Turgay Beşyıldız top cambazı Polat Demirer'i yazdı
Trabzonlu gazi bir yarbayın, 7 çocuğundan biriydi.
Futbola 7 yaşında yalın ayakla Trabzon’un Gülbaharhatun Mahallesi’nde başlamıştı. Trabzon’un gelmiş geçmiş en iyi beş futbolcusundan biri olan ve 62 gibi genç bir yaşta İstanbul’da vefat eden milli futbolcu Sinan Alayoğlu’nun da, yetiştiği aynı mahalleden idi.
Kendi deyimiyle bugün futbol oynuyor olsaydı, milyon Euro‘luk bonservisi ve transfer ücreti olurdu…
Asıl adı Polat değil, Pulatkan idi.
Onu Pulatkan diye sorarsanız, kimse hatırlamaz, tanımaz ama Polat derseniz:“Haaa, bizim Polat mı?” derler.
1936 Kırklareli doğumlu ama Trabzonlu Pulatkan Demirer.
Onu yazarken bir ricası oldu: “ Babam ben doğduğumda subaydı Kırklareli’nde, Trakya’da... Bu arada, beni Pulatkan diye yazmayın, Polat diye yazarsanız memnun olurum. Beni ‘Polat’ diye bilirler hep.”
Maradona gibi kısa boylu ve etine dolgun, üstelik sol ayaklı, adaleli. Arjantin’in kıyılarından değil ama, Gülbaharhatun Mahallesi’nin ortasındaki üçgen şeklindeki toprak arazide yetişmişti.
Konak gibi bahçeli, süs havuzlu, sarmaşıklı, eski tarihi Trabzon evlerinden birinde büyümüştü.
Eli kalem kağıt tutmaya, o zamanın önemli okullarından Ülkü İlkokulu’nda başlamış.
Trabzon Lisesi’nin orta bölümünden sonra Endüstri Meslek Lisesi ile beraber eğitim ve öğretim hayatını Trabzon’da tamamlamış o dönemlerdeki birçok futbolcu gibi…
*
Babası bir çok savaştan gazi çıkmış bir yarbay emeklisi Ali Osman Demirer ile Binnaz hanımın 7 çocuğundan biri Polat.
Maşallahı var, 87 yaşına girdi. Son aylara kadar delikanlı gibi idi ama şimdi sağlığı eskisi gibi değil. Yanına giden olursa evine sadece eşini tanıyor. Yıllarca oynadığı futbolun meyvelerini para olarak değil ama sağlık olarak son yıllara kadar toplamaya başladığını söylemişti, Alzheimer olmadan önce...
Yürürken sol omzu biraz düşük ve belden yürüyor, futbolun kabadayısı gibi, belli solak olduğu. Kısa boyuna rağmen ayaklarına hakim bir oyuncuydu Polat.
O yılların en önemli üç takımında forma giydi. İdmanocağı ve İdmangücü’n den sonra yeni kurulan Trabzonspor’un, Kırmızı Beyazlı ilk takım kadrosunda da forma giyerek, Bordo Mavili kulübün tarihine geçti…
Vatani görevini İskenderun’da uçaksavar topçusu olarak yapan Polat’ın, kaderine askerlikte de topçuluk görevi düşmüştü…
Futbolun saha içindeki 22 adamın bir topun peşinden koşması olduğunu düşünmenin, kemanın telden ve yaydan, Hamlet’ in kağıt ve mürekkepten, piyanonun siyah ve beyaz tuşlardan, sazların ise buralarda sadece tulum ve kemençeden ibaret olduğunu söylemekten bir farkı yoktur.
Farklı pencereden bakarsak; o gün birazdan aşağıda anlatacaklarımı fotoğraflayan veya kameraya kayıt eden olamadı ama biz yıllar sonra, bundan yaklaşık 10 yıl önce sağlığı bozulmadan aynı Tabakhane Köprüsü üzerinde fotoğrafladığımız Polat Demirer’in, hiç unutamadığı bir hikayesini dinleyerek başlayalım.
