyi paylaşıyor ve imzalarınıza açıyorum. Türk milleti’nin aklı selimine sesleniyor, Türk milleti adına hareket edenleri uyarıyoruz!
1. Emperyal bir proje olan “çözüm süreci” adına, terörist başının baskılarıyla Meclisten çıkarılan yasalar kabul edilemez; TBMM, Devletimizin kuruluş esaslarına ve Anayasamızın belirlediği milli - üniter devlet ilkesine aykırı, egemenliğimizi ve bütünlüğümüzü parçalayacağı belli olan yasaları yapamaz, bu yasalar uygulanamaz.
2. Vatanımızı ve Milletimizi bölmek amacıyla bebek, kadın, asker, polis ve öğretmen dahil 40 bin kişinin katili olan terörist başı muhatap alınamaz, müzakereci ve yasalara aykırı statü sahibi yapılamaz.
3. Türk Milleti ve Türkiye Cumhuriyeti Devleti, etnik ve mezhep gruplarına göre ayrıştırılıp parçalanamaz; 1000 yıllık egemenliğimiz paylaşılamaz; Vatan toprakları üzerinde, herhangi bir kimliğe dayalı “Özerk Bölge” gibi ayrı bir yönetim kurulamaz.
4. Ülkemize, her topluluktan milyonlarca akraba olan olmayan kişiler sığınmacı yapılırken, bu imkânın sadece Türk Milletinin birer parçası olan Türkmenlerden ve Doğu Türkistan Türklerinden esirgenmesi kabul edilemez; bu ayrımcı tutum ne insanî, ne ahlâkî, ne hukukî ne de tarihî sorumluluğumuzla bağdaştırılamaz.
5. Hukuk devleti, kişi ve parti devletine dönüştürülemez; yargıya güven sarsılarak “kendi gücüyle hak arama” (ihkak-ı hak) ve “iktidar hukukun üstündedir” dönemi başlatılamaz; Türkiye’miz hukuk kargaşasına sürüklenemez.