Türk ihtilalinde vatan müdafaası
Son Osmanlı Meclisi Mebusanı... Ermeni mebuslar, katledilen, tehcir edilen Ermenilerin kanını istiyorlar. Pontusçu Rum mebuslardan birisi, Türk tarihine hakaretler edip Fatih’le alay ediyor. Halep mebusu dayanamıyor: “Bir Türk mebus Atina meclisinde senin bu söylediklerini söyleyemezdi” diyor. Yanıt hazır: “Orası adalet ve medeniyet yeridir, aklın ermez senin.”
Bir de âyan var hani. Orada da aynı minval üzere işler olmakta. Ahmet Rıza Bey adlı reis, bir önerge veriyor: “Ermeni, Rum, Arap kardeşlerimizi taktil ve tehcir eden sorumlular ceza görsün, hem de hemen, divan-ı harbe verilsinler” . Alkış ve övgüler, gayri Türklerden... Türk’ün sesi ise çıkmaz sanıyorlar. Topçu Feriki Rıza Paşa Hazretleri fırlıyor yerinden: “Önergenize Türkleri de koyunuz, zira onlar da Ermeni, Rum, Arap kardeşleriniz kadar mazlumdur. Hatta onlardan daha fazla zulüm görmüşlerdir” diyor. Kıyamet kopuyor. Meclis Reisi “lüzumsuz” derken, öbürleri “Türk’ü koyacaksak, Çingeneler de dahil Osmanlı’daki tüm unsurları, koymak gerekir” diye olmazlanıyorlar. Sonunda, kimsenin adı yazılmasın “Osmanlı” densin kararına varılıyor. Tek karşı oy Rıza Paşa’dan “Ben Türk Milletiyle beraber kaldım” diyor. Osmanlı’nın Saltanat Şûrası, Sevr antlaşmasını kabul ederken de yalnızca bu Topçu Feriki Rıza Paşa karşı oy verecek ve Vahdettin’e “Memleketin sahibi, millet kabul etmedikçe, siz kabul etseniz bile ne çıkar!” diye bağıracaktı.
Mahmut Esat Bozkurt’un Kaynak Yayınları arasından çıkan “Türk İhtilalinde Vatan Müdafaası” adlı eserinden aktardım yukarıda yazdıklarımı. Bu kitabı okuyunuz mutlaka, dünü öğrenmekle kalmaz, gün’le dün arasındaki bağlantıyı da kurarsınız, “Kanından başkasına inanma” diyen ulu Gâzi’ye hak verirsiniz bir kez daha.
Türk Dilinin Başşehri Kırşehir
Erdoğan Aslıyüce, “Adım Adım Türkiye” dizisi kitaplarının 9’uncusunu da çıkardı: “Türk Dilinin Başşehri Kırşehir” (Yesevi Yayıncılık). Bu ad öyle süs olsun diye verilememiş bu kitaba. Kırşehir gerçekten de Türk Dilinin başşehridir. Çünkü “Türk diline kimseler bakmaz idi/Türklere hergiz gönül akmaz idi/Türk dahi bilmez idi bu dilleri/İnce yolu, ulu menzilleri” diyen Âşık Paşa oralı. Bu Âşık Paşa, “Türk Alp’inin özelliklerini” de yazmış uzun uzadıya, okumak ve Türk gencine örnek göstermek gerek.
Ve Gülşehri, o da Türk Dili’yle eserler verdi, edebiyatımızda birçok ilklere imza attı. Bu ilkleri bu kitapta bulabilirsiniz.
Başka? Var elbette. Ahiliğin Babası Ahi Evren de, Kırşehir toprağında yatıyor. Ahilik hakkında öz ve önemli bilgiler veriyor Aslıyüce. Ahi Evren’in akla verdiği önemi vurguluyor.
Hacı Bektaş Veli de Kırşehirli, Şeyh Edebali de. Hacı Bektaş’ın “Eline, beline, diline sahip ol” öğüdünü Yazar, İl’ine yani ülkene, diline yani Türkçe’ye, beline yani soyuna sahip olarak algılıyor ki, bence de böyle anlaşılmalı.
Kırşehir olur da, Osman Bölükbaşı, Hacı Taşan, Şemsi Yastıman, Neşet Ertaş’tan söz edilmez mi? Ediliyor elbette. Ama bence bu kitabın en önemli özelliği “Hılla Gölü Efsanesi”ne yer vermesi. Ben de bunu ilk kez duymuş oldum. Osmanlı’nın temelinin atıldığı “Tarihi Karar” işte bu göl kenarı toplantısında alınmış. Katılımcılar şunlar: Ahi Evren, Sadrettin Konevi, Hacı Bektaş-ı Veli, Şeyh Edebali, Kâşi ve Muhlis Paşa