“Yıl sanıyorum 1957 idi. O zaman ki Avni Aker Stadyumu’nda (Trabzon şehir Stadyumu) genç takımlar arası grup maçları vardı. Burada bir karşılaşmayı futbolcu arkadaşlarımızla, ağabeylerimizle seyrettik, maç dağıldı kalabalık bir şekilde sağlı, sollu kaldırımlardan millet bizim meydana , Atatürk Alanı civarına doğru yürüyoruz. Biz de o zamanın futbol da şehirdeki en önemli bir numaralı ismi olan, İdmanocağı’nın antrenörü ve kaptanı çok genç yaşta rahmetli olan Sebahattin Canoğlu ile küçük bir grup ile yürüyoruz. O sıralar Trabzon futbol genç takımlar karması Ankara’ya gidecek. Ankara Genç Karması ile maç yapılacak. 21 yaşındayım ve yaşım tutmuyor ama ben de takımla gidip bu maçı seyretmek istiyorum Ankara’da… Böyle bir durum var anlayacağınız. Ankara’yı daha önce görmüşüm, çok hoşuma gitmişti. İyi bir futbolcu ve futbol adamı Rahmetli kaptan Sebahattin’in elinde bir portakal var, onunla elinde oynaya, oynaya yürüyor, hem de konuşuyoruz. Kendisine çok istekli bir şekilde diyorum ki: ‘Abi, ben de sizinle Ankara’ya gelmek istiyorum, yaşım tutmuyor oynayamayacağım ama hiç olmazsa sizinle beraber olayım, hem de maçı seyrederim. Ortahisar’da tarihi Vilayet Konağı’nın önünden geçiyoruz, sol kaldırımdan aşağıya doğru yürüyoruz, tam köşedeki tarihi Olcay Matbaası’nın önüne geldiğimizde durduk. Kaptan Sebahattin döndü ve bana ‘Seni bir şartla götürürüm. Şu elimdeki portakalı görüyor musun? Eğer bu portakalı hiç düşürmeden ayağınla saydıra saydıra, şu Tabakhane Köprüsü’nün üzerinden geçersen, seni Ankara’ya götürürüm’ dedi. ‘Ayrıca iddiayı kaybedersen sen de beni, Uzun Sokak’taki yazlık Sümer Sineması’na film seyretmeye getireceksin. Ben de ‘tamam’ dedim. O zaman öyle çok otomobil, motomobil falan yok! Köprüden çok nadir geçiyorlar. Portakalı sol ayağıma alıp hafif rampadan, sanırım uzunluğu 40 metre olan Tabakhane Köprüsü’ne doğru saydıra, saydıra inmeye başladım. Etrafımızdaki herkes hem yürüyor hem merakla, pürdikkat beni seyrediyor. Köprünün üstüne geldim, köprüyü de portakalı sol ayağımda saydıra, saydıra tam karşıya geçtim. Kafamı kaldırdım ‘Sebahattin abi tamam mı?’ dedim. ‘Tamamdır’ işareti aldıktan sonra, sağ ayağımla havadan yere düşmek üzere olan portakala bir vole yapıştırıp, portakalı köprüden aşağı doğru şutladım. O anda mahcup olmamanın keyfini yaşadım ve Ankara’ya kafileyle birlikte gittim.”
*
Pulatkan, yani kendi deyimiyle Polat Demirer, aslen futbola subay emeklisi babasının vefatından sonra başlamış.
O zaman doğru dürüst spor ayakkabısı yok, genelde çıplak ayakla maç yapmışlar mahalle aralarında, o yüzden top tekniği çok yüksek oyuncular yetiştirdi o dönem.
Demirer “Görüyorum ki; mahalle aralarında boş arazi kalmamış. Şimdi nizami çim ya da plastik sahalarda hep bu da o yaştaki çocukların dar alandaki teknik becerisini öldürüyor.” şeklinde yorumunu yapmadan geçmedi.
