Türk kadını, mağara devrine marş marş
Artık bizim medya denen takıma söyleyecek söz bulamıyorum. Bir başörtüsü, Ergenekon ve açılım yalanı ile kumda oynuyorlar. Oysa dünya ciddi işlerle meşgul. Beğenmediğiniz Şili bile insanına ne kadar değer veriyor, gördünüz. Bizim bakan da demeç vermiş, “biz 3 günde çıkarırdık” diye. Güler misiniz, ağlar mısınız, bırakın dirisini, daha madendeki ölüleri aylardır çıkaramadılar.
Dünya basınında Türkiye’deki kadınlara yönelik eleştirilerimi doğrulayan bir haber vardı. Bizim basında tek satır tek kelime göremedim. Cenevre merkezli Dünya Ekonomik Forumu (World Economic Forum) adındaki örgüt tarafından yayınlanan 2010 Küresel Cinsiyet Eşitsizliği raporunda Türkiye 134 ülke arasında 126’ncı sıraya oturdu. Ne demek bu diye bir soru aklınıza gelebilir. Açıklayayım.
Her yıl kadın haklarını değişik açılardan değerlendiren örgüt raporunda Türk kadınları AKP iktidarı 2001 öncesi 136 ülke içinde 57’nci sıradaymış. Bu sıralama AKP’nin işbaşına gelmesi ile hızla inişe geçmiş ve son 4 yıl içinde 120’nci sıralara inmiş. Ve şimdi de 126’ncı sırada. Bizden sonra kimler var dersiniz? Fas, Benin, Suudi Arabistan, Mali, Pakistan, Çat, Yemen.
İran, Mısır, Suriye, Ürdün, Nijerya ve Hindistan ile Tunuslu kadınlar bile bizimkilerden daha yukarıda. Katar ve Birleşik Arap Emirlikleri de üstte. Ne diyebilirim. Ne söyleyebilirim? Ekonomi kazığı bir yana radikal dincilerin en büyük belirtisi olan kadın hakları konusunda geriliyor ülkem. Ama işin acı tarafı onlara alet olanlar da gene kadınlar.
Hani ne diyor Başbakan ve şürekâsı? Hatırlarsanız, biz eksen falan değiştirmedik, o laiklerin suçlaması demiyor mu? Ama gerçekte, bırakın ülkeyi, kadınların eksenini bile değiştirdiler, hem de ne değişme. Bu raporun tam tercümesi Türkiye’de artık kadın-erkek eşitliği yok demek. AKP Türk kadınını işte bu duruma soktu. Daha önce de Türk kadınının, haklarını mücadele etmeden aldığını yazdım. Atatürk ve devrimleri yapılırken, Cumhuriyet kurulurken, Türk kadınına Batı dünyasındaki kadınlarda bile olmayan haklar verildi. O yıllarda ABD’de ve öteki Avrupa ülkelerinde kadınlar seçme ve seçilme haklarını almak, erkeklerle eşit olabilmek için mücadele veriyordu. Kavga etmeden alınan hakların kıymetini Türk kadını bilemedi. Oysa benim ulusum ta Orta Asya’dan beri kadınına, ana ve eş olarak en fazla kıymet veren ulustu.
Otağ’da hanlar, eşleri ile birlikte oturur, ülke yönetirdi yan yana. Ama şimdi ampul iktidarı evlerinde oturup çocuk yetiştirmelerini öneriyor hem de üçer tane. O yüzden Osmanlı olayını tahrik ediyor, kadını gene hareme tıkmak için. Oysa bir toplum, kadınıyla erkeğiyle birlikte yükselir, uygarlaşır. Kadınını ezen ulus yok olur.
İkinci konu, geçenlerde okudum Mehmet Ali Birand, kendisini askerlerin ezdiğini söylemiş. Pişkin olduğunu bilirdim de bu kadarını beklemezdim. Emin Çölaşan yazmış. O dönemleri ben de yaşadım. Birand 32’nci Gün için TRT’den tahsil ettiği kamera kiralama paralarını ödemediği için Washington’da biz Türk gazetecilerine kamera vermiyordu yabancı şirketler ve bizden peşin parayla çalışmamız isteniyordu. Bu böyle birkaç yıl devam etti. Asker mi hazırladı sahte faturaları?
Aslında Cengiz Çandarlı ve Hasan Cemalli dönemler, Türk basınının en kara yıllarıydı. Zira bu kişiler Washington’a gelip dönemin başbakanları veya siyasi liderleri için yabancı ülke yöneticilerine gizli toplantılarda bilgi verdiler. Bir gazetecinin okuyucusuna veremediği veya gizlediği hangi bilgiyi bir yabancı ülke yetkilisine verebilir. O zaman adı gazeteci değil ajan olur. Hele hele Çandar’ın Türkiye’den, PKK öldürecek diye kaçıp, o yıllardaki Milliyet muhabiri Turan Yavuz’un evine sığınıp iki ay kaldıktan sonra attığı kazık neydi? Ansiklopedi savaşı konusunda kendisine dert yanan gizli bir telefon konuşmasını gazetede tam sayfa yayınlamıştı. Unutuldu bunlar unutuldu. Ama ben ve o dönemi yaşayanlar unutmadı.
İşte bugünkü iktidara yol gösteren takımın karakter yapısı, takdir sizlerin.