Türban ile gerilim!
Gerilim üzerinden siyaset Türkiye’de gelenek halini aldı. Kutuplaştırma, ayrıştırma ve çatıştırmak suretiyle oluşturulan güvensizlik ortamından birilerinin fena halde nemalandıkları anlaşılmaktadır. İçerideki gerilimin dışarıdaki gerilemeye neden olması da birilerini hiç mi hiç ilgilendirmemektedir. Milli çıkarlardan tavizle beslenen siyasetler için bunun çok da önemi yoktur.
Türkiye gerilim, dayatma ve diretmenin ne anlama geldiğini 12 Eylül öncesini yaşayarak öğrenmiş bir ülkedir. Onca tecrübeye rağmen sorumlu mevkilerde bulunanların sorumsuz tavırları anlaşılır gibi değildir.
Bugünlerde özellikle üniversitelerde başörtüsüyle ilgili düzenlemeye karşı olanlar ve yandaş olanlar olmak üzere toplum iki kısma ayrılmış bulunmaktadır. Geçmişin sağcı solcu ayrışması bir anda laik/antilaik ayrışması olarak nüksetmiştir. Kimsenin kimseyi dinlediği yok. Herkes kesin yargılı, mutlaklığı elinde tutarak değerlendirme yapıyor. Konuşma ve dinleme yerine, itişme ve tartışma ön plana çıkmaktadır. Bir yandan “Türbana Özgürlük” kampanyaları düzenleniyor, diğer yandan karşıt kampanyalar. YÖK Başkanı “Üniversitelerde her türlü yasağa karşı” olduğunu söylüyor. Üniversitelerarası kurulun açıklamasında ise “TC anayasasında yapılmak istenen değişiklikler Cumhuriyetimizin laiklik ilkesini ortadan kaldıracaktır” deniliyor. Bazı öğretim üyeleri bu değişiklikle “Türkiye’nin din devletine dönüşeceği ve öğrenciler arasında türbanlı türbansız ayrımının başlayacağını” söylüyor. Hatta yüksek öğretimde türbanın ya da başörtüsünün serbest olmasının “bilimsel özgürlüğü” tehdit edeceği bile ileri sürülmektedir.
Bu bağlamda protesto ve mitinglerin giderek hız kazanacağı anlaşılmaktadır. Temmuz seçimleri öncesi cumhuriyet mitingleri düzenleyen Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği (ÇYDD) ve Atatürkçü Düşünce Derneği (ADD) gibi bazı sivil toplum örgütleri, ilk başörtüsü eylemini Anıtkabir’de gerçekleştirdi.
Bütün bu gelişmelerin hayra alamet teşkil etmediğini düşünmek için çok neden vardır. Başörtüsüne yüklenen inanılmaz anlam her iki tarafın da sağduyusunu yok etmiş görünmektedir. Bir taraf ‘başörtüsü yoksa; din de yoktur’ diyor. Diğer taraf ise ‘baş örtüsü varsa; bilim ve laik devlet yoktur’, diyor. Sorun bir var olma ya da yok olma biçiminde sunulmaktadır. YÖK Başkanı “tehdit” etmekte, rektörler “rest” çekmektedir. Yıllardır kurumların ve güçlerin arasında var olan çatışma giderek biçim değiştirmiştir. Artık çatışmalar kurumların kendi içine taşınmıştır. Taraflar ne kadar keskin, sivri ve sert cümle varsa onunla karşı tarafı yaralamaya çalışmaktadır.
Türkiye bütün mesaisini başörtüsüne yoğunlaştırmışken çıkarılan “Vakıflar Yasası” marifetiyle kendi eliyle resmen Lozan’ı delmiş bulunmaktadır. Başbakan Erdoğan “ekümenik” konusunu “Ortodoks dünyasının iç sorunu” olarak ilan etmiştir. Merkel ile Sarkozy Türkiye’yi bırakın AB’ye almayı, Avrupa’dan dışlamak için elden gelen her gayreti göstermektedir. ABD’de ise başkan adayları seçim kampanyalarını büyük ölçüde “Ermeni Soykırım”nın tanınması üzerine kurmuş gibidir.
Bu arada Türkiye de, giderek o eski Türkiye olmaktan çıkmıştır. Ülkede karar mekanizmasının ekseninin değişmiş olduğu görülmektedir. Dış siyaset, Cumhuriyet tarihinde ilk kez bu kadar Ankara ve Türkiye merkezli olmaktan çıkma tehlikesiyle yüz yüze gelmiştir. Her iki taraf da türbanın peşine takılmış giderken, ülke de endişe verici bir ortama doğru sürüklenmektedir.
Türkiye varsa yoksa türbanı tartışmaktadır. Bu arada Ruhban okulu, vakıflar, yabancıya toprak satışı, “soykırım”, özelleştirme, ekümenik vb. konularda yüzde yüz Türkiye aleyhtarı güç odaklarının arzularına uyma faaliyeti devam etmektedir. Yabancıların emellerine uygun bir Türkiye “örtülü” Türkiye olsa ne yazar “açık” Türkiye olsa ne yazar. Bir yerde vücudunuz esir haline getirilmişse başınızın açık ya da kapalı olması ayrıntı haline gelmiş olur.
Sözün özü: Türkiye içeride gerilim dışarıda gerileme siyasetine devam etmektedir. Ülkeyi yönetenler de yönetenlere karşı çıkanlar da “Gözleri kapalı İstanbul”u değil Türkiye aleyhine olan/biten gelişmeleri sessizlik içinde izlemeye devam ediyor.