Polat Demirer, 2 yetişkin evlat babası, 4 tane de yetişkin torunu var. Oğlu THY’de yılların kaptan pilotu Alper Demirer. Yolcularıyla havada iken anons sistemiyle sohbet eden pilot. İstanbul’da, Bakırköy’de yaşıyor. Yetişkin iki kız, bir erkek babası.
Kızı Elif Tuncer, yetişkin bir erkek evlat annesi o da Ankara’da yaşıyor. Alper Demirer, renkli bir pilot, havada uçağın hoparlöründen yolcuları rahatlatıcı şeyler anlatıyor. Hatta onlara şiirler okuyan bir pilot.
Pilot oğlu anlatıyor: ‘’Futbolu bıraktıktan sonra, çok yaşlanmadan bazen evde canımı sıkardı ne? Boş çay bardağını alır, top yerine koyar. Halının üzerinde bardağı ayağında saydırmaya başlardı. Düşürmezdi, kırmazdı.’’
Polat Demirer, 1968 ‘li yıllarda Trabzon’da Toprak İskan Müdürlüğü’nde çalışmıştı. İlerleyen yıllarda Kredi Yurtlar Bölge Müdürlüğü’nde devlet memurluğunu sürdürerek, en son ikamet ettiği Ankara’dan emekli oldu.
1994 yılında Trabzon’dan ayrılmıştı. Oğlunun iyi bir pilot olarak yetişmesi için Ankara’ya yerleşmişti.
Kaldığımız yere dönecek olursak, Hollanda’nın en ünlü futbolcusu Johan Cruyff derki: “Futbol basittir. Zor olan basit futbolu oynamaktır.”
Polat ağabeyimiz de derki: ’’Şu dönemde olsaydım, bana değil arkadaşlarıma sorun, transferde yıllık alacağım maaş en az 3 milyon Euro idi. Bizim dönemde tabiki basitlikten çok futbolda sükse yapmak, klas oynamak varyete yapmak da ön planda tutuluyordu.” diyerek, sohbetimize devam etti.
OSTBAH’A KORNERDEN GOL
“1955 yılında Avusturya’nın Ostbah takımıyla, İdmanocağı arasındaki özel maçta, genç takımdan Rahmi ile beni kadroya aldılar. Bu takımı 2-0 yendik gollerin birini daha sonra Galatasaray’a giden K.Ahmet, diğerini de ben attım. Benim golümün hikayesi de ilginçtir. Kornerden topun başına gidince, ağabeylerimiz gelip ‘Bırak sen daha çocuksun, atamazsın, biz atalım.’ diyince, korneri kullanmak için ısrar ettim. Karşılıklı konuşmalardan sonra, onları ikna ettim. Klas bir vuruş yaptım ve direk kornerden golü attım, ortalık yıkıldı. Bu maçtan sonra beni A takıma aldılar.”
