Türk Dünyası Çalıştayı’ndan...
Geçtiğimiz Perşembe ve Cuma günlerinde Türk Dünyası Yazarlar ve Sanatçılar Vakfı (TÜRKSAV)nın düzenlediği çalıştaya çağrılı olarak katıldım. Çalıştayın konusu ‘Türk Dünyası’nın yirmi yılı’idi. Bir başka deyişle, yirmi yıl içinde Türkiye neler yaptı; neleri yapamadı? Yapılamayanlar, neden yapılamadı? İşte, her katılımcının önündeki dosyada yer alan bu sorular ve altlarındaki açılımlar masaya yatırıldı; yanıtlar arandı.
Katılımcılar otuz kişiydi; yani az ve özdü. Bu toplantı; konusuyla, çağrılıların birikim gücüyle, yönetim güzelliğiyle gerçekten özeldi. Toplantı; sıcak, içten, dostça davranışların yoğurduğu, bir bilimsel disiplin içinde geçti. Aşırıya kaçmayan, karşılıklı kısa atışmalar elbette oldu; ama bu hoş görülebilir demokratik çıkışlar olarak algılandı. Bu toplantı, derinlikli ve akıl çeşnisi bol bir ortam yarattı.
Toplantının ilk gününü Prof. Dr. Cemalettin Taşkıran, ikinci gününü ise Prof. Dr. Haydar Çakmak yönetti. Taşkıran’ın ‘haddeden geçmiş nezaketle’yoğrulmuş yönetimi harikaydı. Ama ikinci gün yönetimde bir başka güzellik daha yaşandı: Prof. Dr. Haydar Çakmak yaptığı kısa konuşmalarla katılımcıların adeta, fikir barajlarının kapaklarını açıyordu...
Neler mi konuşuldu? Çok şey! Türk Dünyası’yla ilgili aklınıza ne geliyorsa hepsi gündeme geldi. Herkes özgürce konuştu. Türk Dünyası’nda ve Türkiye’de iz bırakan ilk hizmetleri başlatanların öncüsü eski Bakan Namık Kemal Zeybek yaptıklarını, yapamadıklarını içtenlikle anlattı. Takdir topladı. Doç. Dr. Bilgehan Atsız Gökçedağ, konuşmasındaki sorularıyla toplantıya anlam katanlardandı. “Türk İşbirliği ve Kalkınma İdaresi Başkanlığı (TİKA)nın bu iktidar zamanında Türk Dünyası’ndan uzaklaşıp, Arap Ortadoğu’su ve Afrika halklarına daha çok yakınlaştığı; Türk Dünyası’nı, kurulan ” Yunus Emre Enstitüsü “ne ‘emanet’ettiği; gerçekte ise bu yöntemle, yöredeki Türk okullarında eskiden aylık 200-300 dolara çalışan ‘öğretmenlere’binlerce dolar maaş vermenin yolunun açıldığı” öne sürüldü. Yazarımız, eğitimci, sendikacı arkadaşımız Şuayip Özcan ise “Kosova’da açılan ‘Türk’okullarında yeterli Türkçe öğretilmiyor; çok iyi İngilizce, Arnavutça öğretiliyor” dedi. Bu konuşmalara eski TİKA görevlileri itiraz etse de, inandırıcı olamadılar. TOBB Üniversitesi’nden İhsan Çomak “Türk Dünyası’na yönelik çalışmalar Türkiye merkezli ama Türkiye’de değil oralarda yapılmalı” dedi. Şair Servet Gürcan’ın “Türk Dünyası’na gönderilecek görevlilerin kesinlikle yabancı dil bilmeleri” önerisinin hükümete çalıştay görüşü olarak acilen bildirilmesi, kararı alındı. Doç. Dr. Mehmet Seyfettin Erol, Kafkas Araştırmaları Merkezi’nden Hasan Oktay, Afganistan’dan Halilullah Resuli, Türk Irak adına Sadun Köprülü, Balkanlar adına İslam B. Erdi ve diğer katılımcılar görüşlerini açıkladılar.
Değerli okurlar; burada Yahya Akengin’le ilgili bir konudaki bilgisizliğimi itiraf etmeliyim. Seçkin bir edebiyatçının çok yetenekli bir yönetici, harika bir örgütçü de olabileceği hiç aklıma gelmemişti. Bu sade ama bir o kadar da rafine özel bilgi şölenini düzenleyen, Türk Dünyası Yazarlar ve Sanatçılar Vakfı (TÜRKSAV) Başkanı Yahya Akengin’i gönülden alkışlıyorum. Böylece sevgili Akengin’in bir özelliğini daha öğrenmiş oldum. Ne demiş atalar: “Kepenek altında er yatar!”
İLŞTİRİ: Tiyatro sanatçısı can dostum Ensar Kılıç’ı Pazar günü sonsuzluğa uğurladık. Durağı uçmak olsun.
Haftaya buluşmak dileğiyle...