Sohbet koyulaştıkça, gelip giden çaylarda koyulaşıyordu. Polat Ağabeyimiz anlattıkça açılıyor, sanki o anı yaşıyormuş gibi gözlerinin içi parlıyor. O, anı yaşar gibi heyecanla anlatmaya devam ediyordu: “İdmangücü’nde oynuyordum. Trabzonspor’un kuruluş tarihi 1967 yılıydı nişan yaptığımda… Aslen Erzurumlu olan Gülter Aras hanım ile evliliğe doğru ilk adımlarımızı atmıştık. Futbola şartlar gereği tam doyamadık. Haliyle bu nişanla beraber ‘Futbolu bıraktım daha oynamayacağım.’ diyerek. Toprak sahalardan uzaklaştım. Zaten futbolda o dönem çok önemli paralar ödenmiyordu. Tüm bunlara rağmen bir gün rahmetli Zekeriya Bali, beni çağırdı: ‘Sebat Gençlik ile seni Erzurum’a getireceğim orada oynatacağım, özel maçımız var Erzurumspor ile dedi. Futbolu bırakmayı düşünen ben de ‘olsun’ dedim. Gittik, oynadık 1-0 yendik. Golü rahmetli Şakir Bali attı. Çok da iyi oynadım o maç. Dönüşte Trabzonspor beni görüşmek için çağırdı. İşte o an yeni kurulan Trabzonspor’a ilk adımı attığım an oldu. Gerçi sanırım biraz geç kalmıştık, yaşım tam 30 olmuştu ve o dönemlerde futbolun son yıllarıydı o yaşlar, öyle bilinirdi…”
*
Sonra geç gelen kısmet için biraz içi buruk devam etti konuşmasına: “Trabzonspor’un kurucularından olan rahmetli Sabit Sabır, benimle görüşme yaptı. 10 bin lira nakit transfer ücreti verdiler. O parayla hemen gittim Uzunkum’dan arsa aldım. İlerleyen yıllarda da 41 bin liraya sattım. Trabzonspor’un ilk yılında kısa süre forma giydim. Ardından ciddi sakatlıklar geçirdim ve futbolu bu sefer gerçekten Trabzonspor’daki daha ilk yılımda sezonu tamamlayamadan bırakmak zorunda kaldım.” diyerek devam ederken,
“Bak bitirmeden sana bir şey daha anlatayım. Bunu da görenlerin çoğu hayattadır istersen sorabilirsin.” dedi, Polat Demirer.
“Yıllar önceydi. Karadeniz Teknik Üniversitesi lojmanlarında kalıyorum. İş yeri arkadaşım Yeşilova’dan (Zangariya) merhum Niyazi Tüfekçi vardı, eski yurt müdürlerinden… Lojmanın
4’ncü katında oturuyordu. Hanım yanımda, bir yerden top geldi önüme. Topu yere koydum. Bir iki adım geri çekildim. Hanıma dedim ki: “Bak, bu topu 4’ncü kattaki Niyazi Bey’lerin açık olan camından içeri atacağım, atar mıyım, atamaz mıyım? Hanım telaşla bana ‘Sakın yapma Polat, camları kırarsın.’ dedi. Niyazi Bey’in hanımı, merhum Vesile Abla da diğer pencereden aşağıya bize bakıyor. Benim ne yapacağımı duyunca, o da telaşla bağırdı ‘Atmaaa Polattt.‘, ”Ben topa vurmuştum bile, top 4’ncü kattaki açık camdan içeri girdi, hepsi şaşırdı. Gelsin bakalım şimdi kim yapabilir bunu?”
*
Polat Demirer nam-ı diğer top cambazı! Evinden dışarı artık çıkamıyor.
Kış sezonunu Ankara’da, Kurtuluş Mahallesi’ndeki evinde geçirirdi. Saçlarına ak düşmüş 87’yi devirmek üzere olan açık ismiyle Pulatkan Demirer, yaz sezonunu da Trabzon’un Ayasofya Mahallesi’ndeki evinde eşiyle birlikte geçiriyordu. Trabzon’daki bu evini yıllar önce sağlığında satınca, artık Ankara’ya tamamen yerleşti.
Başkent’teki evinde, rüyalarına giren Trabzon’daki eski günlerini hüzünle yad edip, ruhunu kaybetmemiş formalarının ter kokulu anılarıyla geçiriyordu ama yaklaşık 3 yıldan beri Alzheimer olunca; sadece evini paylaştığı, yıllardır kader arkadaşlığı yaptığı 76 yaşındaki eşi Gülter Hanım’ı tanıyarak tebessüm edebiliyor. Çocuklarını ve torunlarını bile tanımıyor.
Paylaşamadığı hatıraları artık kendinde saklı! Kimseye anlatmıyor, anlatamıyor!
Öyle değil mi top cambazı Polat!